Ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz… Müdahaleyi davet edenler ve müdahalelere gerekli tepkiyi göstermekten kaçınanlar ne olup bittiğini tam olarak anlatmadıkları sürece de bilemeyeceğiz…
Bildiğimiz ve görünen ise şudur: Müdahaleli demokrasi, hiçbir işe yaramaz. “Göstermelik kalmaya mahkumdur” diyeceğim ama bazı hallerde “görünüşü kurtarmayı bile beceremediğini” biliyoruz. KKTC halkı olarak biz, çaresiz kaldığı durumlarda, müdaheleli demokrasinin o güzel elbisesini yırtıp atarak kendi tüm çıplaklığı ile ortaya koyduğu pek çok olaya da tanıklık ettik; ediyoruz.
Olmaz! Müdahaleli demokrasi, ne görünüşü kurtarabilir; ne de sorunları çözebilir!
Bakın ne hale geldik: Salgın var; ekonomi çökmüş durumdadır ve bizim bir hükümetimiz bile yoktur.
Müdahalelerin bizi getirdiği durum işte budur!
SORUN ÇÖZEN DEMOKRASİ
Yazıya böyle bir giriş yapınca, okuyucuların “müdahale yaptığı düşünenlere” öfkelendiğimi sanacaklarını biliyorum tabii…
Bir süreden beri yazdıklarım ortadadır; bu sayfadan takip edilebilir… Müdahale edenler, kendi çıkarlarını korumanın peşindedirler ve bunu kendi anlayışları doğrultusunda, kendi yönetemleri ile icra ediyorlar. Kızabiliriz ama onlara kızmak, bize hiçbir şey kazandırmaz. Bizim, esas olarak, “müdahaleye kapıyı kapaması gerekenlere” dikkat etmemiz gerekiyor.
Bunu iki şekilde yapabilirler:
- Bölgede önemli çıkarları olan güçlerin çıkarlarını dikkate alan, onların tepkisini davet etmeyen politikalar geliştirerek…
- Sosyal ve ekonomik yapımızı müdahalelere direnecek veya aldırmayacak şekilde güçlendirerek…
Soruna bu açıdan bakmak, yaşamakta olduğumuz müdahalelerin sorumlulularını doğru teşhis etmek bakımından da yararlıdır: Bu müdahalalerinin başlıca sorumluları, KKTC’yi bir partizanlık, vurgun ve talan ülkesi haline getirenlerdir. Bu müdahalelerin sorumluları, halkın dayanışmasının en önemli aracı olması gereken devlet mekanizmasını “maaş ödeme makinesine” dönüştürenlerdir.
MÜDAHALESİZ HAYAT
Soruna böyle bakarsak, müdahaleleri önlemenin mümkün olduğunu da kavrayabiliriz: Müdahalesiz bir hayat için, kendi sorunlarımızı ve bölgedeki çıkar ilişkilerini doğru bir şekilde tanımlamak; bu kavga içindeki yerimizi doğru bir şekilde belirlemek gerekir. Yapmadık! Yapamadık! Bizi yönetenler bu konuda başarısız oldular. Onları değiştirmek, yerlerine başarılı olabilecekleri getirmek konusunda da başarı sağlayamadık.
Ne Kıbrıs Türk siyasi eliti görevini yapabildi; ne de onları daha başkaları ile değiştirmekle yükümlü olan Kıbrıs Türk halkı…
İtiraf etmemiz gerekir: Müdahaleciye ve müdahaleye aracılık edenlere boyun eğerek sorunların çözümlenmesini bekledik. Hala daha aynı şeyi bekliyoruz.
Bu bekleyiş bitmeden, müdahaleler de sona ermeyecek; KKTC demokrasini “sorun çözen bir makineye” dönüşmeyecektir.
İsteyen istediği kadar müdahele etsin: Bu müdahaleler onlara bile zarar vermeye başlamıştır.
İsteyen istediği kadar davetiye çıkarsın dursun: Küçük bir fiske bile hayallerini yerle bir etmeye yetiyor!
İsteyen istediği kadar yürüsün: Bu yürüyüşler, önderlerinin “sorun yaratan demokrasi” içinde küçük bir yer kapmalarından başka bir şeye yaramıyor. Hükümet kuramayanlar, “müdahalesiz bir demokrasi” kurmayı deneseler, hem kendilerine, hem de Kıbrıs Türk halkına “büyük bir iyilik” yapmış olacaklar.