Başbakan ve bakanların çeşitli hazırlıklar yaptıklarını biliyoruz. İş yerlerinin Covid-19’dan korunabilmek için hangi koşulları yerine getirmeleri gerektiğine ilişkin çalışmalar da hazır.
Bu haftanın gündemi geçen haftadan belli oldu:Açılma önlemlerini tartışacağız.Bir dükkanda iki-üç kişi olarak çalışanlar ve dışa servis verenler hemen açılabilir zaten. Sonra sıra, temasın daha yoğun olacağı hizmetlere gelecek.
ESAS GELİRLERİMİZ
Hükümet bu açılmayı dört katagoriye ayırmış ama aslında bütün bunlar birinci adımdır…Ülkemizin esas gelirleri yükseköğretim, turizm ve daimi olarak adamızda ikamet eden yabancılardan sağlandığına göre bizim için “açılma”,bu insanları adamıza yeniden kabul edebilmek demektir.
Turizm ve yükseköğretimden sağlanan 1.5 milyar dolar; yabancılara konut satışlarından ve bu insanların KKTC’de ikamet etmesinden sağlanan gelir olmadan kimin saçını kesecek; kime kebab yapacaksınız?
ÖĞRENCİLERİN DÖNÜŞÜ
Açıklanan rakamlara göre, öğrencilerin 30 bin kadarı salgın nedeniyle Türkiye’ye döndü; üçüncü uyruklu öğrenciler hala aramızdalar.Üniversitelerde eğitim alanların çoğunun adada olduğunu anlıyoruz.Biz temizsek, onlar da temizdir.
Bu durumda hükümetin ilk planlaması, Türkiye’deki 30 bin öğrenciyi sağlıklı bir şekilde üniversitelerine geri kazandırmakolmalıdır.
Çoğunun bir saatlik uçuş mesafesinde olması; KKTC’nin Covid-19’dan temzilenmiş olduğuna ilişkin haberler geri dönüşü olanaklı kılıyor. Bize, bu gençlere uçak temin etmek ve karantina uygulamak kalıyor.
UZUN TATİLLER
Gelelim turizme…
Bugünkü koşullarda iki-üç günlük hafta sonu tatillerinin artık gerçekleşmeyeceği çok açık… KKTC’de ortamala konaklama süresi zaten 2.5 gün kadardı. Bu paketler artık hayal oldu. Şimdi, uçmaya ve karantinaya girmeye değecek uzun tatillerplanlamak gerekiyor.
Aklımda olan şudur: Ada’da üç ay süreyle kalacak olanların uçuş ve kanatina masraflarını devlet karşılasın.Ortama bin Euro masraf ile 6 bin Euro harcama yapacak turistler kazanalım…
Böyle turist var mı?
Bu sorunun yanıtını turizmciler ile hükümetin birlikte araması gerekecek ama bizim ulaşmayı hedefleyeceğimiz sayının çok yüksek olmadığına dikkatinizi çekerim. Sonuçta pazarlanabilecek 20 bin yatak var. Üç aylık kalış planladığımıza göre altı ay için 40 bin kişi arıyoruzdemektir. Neden olmasın?
DAİMİ KALANLAR
Konut sahibi olarak KKTC’de yaşayanların sayısının 25 bin kadar olduğunu sanıyorum. Bunların kaçı aramızdadır, bilmiyorum. Çok önemli bir bölümünün kendi ülkelerinde olduğu bilgisine sahibim…
Yaz aylarına girmekte olduğumuza göre, bu insanların geri dönüşünü sağlamak ekonominin canlandırılması için çok önemli bir kaynakoluşturacaktır.
Elimizdeki konuk stokunun pazarlanması için yeni hedefler belirlemek ve çalışmak da çok yararlı olur diye düşünüyorum. Özellikle İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türkler,bundan böyle kendilerini Ada’da daha güvende olacaklarını düşüneceklerdir. Son 10-15 yılını KKTC’de geçirmeye can atanlar olmalıdır. Bunları KKTC’ye getirmek, genç aile bireylerinin ziyaretlerini kaçınılmaz hale dönüştürmek, önümüzdeki yıllardaki başlıca gelir kaynaklarımızdan biriolarak düşünülmelidir.
“Covid-19, yaşam tarzımını değiştirecek” denilse bile sosyal mesafeli yaşamaya zaten alışmış olan Kuzey Avrupa insanlarını Ada’ya çekmek de hem olanaklı, hem de kazançlı olacak sanırım.
İşe şimdiden başlamakta yarar vardır.
KAPALI YAŞAMAK
“Biz üreteceğiz, biz yiyeceğiz” edebiyatı yapanlara sakın aldanmayın! Ürettiklerimiz ile yetinmeye karar verdiğimiz zaman, zeytin yağı ve harup pekmezine talim edeceğimizi bilmemiz gerekir. Buğday bile yetmeyecek üstelik; bulamaç yapıp pekmez ile yemek bile lüks olacak. Bizi şimdiki yaşam seviyesine, turizm, yükseköğretim ve inşaat alanında ürettiklerimiz ulaştırdı. Elbette değişmemiz gerekiyor: Bu sektörleri geri kazanırken, daha önce yaptığımız hataları tekrarlamamak ve daha kaliteli ve güzel ürünler ortaya koymak değişimin ana ekseni olmalı…