New York buluşmalarından veya “buluşamamalarından” sonra üzerinde ağırlıklı olarak durulan çözüm formüllerinin görünür gelecekle hayata geçmeyeceği iyice ortaya çıktı. Federasyoncular yeterince güçlü değil. İki devletçileri kimse desteklemiyor. İş birlikçilerin yolu tıkalı… Bu durumda şimdiki siyasi durumun devam edeceğini söylemeye bile gerek yok!
Hiçbir şeyin değişmeden duramayacağını da biliyoruz ama… Bugünkü siyasi durum devam etse bile toplum yapıları, ekonomik durumlar ve kültür değişmeye devam edecektir. Uluslararası durum da değişecektir tabii… Bu siyasi durum devam ederken yapacaklarımızla biz de değişimi etkileyebiliriz… Sonuç olarak Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve refahı hedefleniyorsa, bugünkü siyasi durumda bile yapılabilecek şeyler vardır. Doğru yönde ve etkili yöntemlerle çalışırsak siyasi durum bizim lehimize gelişmeler gösterebilir ve bizi arzuladığımız tarz bir çözüme yakınlaştırabilir.
Siyasi durum değişmeden yapılması gerekenlerden biri, dünya devletleri ve halkları ile “olumlu ilişkiler” geliştirmeye çalışmaktır. Kimseyi tehdit etmeden, kendimizin olduğu kadar başkalarının da güvenlik ve refahına önem vererek kuracağımız ilişkiler, bu “olumluluğu” sağlayacaktır.
Ortada Güvenlik Konseyi kararları gibi bugünkü dünyada geçerliliği sorgulanamayacak ilkeler varken “iki devletliliği tanımanız gerekir” diye ortaya çıkmayacak ve devletleri adına yetki kullananları kendinizden uzaklaştırmayacaksınız. Zamanın BM Genel Sekreteri Kıbrıs Türk halkına izolasyonların kaldırılması çağrısı yaptığına göre ambargolar birinci hedefiniz olmaya devam edecektir. Avrupa Birliği, Kıbrıslı Türklere Yeşilhat Tüzüğü ve Mali Yardım Tüzüğü diye tüzüklerle yardım yapmayı kabullendiğine ve zamanın AB Genişleme Komiseri Kuzey Kıbrıs limanları ticarete kapalı değildir diye fetva verdiğine göre bu olanakları genişletmeye; KKTC tanınmasa bile ticari faaliyetleri çeşitlendirmeye bakacaksınız. Yetki gerekirse, bu işler için gerekli yetkileri talep edeceksiniz. Tayvan başta olmak üzere diğer tanınmamış de facto devletlerden örnekler verecek, diplomatik faaliyetlerinizi buna göre yürüteceksiniz.
Bu yetmez ama! Demokratik bir düzen kuracak, Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıttığınıza dair en ufak bir kusuru kabullenmeyeceksiniz. Demokrasinizin ve toplumsal birliğinizin üzerine toz değdirmeyeceksiniz. Her yapacağınız işi iktidar, muhalefet ve diğer toplumsal güçler ile paylaşarak yapacak, iktidarınızın tercihine itirazlar olsa bile farklılıkların ayrıntıda kalmasını sağlayacaksınız.
Bu da yetmez! Verimli ve adaletli bir ekonomik hayat inşa edeceksiniz… Herkes çalışmasının karşılığını alacak. Yolsuzluklar ve rüşvetler ile anılmayacaksınız. Yeterli gelire ulaşamasanız bile adaletli paylaşımınızla övünebileceksiniz. Gençleriniz bu adada yaşamanın kendileri için bir şans olduğunu düşünecekler; fiziki ve fikri kaynaklarını bu adadaki yaşamı geliştirerek mutlu olmak düşüyle harcayacaklar.
Bunların bir bütün olduğunu da unutmayacaksınız. Ne kadar demokratik olursanız o kadar saygı görürsünüz… Dünya ile ne kadar iyi ilişki kurarsanız, ancak o kadar demokratik olabilirsiniz. Ekonominiz iyi işlerse demokrasiniz; demokrasiniz iyi çalışırsa ekonomininiz olumlu yönde etkilenir. Hem tavuk yumurtadan çıkar; hem de yumurta tavuktan!
Bunu başarabilirseniz eninde sonunda TANINIRSINIZ! Bir devlet olarak değil belki ama, “saygın bir topluluk” olarak bilinir ve dünyanın çeşitli yerlerinde dostlarınız ve sempatizanlarınız birikir.
Bu duruma gelmiş bir halka kimse, “gel seni ben idare edeyim” diyemez. Muhatabınız ya “birlikte yönetmeye” ya da “ayrı ayrı yönetmeye” razı olacaktır. Eğer saygınlığınız ve gücünüz artarsa, adada umduğunuz gibi bir çözüm olması ihtimalini de güçlendirmiş olursunuz.
Zor iş biliyorum ama federasyon veya iki devlet istemek yetmez! İstediğinize ulaşabilmeniz olasılığını güçlendirecek bir yol inşa etmeniz gerekir. Bu yolu inşa etmek için hem federasyoncuların hem iki devletçilerin yapması gerekenler aynı şeylerdir: Dünya siyasetine yön verenler ile biraz daha uyum ve daha iyi bir yönetim… En azından şimdilik bu böyledir!