Şimdiye kadar, geçmişin yükünü FETÖ, parlamenter sistem veya başka günah keçilerinin üzerine yıkarak yoluna devam etmeyi becermiş olan Erdoğan, yeni bir şeyler bulamazsa tökezleyeceğini de görmüş olmalıdır; yeni bir siyasi atmosfere ihtiyacı var.
Siyasetten ekonomiye, dış politikadan anayasal sorunlara kadar her şeyin “eski” olarak algılanması ve “sorunlardan kurtulabilirsek yine Erdoğan’ın güçlü liderliği sayesinde kurtulabiliriz” anlayışının topluma egemen olmasının sağlanması gerekiyor. Erdoğan’ın en iyi bilinen sloganı “yola devam” değil mi? Erdoğan’ın yoluna devam edebilmesi için Türkiye’nin halkın yaşamını kolaylaştıracak şekilde dönüşmeye başladığı ve bunun ancak ve ancak Erdoğan sayesinde başarılabileceği kanaatinin yerleştirilmesi de gerekiyor. Böylece hem yeni bir siyasi atmosfer oluşacak, hem de Erdoğan’ın vazgeçilmezliği kanıtlanacak.
Erdoğan, son yıllarda yaşanan sorunların sorumluluğunu muhalefete yükleme operasyonlarını çeşitli şekillerde başarı ile icra etmiş bir lider olarak yine aynı yöntemi denedi. Muhalefet değişirse, bugüne kadar yaşanmış olanların sorumluluğu da “daha önceki muhalefete” yıkılmış olacaktı. CHP’deki başkan değişikliği eski CHP’yi günah keçisi haline getirebilmek için uygun bir ortam yaratmış olabilirdi. “Muhalefet değişti, Türkiye daha iyi bir yola girdi…” Bu, hiç de fena bir algı olmazdı, değil mi?
CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel, ne yapmaya çalışıyor tam olarak anlayabilmiş değilim ama MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye hitaben söylediği “suç ortağını bize doğru itme” sözü bile bu planın bozulmasına yetti. Erdoğan, suçlanma konusunda çok duyarlı… Yaptıklarının doğruluğuna olduğu kadar liderliğinin sarsılmazlığına da büyük bir inançla bağlı olmalıdır ki eleştirilmeye tahammül eşiği iyice düşmüş görünüyor. Özel’in bu ifadesinden sonra, CHP’yi ziyaret etmekle “bir kibarlık göstermek istediğini”, daha sonra ise çabasının “aslında muhalefeti normalleştirme çabası” olduğunu açıkça ifade etmesi Erdoğan’ın amaçları kadar içinde bulunduğu ruh halini de açığa çıkardı. Erdoğan gerçek bir normalleşme değil, muhalefeti suçlarına ortak etmek istiyordu; başaramadı!
Bu gelişmeler sayesinde, “normalleşmenin” olamayacağı da, Erdoğan ve arkadaşlarının kullandığı kavramların gerçek dünya ile ilişkili olmadığı da anlaşılmış oldu.
Bazen, “Ayrı dünyaların insanlarıyız” deriz ya; Türkiye’de çok ayrı dünyalarda yaşayan insanlar var… Kimisi açlık ile nasıl baş edeceğini düşünürken, kimileri Türkiye ekonomisinin nasıl büyüdüğünü anlatmaya çalışıyor. Kimisi Türkiye’nin nasıl bir “küresel güç” olduğunu gösterme telaşı yaşarken, kimilerimiz Türkiye’nin bölgesel sorunlara çözüm arayışında olanlar tarafından bile muhatap alınmadığını görebiliyor.
Erdoğan’a göre “normalleşme” demek, Erdoğan’a ayak uydurmak demektir! Böyle bir şey olmayacak. Türkiye’de iktidar-muhalefet ilişkileri normalleşemeyecek; anladık…
Zaten normal demokrasilerde bu kadar anormalliği normale çevirmek istediğiniz zaman seçime gidersiniz. Fransa ve İngiltere’de seçim kampanyaları var. Seçimlerin zamanı gelmiş değildi, bu seçimler tam da “normalleşme” için yapılıyor.
Türkiye’deki gelişmeler de göstermiştir ki Türkiye de ancak seçimle ve bu iktidarın tam anlamıyla değişmesi şeklinde olacak!