MARAŞ KONUSUNDA ÖZERSAY’A ROL VERMEKTE FAYDA VARDIR!

0
blank

Maraş konusunu geçen yılki seçimlerin öncesinden itibaren sahiplenen siyasetçilerimiz oldu. Bu süreçte Maraş üzerinden çok da hamaset yapıldı. O dönemde söyledikleri ile de, elimizdeki bu koz ile ilgili, Rumlara kullanmaları için boş yere malzeme de verilmiş oldu. Şimdi de o dönemde söylediklerinin tersini söylüyorlar.

blank

Yeri gelmişken kabul etmek gerekir ki bu konuda devlet adamlığına yaraşır bir şekilde ayağı yere basarak söylemde bulunan ve bunun seçimlerde propaganda malzemesi yapılmaması gerektiğini söyleyen Özersay oldu. Konu hakkında bilgi ve tecrübesi toplumda da karşılığı olacak şekilde en üst seviyede olan da yine Özersay’dı. Maraş konusunda dün ne diyorsa bugün de aynı şeyleri söylemeye devam etti. Bilgi, tecrübe ve özgüvene dayalı tutarlılık böyle bir şey. Seçim günü unutulsa da seçim kaybetse de siyaseti bıraksa da siyasetçiyi özgürleştiren itibarını artıran bir unsur.  

Maraş açılımı, yeni siyasetin başlangıç noktası olması açısından üzerinde yaratılan hamasete rağmen doğrudur. Maraş açılımının birçok başka konularda aynı görüşte olmayan partiler üstü bir kümeyi içine alma potansiyeli vardır. Siyaset de günün sonunda toplumda karşılığı olan bu tür önemli konularda partiler üstü küme oluşması ile fark yaratır topluma ve barışa katkı sağlar. Farklı konulardaki görüş farklılıklarına takılıp kalmamak açısından da Maraş konusu toplum nezdinde iyi bir örnek olma potansiyeli vardır.

Maraş açılımı doğru istikamet olmakla beraber bunu hukuk ve BM parametreleri içinde uluslararası platformlarda sırıtmadan anlatılabilecek, aldığı geri bildirimler ile üstüne koyarak ikna edebilecek kredibilitesi olan siyasetçi ve diplomatlara ihtiyaç var. “Açılıma” hayat verecek ve “siyasi mesajı” içerideki ve özellikle dışarıdaki muhataplara taşıyacak olan “mesenger” de haliyle son derece kritik bir başarı faktörüdür. Amaç bağcıyı dövmek değil de üzüm yemekse özellikle hamasi ve kışkırtıcı söylemlerden uzak durulması şarttır.

Konu hakkındaki bilgi ve donanımı ile ön plana çıkan Özersay’ın yaptığı açıklamalardan da görüleceği üzere tüm bunların bilincinde şu ana kadar siyasi iradeyi elinde tutanların söylemlerinden farklı bir yaklaşım ile bu açılıma liderlik edilerek arkasının getirilmesine dikkat çekilmektedir.

Ne yazık ki Özersay, siyasetteki konumu itibariyle elimizdeki bu kozun hayata geçirilmesi hakkında ancak yorum yapmak için medya ve devletteki geçmiş görevinden dolayı oluşmuş olan diplomatik bağlantılarının aracılığıyla görüşüne başvurulan akil adam konumundadır. Siyasi iç çekişmeleri ve yakın tarihte yaşanmışlıkları bir kenara bırakıp Özersay’ı da bu konunun mutfağına ve hayata geçirilmesine katkı yapması için davet edip ona rol vermekte büyük fayda vardır. Yazıp söylediklerinden hissettiğim onun da bu konu hakkında geri durmayacağı katkı yapmaya hazır olduğu yönündedir.

Çözüme ulaşmaktaki yeni siyasetin ana parçası ve başlangıç noktası olan Maraş açılımına inanıyorsak hazırlığını da doğru yapmak zorundayız. Konu bu aralar çok alışkın olduğumuz biz yaptık oldu diye sınıflandırılacak bir konu değildir. Maraş konusunu bir sarrafın hassasiyeti ile şekillendirebilirsek ortaya çözüm adına 3. bir yol çıkabilir.

Partiler üstü bir şekilde bu yolu kimlerle yürümenin şansımızı artıracağını da buna göre düşünmeliyiz. Fikre inanıp yola yetkinliği olmayanlarla ya da dillerinde yalnızca hamaset olan barış ve uzlaşı dilini konuşamayanlarla çıkmayı denersek zor olanı imkânsız hale kendi ellerimizle getiririz. Zaman hamaset yapma zamanı değil artık optimum hasadı elde etme zamanıdır. İçinde Atatürk’ü barındıran milliyetçilik bunu gerektirir.

Toprak ve garantiler konusunda attığımız ve atabileceğimizi düşündüğümüz adımlar ve tavizler Rumların devleti eşit şekilde paylaşmak istememelerinden dolayı bugüne kadar federasyonu getirmedi ama AB çatısı altında bambaşka çözüm modelleri ile Rum ile anlaşma yapmayı mümkün kılabilir.

Farkındayım yazdıklarımı hayata geçirmek çok zordur. İlham kaynağım iş ve özel hayatımda yapılana kadar imkânsız gözüken irili ufaklı kendi tecrübe ve gözlemlerimin olmasındandır. Elde edilen birçok başarının yapılana kadar imkânsız gibi gözüktüğünü yaşayarak gördüm. Konumuz değil ama ön anlaşma (“agreement”) yapılıp taraflar arasında sorumluluk ve kaynak paylaşımı ile ilgili gönül birlikteliği (İngilizcedeki karşılığı “alignment”) oluşturulamadığı için de hayata bir türlü geçmeyen ticari ilişki de gördüm. Bizim federasyon üzerinden müzakere sürecimiz bu ikinci kategoriye giriyor. Bunun için adanın dışında ama adamızı her zaman içinde tutan bir Kıbrıs Türkü olarak gelinen noktada anlaşmaya ulaşmak için mevcudu denemeye olan umudumu yitirdim. “İlle de anlaşma” umudumu yitirmedim ama. Bu inancımı canlı tutmak adına başka çıkış yolu görmüyorum. İnanın naif biri değilim!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz