Dağlı, “Mağusa İnisiyatifi, Maraş konusunun sadece mülkiyet ile ilgili bir sorun değil, aynı zamanda insani bir sorun olduğunun da bilincindedir” ifadelerini kullandı.
Mağusa İnisiyatifi’nin Kıbrıs’ta çözüm için Güven Yaratıcı Önlemlerin yoğunlaştırılmasına taraf olduğunu kaydeden Dağlı, “Maraş’ın iki toplumun kabul edeceği biçimde yerleşime açılmasını, kapalı bölgede bulunan mülklerin yasal sahiplerinin haklarına saygı duyulmasını ve Birleşmiş Milletler veya iki toplumun dahil olacağı bir komitenin gözetiminde geniş Mağusa bölgesinin birleşik tek bir kent haline gelmesini savunmaktadır. Maraş’ın imar ve iskana KKTC kontrolünde açılmasının ise toplumlararası ilişkilere zarar vereceğine ve ülkenin geleceğini tehlikeye atacağına inanmaktadır” dedi.
Dağlı şöyle devam etti:
“Bakanlar Kurulu sırasında Kudret Özersay tarafından yapılan açıklama ve yerel basından edindiğimiz bilgiler ışığında, mevcut Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi süreci; Kuzey Kıbrıs yetkili mercilerini ‘Kapalı Maraş’ta envanter çalışmasına yönelik bir girişimde bulunma’ kararı almaya itmiştir. Gözlemlendiği üzere, Özersay’ın BM Kararları ve Uluslararası Hukuk esaslarına bağlı kalınacağı doğrultusundaki söylemi gerekli hassasiyeti içermektedir.
Buna karşılık, sayın Ersin Tatar’ın Kıbrıs Türk idaresinde bir açılım ve Las Vegas söylemi, doğalgaz üzerinden çekişmelerin yaşandığı ve iki devletlilik söyleminin tavan yaptığı bir konjonktürde Maraş’ın yeniden bir koza dönüştürüldüğü ve özellikle Maraş’ın yasal sahiplerinin olumlu beklenti ve duygularını istismar edecek etik dışı bir meydan okuyuşa işaret etmektedir.”
“ATILACAK HİÇBİR ADIMIN İLGİLİ BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ KARARI İLE ÇELİŞMEMESİ GEREKİR”
Uzmanların kapalı Maraş’a girmesinin Maraş’ın bir Güven Yaratıcı Adıma dönüşmesi için önemli olduğuna işaret eden Dağlı, yapılan açıklamalarda belli başlı muğlaklıklar yer aldığını savundu.
“Açılımın adanın barış içinde bir geleceğe sahip olması için aşağıdaki dört unsuru barındırması son derece önemlidir” diyen Dağlı, bu unsurları şöyle sıraladı:
“Atılacak hiçbir adımın ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ile çelişmemesi gerekmektedir.
Bölgeye girecek çalışma ekibi her iki toplumu temsil etmeli ve Mağusa ve Maraş’ın bütüncül düşünülmesi yönünde halen çalışmalar yürüten uzmanlar ile birlikte dünyaca tanınmış uluslararası uzmanların da katılması ile oluşturulmalıdır.
Tamamlanacak olan envanter çalışması şeffaf ve kamuoyunun erişimine açık olmalıdır.
Özellikle mülkiyet ile ilgili hakları gasp edilenlerin fikir, düşünce ve rızaları sürecin başından itibaren dikkate alınarak, Maraş konusunda yeni hak ihlalleri yaratılmamalıdır.”
Meclis ve kabine içinde bu konudaki farklı seslerin varlığını da gözlemlediklerini belirten Dağlı, gerçekçi olmayan, mülkiyet hakları gasp edilenlerin arzularını barındırmayan ve uluslararası hukuka aykırılık barındıran söylem ve eylemlerin güven yaratmak yerine kriz yaratmaya sebep olacağını ifade etti.