KORKMAYIN! DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMAYACAK!

0

KKTC’de tepeden tırnağa herşeyin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama bu değişime öncelik etmesi gereken kamu yönetimidir. Kamu yönetimi, gereksiz paraları harcar dururken, hiçbir işletme bu gereksiz harcamaları finanse edecek şekilde vergi vermeye koşmaz. Bu kaynaklar ortalığa saçılırken kimse, “ben bunlara el uzatmam” demez, diyemez!

Önce kamu yönetimi değişecek; sonra bizi değiştirecek.

Değişmek bir zorunluluk olarak görünüyor. Ama yakın bir gelecekte olacağını sanmıyorum…

SOSYAL GÜVENLİK

Çağdaş yaşamın en büyük sorunlarından ve zorunluluklarından biri sosyal güvenliktir. Normal zamanda yatırdığınız primlerin karşılığını, yaşlılığınızda “emeklilik aylığı”, işsizlik halinize “işsizlik ödeneği” olarak alarak hayata tutunmak istersiniz. Sağlık primi yatırır, hastalık hallerinizin sistem tarafından iyileştirilmesini beklersiniz.

Bu sistem, KKTC’de çalışmıyor. Çeşitli maskaralıklar ile çalışırmış gibi gösteriliyor, ama çalışmıyor.

Salgın krizi bunu bir kez daha gösterdi. Devlet, yatırılan primlerin karşılığı olması gereken işsizlik ödeneğini birden bire 1500 TL’ye indirdiğini ilan etti. Haksız ve hukuksuz…

Böylece sistemin ölü olduğunu da duyurmuş oldu ama kimseden ses-seda çıkmıyor.

Kimsenin bunu değiştirmeye niyeti yok!

İNSAN YETİŞTİRME 

Son bir haftada meydana gelen yangınlar, özellikle genç insanlarımızın psikolojisinin “ben ne istersem yaparım” şeklinde olduğunu ve toplu yaşama uygun olmadığını gösterdi. Aslında özellikle trafikte bunu, uzun zamandan beri gözlemleyip duruyorduk; bir kez daha net bir şekilde gözlemlemiş olduk.

Konuyu, “nasıl bir toplum olduk biz öyle” yakınmaları ile geçiştirmeye çalışıyoruz.

Salgın önmeleri süresince özel okullar eğitimlerini devam ettirdiği halde, kamu okullarında hiçbir şey yapılamadı. Önlemler kaldırıldı ama okullar açılmadı. Kısaca, kamusal eğitim diye birşey kalmadı.

Öğretmenler maaşlarını aslınlar yeter! Geriye kalan sorunları tartışmıyoruz bile… 

KAMU YÖNETİMİ

Son günlerdeki yangınlar, kamu yönetminin nasıl çöktüğünü anlamamıza neden oldu. Şimdi hepimiz, bilgisayar kullanamayan kamu görevlilerinin varlığını hayretle karşılamış gibi rol yapıp duruyoruz.

Orman Dairesi Müdürü Cemil Karzaoğlu, daire müdürlerinin hiçbir etkinliği olmadığını yüzümüze bir şamar gibi çarpttı. Adam, dört yıl önce, şimdi söylediklerini söylemiş zaten… Kimse görmedi, duymadı; düzenine baktı!

Şikayetçi olduğumuz memurların kamu yönetimine nasıl ve kimler tarafından alındıklarını görmezden; seçilmiş yöneticilerin bizim tarafımızdan seçildiğini bilmezden geliyoruz. Suça olan ortaklığımızı inkar ediyoruz.

Varlığını inkar ettiğiniz şeyi nasıl değiştireceksiniz?

İKİ BAŞLILIK

Yürütme organındaki iki başlılık, denetim ve etkinlik eksikliği bu sorunların önemli nedenlerinden biridir. Salgın süresince Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında yaşanan gerilim ve Cumhurbaşkanı’nın “devereye girme teşebbüsleri” sistemin ne olduğunu gösterdi zaten: Yetkiler dağınık, sorumluluklar belli değil!

Bakın, şimdi de “Rum tarafı ile kim görüşecek” yarışının kurbanı olmak üzereyiz… Bu devletin kurallarına göre seçilmiş Cumhurbaşkanı, kendini “seçilmiş toplum lideri” olarak kabullenmiştir ve olmayan yetkileri kullanmaya çalışmaktadır.

Durum çok açık: “Mış gibi yaşamak”, bize çok cazip geldi. Sorumluluğu olmayan sorumlular olmak çok güzel!

Bu güzellik ortada dururken kim değişmek veya değiştirmek ister ki?

Umanlar, boşuna beklemesinler: Değişim olmayacak! Değişecek diye korkanlar, endişelerini bir yana bırakarak bayramın keyfini çıkarsınlar: Bu düzen devam edecek!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz