KONUT SATIŞI, UBP İÇİNE “MALZEME” OLDU!

Gazze savaşı ile “moral üstünlük” kazandıklarını düşünenler iyice saldırganlaştılar

0
blank

Yabancılara satılan konutlar, popüler bir tartışma konusudur. Bazen yaratılan çevre sorunları, bazen tarım arazilerinin inşaat amaçlı kullanımı, bazen artan nüfus… Türkçe bilmeyen öğrencilerin okullardaki konumu… Konut fiyatlarının yükselmesinden bile şikayet eder duruma geldik.

Tartışmak gerekirse tartışalım tabii… Zaten bu sorunların çözümlenememesi halinde konut satışının da bu sorunlardan etkilenmesi ve hatta durması bile söz konusudur. Kimse, içinde kendi atığı olsa bile atıkların etrafa saçıldığı bir ortamda yaşamak istemez. Konut almış olmasına bile aldırmadan zaten yabancısı olduğu ülkeyi terk eder, gider! Biz de sattık saydığımız konutlar ile baş başa kalır; ne yapacağımızı tartışmaya başlarız. Yakın geçmişimizde benzer olaylar zaten yaşandı.

Bunun olmasını istemiyorsak ve bu sektörün yaşamımıza olumlu şeyler katmasını planlayabilirsek bu iş, torunlarımıza kadar uzanacak bir refah kaynağı olabilir. Bunu düzenlemek görevi, elbette siyaset kurumunundur ve hem sorunlar hem de çözüm önerileri tartışılmayı hak etmektedir.

Son günlerdeki tartışmalar bu şekilde sürdürülmüyor ama… Önce Türkiye’deki bazı İslamcı yayın organlarının başlattığı “Yahudiler Kuzey Kıbrıs’ı ele geçiriyor” yaygarası, Gazze savaşı ile birlikte “milliyetçi bir hezeyan” ile desteklenmeye başlandı. “KKTC yurttaşı oldu diye Yahudileri yabancı saymayacak mıyız?” sorusu bile sorulabildi. Ayırt etmemiz isteniyor yani… KKTC yurttaşı yapmak için koyduğumuz kriterlere uyarak bizzat bizim yetkili organlarımızın yurttaş yaptığı insanların haklarını kısıtlayacak; KKTC yurttaşlarını “birinci sınıf”, “ikinci sınıf” ve belki de “üçüncü sınıf” olarak sınıflayacakmışız…

blank
KİM AYIRACAK? Sıra KKTC yurttaşlarını sınıflamaya gelince bu işi kim yapacak acaba?
———————————————————-

Bütün bunlardan sonra da KKTC’nin tanınmasının önündeki uluslararası engellerin kaldırılmasını, ırkçı, yerli, milli ve belki de İslamcı bir devlet olarak KKTC’nin dünyada kabul görmesini bekleyeceğiz!

Hayal bile olamayacak bu tahayyüller, siyasi gündemin baş köşesine oturdu. Başbakan Ünal Üstel, kendini ağır bir dille eleştiren Sabahattin İsmail’i aramış; tartışma çıkmış… Bu tartışma telefon kayıtlarında kalmadı… Sabahattin İsmail, bunu sosyal medyada paylaşarak haber yapılmasını da sağlamış…

Sabahattin İsmail, istediğini tam olarak elde etmiştir: Hem kendini Başbakanla bile ağız dalaşına girebilen bir kişilik; hem de Yahudilerin Kuzey Kıbrıs’ı ele geçirmesini önlemeye çalışan bir “mücahit” olarak sunma olanağı bulmuştur. Başbakan Üstel’e verdiği zararı pazarlayabileceği kişiler olduğuna ise hiçbir kuşku duymuyorum.

Türkiye ve KKTC’de bu ortam zaten vardı… Gazze savaşı ile “moral üstünlük” kazandıklarını düşünenler şimdi iyice pervasızlaşmış görünüyorlar. Aslı astarı olmayan şeyleri veya çok bir anlam taşımayan listeleri “bilgi” diye sunarak, korkuları paranoyaya dönüştürerek siyaset yapmaya çalışıyorlar.

Bu tarz siyasetin özellikle UBP içinde veya “üstünde” etkili olacağını düşünüyorlar sanırım… Kurultay yaklaştıkça bunun dozunu artıracaklar ve siyasi rekabeti bu tarz yaklaşımlarla sürdürecekler gibi görünüyor.

Türkiye Dışişleri Bakanı’nın TBMM komisyonunda yaptığı açıklamanın en azından bu sözde milliyetçileri susturması beklenirdi ama ne gezer… Hakan Fidan, KKTC’de verilen konut alma izinlerinin sayısını da, bunların koçana dönüşmüş miktarını da, Yahudi denilen kişilerin konut alanlar içinde 12’nci sırada olduklarını da açıkladı ama tartışma dinmedi; akılcı bir zemine de dönmedi…

Sadece bu konuda değil ki… Denizlerdeki haklarımızdan tutun da Kıbrıs’taki ara bölgenin statüsüne, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün adadaki rolüne, KKTC muhalefetinin Rum tarafı ile ilişkilerine kadar pek çok konuda akıl dışı söylemlerle yol almaya çalışan bir güruh ile karşı karşıyayız. Şimdi ayni yöntemleri, kendi aralarındaki rekabette de kullanıyorlar; şaşmamak gerekiyor!

Bir zamanlar, Lozan anlaşmasına ilişkin “bilgiler” ortalıkta dolaşıyor; anlaşmanın gizli maddelerinin 100’ncü yılda ortadan kalkacağı Türkiye’nin madenlerini satarak zengin olacağını dinliyorduk. O gün geldi ve geçti; ne maden çıktı, ne de zengin olduk. Tartışma da bitti! Bunun gibi daha başka tartışmalar da yapay olarak gündemde tutuluyor; sonra ip gibi kesiliyor! Ortada hesap soracak biri bile kalmıyor!

Bu tartışma da bitecek… Bittiğini göreceğiz… Bu tartışma da bitecek ama aynı güruh bir yenisini başlatmakta hiç bir beis görmeyecek…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz