Bazı siyasi liderlerimiz Ankara’ya davet edildiler.
Başbakan ile Başbakan Yardımcısı’nın davet edilmesi için her zaman için gerekçe bulunur. Mali sorunlar, salgın önlemleri, Doğu Akdeniz’deki durum, v.s.
Parti başkanları için gerekçe bulmak daha zordur; bazen gülünç duruma düşülür. YDP Başkanı gibi, giderken “düğüne gidiyorum” der ama dönerken “istişare ettik” açıklaması yapmak zorunda kalabilirsiniz!
Neyse! Olan oldu!
Ne olduysa, kamuoyunun gözleri önünde oldu: Bazı eksik parçalar olsa bile Ankara’da ne olup bittiğini biliyoruz sanırım.
AKINCI KARŞITI ARAYIŞ
Bu ziyaret sonunda ortaya çıkan bulgular bir kez daha gösterdi ki Ankara’nın Cumhurbaşkanı Akıncı’ya karşı bir arayışı var. Yeniden seçilmesin istiyorlar.
Bunun için ne yapabileceklerini araştırıyorlar: ‘Sağ’ diye nitelenen partilerin seçime tek bir aday ile katılmasını sağlamayı başaramayacaklarını gördüler herhalde. Anladığım kadarıyla, ellerinde başka bir seçenek olmadığını da düşünüyorlar.
Bu arayışın devam edeceği kesindir ama… Masalarındaki anketler Akıncı’yı birinci sırada gösterdiğine göre yeni denemeler de gündeme gelecektir. Önümüzdeki günlerde başka girişimlere tanık olursak şaşırmayacağız.
GÜNDEMDEKİ YERİ NEDİR?
Kuşkusuz ki bütün bunlar Ankara’nın KKTC seçimlerine müdahelesidir.
“KKTC’de Türkiye’nin çıkarlarını gözetmeyen kimse yoktur” diyerek bu müdahaleye karşı çıkanlarımız olsa bile, belli ki Ankara’daki yöneticiler böyle düşünmüyor. Akıncı’nın yeniden seçilmesini çıkarlarına aykırı görüyor ve engellemeye çalışıyorlar.
Bu haliye bu gelişmeler, KKTC gündemine iki şekilde girmek zorundadır:
- KKTC’de Ankara ile uyumsuz bir çalışma sürdürecek yöneticiler olması Kıbrıs Türk halkının çıkarlarının korunmasına nasıl etki edecektir?
- Ankara’nın, neredeyse çaresiz bir şekilde KKTC seçimlerine müdahil olma çabası, gerek Türkiye’nin, gerekse KKTC’nin uluslararası görünümünü ve elbette çıkarlarını koruma çabalarını nasıl etkileyecektir?
Açık ve net bir yanıt verebiliriz: Olumsuz! Bu müdahale girişimleri, KKTC-Türkiye ilişkilerini de, KKTC’nin Türkiye’nin uluslararası görünümünü de olumsuz bir şekilde etkileyecetir. Rum tarafının, özellikle Avrupa Birliği platformlarında bunu tepe tepe kullanacağına kuşku yoktur.
SEÇENEKLER NELERDİR?
Olgular bunlardır. KKTC seçmenleri, oy kullanırken isteseler de istemeseler de bu olguları da dikkate almak zorunda kalacaklardır.
Belli başlı üç seçenekleri vardır:
MÜDAHALEYE KARŞI OY KULLANMAK: Ankara’nın müdahale girişimleri Akıncı’yı seçtirmemeye yönelik olduğuna göre, bu müdahale girişimlerine karşı olanlarımız ‘tepki’ olarak kullanmayı seçerek siyasi tutumunu benimsemememize karşın Akıncı’ya oy vermeyi düşünebiliriz.
MÜDAHALE LEHİNE OY KULLANMAK: ‘Ankara’nın katkısı olmadan hiçbir şey yapamayız’ diye düşünüp müdahaleyi sineye çeker, Akıncı’nın karşısındaki adaylara yönelir ve özellikle ikinci turda, Akıncı’nın karşısında kim çıkarsa çıksın ona oy verebiliriz.
YOK SAYMAK: Ankara’nın veya kendi siyasetçilerimizin yanlışlarına aldırmadan ve onların körüklediği ‘Türkiye karşıtlığını’ dikkate almadan, Kıbrıs Türk halkı için en iyisi olacağını düşündüğümüz seçeneğin peşinde koşmayı, bu müdahale girişimi ve tartışmalarını önemsesek bile siyasi tutumumuzu belirlemeleri bakımından ‘yok sayarak’ davranmayı sürdürebiliriz.
Adaylara gelince… Kimileri bütün siyasi geleceğini ‘müdahale karşıtlığı’ üzerine kurmak ve bundan puan toplamaya çalışacak; kimileri ‘Ankara beni istiyor’ mesajları verecek; kimileri de ‘boşverin onları, gelin biz işimize bakalım’ diyecektir.
Her halk layık olduğu şekilde yönetilirmiş… Sonuçta biz de seçimizi, bu tartışmalar ışığında yapmış olacağız.