BRT’de Pembe Paşaoğlu tarafından sunulan 14’ncü Saat programında kamuoyuna “kuran kursu krizi” olarak yansıyan olayla ilgili değerlendirmelerini paylaşan gazeteci Hasan Erçakıca, olayın ne olduğunun fazla önemi kalmadığını, bu olay vesilesi ile Türkiye Hükümeti’nin Kıbrıslı Türkleri “siyasi bir varlık” olarak görmediğinin ortaya çıktığını ve asıl sorunun bu olduğunu belirtti.
“Anayasa Mahkemesi’nin kararının ne olduğunun aslında hiçbir önemi yok. Çünkü o bir teknik detay. Hatta ‘yanlış’ diye nitelendirebileceğimiz kararını nasıl düzeltebiliriz, nasıl yaparız; bunlar başka tartışma konuları. Onu ancak Yasama organı düzeltir. Zaten bu konuda da Başbakan demeç verdi. Dedi ki biz bu konuda şu yapacağız, bunu yapacağız. Onun hakkında da Anayasa’ya aykırılık öne sürdürülebilir. Bu bir hukuki süreç, hukuğun üstünlüğü ile yönetilebildiğini iddia eden devletlerde bunlar tartışılabilir” diye konuşan Erçakıca, “Ama biz bu olay vesilesi ile Türkiye’de özellikle Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının bize bakışını öğrendik. Bu daha önemli. Bize diyorlar ki, ‘siz böyle şeylerle ne uğraşıyorsunuz? Burada ne varsa orada da o olacak.’ O zaman bırakın Anayasa Mahkemesi’ni Meclisin de, ne yasa yapacağını anlamadım. Yasa yapacağım, Erdoğan’ın dediklerini uygulamak için mi? KKTC Yasama organı bu iş için mi var?” sorularını gündeme taşıdı.
“Herhangi bir devlette, halkın eğilimleri meclise yansır ve yapılan tartışmalarla sonuç itibarı ile halkın duygu ve düşüncelerini yansıttığına inandığımız yasalar ortaya çıkar. Kaldı ki bu yasalar da durağan değildir. Seçimler olur, zaman geçer, algılar değişir, sorunlara bakış açıları değişir. Ayni yasama organı o yasayı yürürlükten kaldırır, yerine başka yasa koyar veya o yasayı tadil eder” diyerek yasama süreçlerini anlatmaya çalışan Hasan Erçakıca, “Demokrasi dediğimiz mekanizma böyle çalışır. Şimdi bizim burada başka bir problemimiz var. Sayın Ersan Saner dedi ki, bu yasayı düzeltecekmiş. Ben Ersan beye şunu sorarım: Neye göre düzelteceksin sen? Sen kimsin zaten? Sen bu ülkenin Başbakanı olabilirsin, hükümetin başısın. Meclis’te de bir milletvekilisin. Hemen bu taahhütler veriliyor” diyerek Meclis’in yapması gereken bir çalışma hakkında söz verilmesini eleştirdi.
Erçakıca, bu durumun Kıbrıs Türk halkının siyasi varlığına yönelik bir tehdit olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Yani ne oluyor? Bizim buradaki siyasal varlığımıza yönelik bir küçümseme, bir yok sayma oldu. Önemli olan budur. Bugün Avukatlar yargı bağımsızlığı için yürüdüler. Kusura bakmasınlar benim bakış açıma göre, bu da gereksiz bir şeydir. Yargının bağımsızlığından birinin bir kuşkusu yok ki. Yargı bağımsız olmasın diyen de yok. Yapmamız gerekeni yapmadığımız için, belki aklımıza gelmediği, belki de çekindiğimiz için ise Avukatların arkasına sığındık. Avukatlar da tabi sistemin yargının bir parçası; yargı bağımsızlığını kalkan yaparak bir protesto yaptılar.
Bu çok genel bir sorun. Ancak siyasal bir varlık olursak tartışabileceğimiz ve bir karar alacağımız konulardır.
Bunları birisi dıştan empoze edecekse, o zaman ben neden fikir ileri süreyim ki? Ben Hasan Erçakıca olarak ‘hayır din eğitimini, Eğitim Bakanlığı yapsın’ veya ‘hayır Din İşleri Dairesi yapsın’. Niye ben bu konuda fikir ileri süreyim? Madem ki dikkate alınmayacağım! Ben bu olaya böyle bakıyorum. Ve bu çok üzücü bir durumdur.”
Yaşanan olumsuzlukları düzeltmesi gerekenin Türkiye Cumhurbaşkanı ve arkadaşları olduğunu vurgulayan Hasan Erçakıca, söylerine şöyle devam etti: “Bunu Türkiye Cumhurbaşkanı ve arkadaşları düzeltecek. Kıbrıslı Türkler’in ayrı bir siyasi varlık olduklarını onlar deklare edecekler ve buna uygun davranacaklar. Nasıl olur bilmiyorum. Benim onlara ne birşey empoze etmeye gücüm var, ne de buradan oraya birşey söylemeye çok fazla hakkım var. Sesimi duyacakları da tartışmalı. Ama bu konuda söylemeye çalıştığım budur. Dolayısı ile bu bakımdan gerisi teferruat.”