Şimdi kapalıyız… Biraz soğukkanlı olup yaşadıklarımızı gözden geçirebilir; yaşananların nedenleri üzerinde düşünebiliriz.
En popüler konumuz kapanmanın kendisidir. Sosyal medyada şöyle bir dolaşmamız, çoğu kullanıcının, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nin uzun bir süreden beri yaptığı “kapanma” önerisinin daha önce kabul görmemesini “aptallık” olarak değerlendirdiğini görmemiz için yeterlidir. Demek ki, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’ndekiler “cinius”; Başbakan Saner “aptal”!
Aptal bir başbakanımız olmasaydı, bir ay önceden kapanır, Covid-19’un bu denli yaygınlaşmasına olanak vermezdik… Olayı açıklığa kavuşturduk işte! Ne güzel!
APTALLIK BULAŞICI MI?
Aptallık bulaşıcıdır derler; ben bilmiyorum!
Ama aptallığın, davranışlarımızın nedenleri konusunda sorgulayıcı olmamaktan kaynaklanıyor olabileceğini düşünüyorum. Başbakan ve arkadaşları, komiteden gelen “kapanma” önerilerine direnç göstermişlerse bunun nedenleri üzerinde biraz düşünmek gerektiğini biliyorum.
Yılbaşı gününe doğru gittiğimiz günleri hatırlıyorum. 25 Aralık gecesi toplanan Bakanlar Kurulu, çoğumuza yetersiz görünen kararlar almıştı. Yılbaşı eğlenceleri neredeyse yasaklanırken, alış-verişe olanak sağlanmış, otellerde konaklama ve dolayısı ile casinolarda eğlenme açık kalmıştı.
Ama bir gün öncesini de hatırlamakta yarar var: 24 Aralık günü tartıştıklarımız, 13 maaş ödemesi, esnafın 13’ncü maaşı beklediği ve üniversite öğrencilerinin adaya gelmesinin nasıl organize edileceği gibi şeylerdi. Mart’tan beri devam eden salgının yarattığı ekonomik çıkmaz hepimizin gündeminde birinci sırayı tutuyordu.
Demokrasi böyle bir şeydir: Hükümetler, ayakta kalmak isterlerse halkın beklentilerini dikkate almak zorundadırlar. 13’ncü maaşı ödemeden ayakta durabilecek bir KKTC hükümeti düşünebilmek zordur. 25 Aralık günü 6.5 milyon Euro’sunu aldığınız casinolu otelleri 2-3 saat sonraki bir karar ile kapatmak da zordur.
Aslında aptallık, kararların hangi koşullarda alındığını dikkate almamaktır. Aptallık, gözünüzü bir noktaya dikip etrafını görmekten kaçınmaktır.
KAYNAK ZORUNU
KKTC hükümeti, günlük vaka sayısının 50’yi aştığı, vakaların daha tehlikeli olarak seyretmeye başladığı bugünlerde bile tam bir kapatma kararı alamıyor; kapatma süresini kısa tutmaya çalışıyor.
Hükümetin kapatılan işyerlerine destek verecek kaynağı yok! Para yok; para!
Paran yoksa karar almaya hakkın ve yetkin de yoktur.
Kapanabilmek için, kapanma şampiyonlarının “üstün zekalarına” ihtiyaç vardır! Kapanmanın nasıl finanse edileceğini de düşünüp çare bulmalı ve bu çareyi hükümetle de paylaşmalıdırlar!
Daha başka bazıları gibi benim de aklıma, yarım-yamalak dönen ekonomiden devlete düşen payın ve Türkiye’den sağlanabilecek kaynağın hane halkına eşit olarak paylaştırılması gelmektedir. Başka şey düşünemedim doğrusu; sadece bu!
Başbakan Saner, bazı bakanların bugün (29 Ocak) bu konuyu ele alacaklarını açıklamıştı.
Yalvarmanın işe yaradığı bir ülkede yaşıyoruz. Ben de “çok zeki” olanlarımıza yalvarıyorum: Ne olur bu konuda birşeyler düşünün ve Başbakan’ı haberdar edin! Ne olur bunu bizden esirgemeyin! Belki bir yol bulursunuz da aşılama tamamlanana, hepimiz Arıklı kadar antikor geliştirene kadar evlerimizde kapalı kalabiliriz.