Sanayi Odası, Cumhurbaşkanlığı, Cumhuriyet Meclisi, hükümet ve muhalefetten talebinin; “milli dava olarak gördükleri hellim konusunda tüm farklılıkların ve süreçlerin bir kenara konarak, milli bir mutabakatın ve bütünlüklü bir mücadelenin başlatılmasının sağlanması” olduğunu bildirdi.
Kıbrıs Türk Sanayi Odasından yapılan yazılı açıklamada, Kıbrıs Rum makamlarının, bilinçli bir şekilde Kıbrıslı Türkleri dışlayarak, Birleşik Krallık’ta Halloumi marka tescili almasını büyük bir üzüntü ile takip etmekteyiz” denildi.
“RUM MAKAMLARINI KINIYORUZ”
Kıbrıs’taki toplumların ortak kültürel ürün olan “Hellim/Halloumi”yi paylaşmak yerine her zaman gasp etmek yolunu seçerek, eşi benzeri görülmemiş çaba gösteren, maddi kaynak ayıran ve girişim yapan Kıbrıs Rum makamlarını kınayan Sanayi Odası, şunları kaydetti:
“Kıbrıs Rum makamlarının, Birleşik Krallık’ta almış oldukları marka tesciline karşılık, Kıbrıslı Türkler olarak gerekli her türlü yasal mücadelenin verilmesi gerektiğine inanmaktayız.
Sanayi Odası olarak Cumhurbaşkanlığı, Cumhuriyet Meclisi, hükümet ve muhalefetten talebimiz, milli dava olarak gördüğümüz hellim konusunda tüm farklılıkları, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve benzeri süreçleri bir kenara koyarak, milli bir mutabakatın ve bütünlüklü bir mücadelenin başlatılmasının sağlanmasıdır.
Hellim/Halloumi’nin coğrafi işaret tescili ile ilgili olarak, 2007 yılından beri mücadelesi verilen hellim davasıyla ilgili olarak gelmiş-geçmiş politikacıların, milletvekillerinin, hükümetlerin ve bürokratların yeterince öncelik vermemesi ve yeterince kaynak ayırmamasından kaynaklı olarak hellimin tamamen Kıbrıslı Rum makamlarının tekeline geçme riski ile karşı karşıya olduğumuzu üzülerek belirtmek istiyoruz.
KKTC devletinin önceliklerini doğru belirleyememesi, gerekli ilgiyi göstermemesi ve bu dava uğruna gerekli kaynağı ayırmaması durumunda kaçınılmaz sonunun bizi beklediğini her alanda gözlemlemekteyiz.
Hellim davası birkaç sivil toplum örgütü ve birkaç bürokratın bireysel girişimleriyle ancak bir noktaya kadar taşınabilir, kolektif ve bütünlüklü bir çaba olmazsa bu davayı kaybedeceğimiz bilinmelidir.”