Ülke gerçekten yangın yerine döndü…
Covid-19 vakalarının nereden ve nasıl geldiği hakkında hiçbir fikri olmayan bir kurulun ‘hükmi karakuşi’ yönetimi altındayız. Halkın Covid-19 hakkında bilgi sahibi olmaya başlaması nedeniyle bu belayı can kaybı olmadan atlatmayı umut ediyorum ama salgın çoğu aileyi ve işletmeyi, daha şimdiden tarumar etti bile…
İstedikleri işyerini kapatıyor; istediklerini açıyorlar. İstedikleri uçağı indirip, istediklerini kaldırıyorlar. Gerekçeleri bile yok! Üstelik, ne hesap soran var; ne de telefonlara bakan!
Bu salgın ortamında alınan yanlış kararları kim denetleyecek? Bu yanlış kararlardan zarar gören yurttaşlar kime başvuracak?
Bizim hukuk devletciliğimiz, işte bu kadar!
SEÇİME BAK; HİZAYA GEL…
Salgın ortamında, bir seçim yapmaya çalışıyoruz. Bazı yurttaşlarımız kendilerini ortaya attılar aday oldular; kimse sesleri duymuyor. Devletin yayın oranı olarak BRT bu insanlara hala daha halka seslenme olanağı vermedi. Buna karşın belli adayların temsilcileri her gün BRT ekranında boy göstermekte ve “yanlışlığı kesin olan şeyler” söyleyerek halkı kandırmaya çalışmaktadırlar.
Kendimizce bir demokrasi oyunu oynamakatayız. Adayların sesi kısılmış, halkın seçme hakkı gasbedilmiştir; kimse aldırmıyor!
Demokrasimiz böyle bir şey olmalı… Göstermelik…
KIB-TEK’İ KİM YÖNETİYOR?
Elektrik tekelini elinde bulunduran Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu çalışanlarının oluşturduğu sendika, bazı kişi ve kurumların elektriğini kesme kararı aldı. Kurum personelinin bir kısmı, amirlerinden emir almış gibi sigortaları topladı. Yönetim Kurulu yarım-yamalak toplanıp şikayetçi olmaya karar verdi. Elektriği kesilenlerin ‘büyük borç sahibi büyük işletmeler’ olduğu izlenimi yaratılmak isteniyor ama aralarında belediyeler ve sulama birlikleri de var.
Elektirik nasıl bağlanır; nasıl kesilir? Bu kesintiler yüzünden zarar görenler kime şikayet edecek; kimi şikayet edecek?
Hukuksuzluk almış başını gidiyor. Kimsenin umurunda değil demeyeceğim, Cumhurbaşkanlığı’na aday olanlar bile sessiz… Bu ülkeyi hukukla mı; yoksa gugukla mı yönetmeye taliptirler anlaşılamıyor.
Kaldı ki El-Sen’e destek veren hukukçular bile var… Bizim ‘hukuk devleti’ dediğimiz şey de işte böyle bir şey!
SUSUZLUĞUN SORUMLUSU KİM?
Susuzluk en büyük bela… Türkiye’den su taşıyan boruda arıza oldu diye susuz kaldık ya; kimse sorumluluğu üstüne almaya yanaşmıyor. Bu su geleceği zaman su yönetimi konusunda gayet kapsamlı tartışmalar yapılmış; yerel su kaynaklarının da sisteme dahil edilmesiyle bütünlü bir su yönetimi oluşturulması gerekliliği üzerinde durulmuştu. O zaman bu fikre, ne belediyeler ne de siyasi iktidar sahip çıkmıştı.
Borudaki arızanın üzerinden tam dokuz ay geçti. Bu dokuz ay süresince yerel kaynakların yedek olarak kullanılması üzerinde de duran olmadı. Oturup Türkiye’nin boruyu tamir etmesini bekledik.
Şimdi de kimse hesap vermiyor; açıklama yapma tenezzülünde bile bulunmuyorlar.
İdare yok; sorumlu yok! ‘Devlet’ dediğimiz de bu olsa gerek. Tanınmadığımız için su ile de ilgilenemiyoruz tabii!
KIBRIS TARTIŞMASI
BM Genel Sekreteri Guterres, olağan bir açıklama yaptı ve beşli konferans için girişim yapacağını duyurdu ya; aldı bizi bir Kıbrıs telaşı… Sanki biri önümüze federasyon koydu da, Akıncı’dan başkası seçilirse bu fırsatı kaybedeceğiz! Sanki birileri KKTC’yi tanımaya hazırlanıyor da, Akıncı seçilirse bunu reddedecek!
Tam bir üç kağıt! Olmayan seçeneklerin sanal tartışmaları ile bir seçimi kurtarmaya çalışıyorlar. Millet kan ağlarken, belli başlı Cumhurbaşkanı adayları saçlarını taramakla meşguller; güzel görünerek ve yerinde vurgularla güzel cümleler okuyarak seçimi kazanmaya çalışıyorlar.
Artık komedi olmaktan çıktık ve trajik komedi olduk; haberiniz olsun!