Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilan edilişinin 41’nci yıldönümü kutlandı.
Hamasetin bini bir paraydı… Kimisi KKTC’yi “adadaki tek meşru devlet” ilan etti; kimisi “kıyamete kadar yaşayacağının” garantisini vermeye çalıştı. Bir laf yarıştırma sürecidir gidiyor! Kim daha ileri gidecek diye kafa yoruyorlar herhalde… Bu yarış şiddetini artırdıkça, inandırıcılık kayboluyor; kutlamalar giderek daha da anlamsızlaşıyor.
Kutlanacak bir güne ihtiyacımız vardır, elbette. Böyle bir kutlama gününde, nereden geldiğimizi ve nereye gidebileceğimizi değerlendirir; tarihsel köklerimize atıfla toplumsal devamlılığımızın önemini kavrayabiliriz. Bu kutlama günleri, yetişmekte olan nesillere bir “tarih bilinci” aşılamanın aracı da olabilir.
15 Kasım’a da böyle yaklaşacaksak, 15 Kasım 1983’te ilan edilen bu cumhuriyetin 15 Kasım 1967’deki Geçtikale-Boğaziçi direnişi gibi direnişler üzerinde yükseldiğini da hatırlamak ve hatırlatmak gerekir. 15 Kasım 1983’te ilan edilen cumhuriyetin gökten zembille inmediğini, aslında Kıbrıs Türk halkının uzun bir süredir kendi kendini yönetmeye çalışan “politik bir varlık” olduğunu da görmezden gelmemek gerekir. Ondan önce Kıbrıs Türk Federe Devleti; ondan da önce Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi ve ondan da önce Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi vardı. Bütün bunlardan da önce, Kıbrıs Türk halkının Evkaf, Maarif ve kooperatifler gibi kendi kendine yeten kurumları vardı.
KKTC’nin neden ilan edildiği ise ayrı tartışma konusudur. Kimileri bunu, Kıbrıslı Rumlar ile ortaklık arayışlarının sonu olarak kabul etse bile kuruluş bildirgesi tersini söylemektedir: “(…..) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanının iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasını ve sorunların çözülmesini engellemeyip, kolaylaştırabileceğine kani olan (……) Meclisimiz, KIBRIS TÜRK HALKI ADINA, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve Bağımsızlık Bildirisini onaylar.”
Sizin anlayacağınız, KKTC, hem “federal çözüm bulunmasını kolaylaştırmak” için kurulmuş; hem de buna bizim “seçilmiş Meclisimiz” karar vermiş… KKTC’den önce de bir meclisimiz ve Kıbrıs sorununa ilişkin bir politikamız vardı.
Bir söyleşide İsmail Bozkurt’a, “Kıbrıs Türk Federe Devleti olarak ne yapamıyorduk ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu?” diye sormuştum. Yanıtı çok net olmuştu: Hiçbir şey!
Yine de kurulmuş!
Ortada böyle bir tarihsel geçmiş ve tartışmalı bir ilan olduğunu gizlerseniz GİTMEK İSTEDİĞİNİZ HEDEF konusunda fikir birliği sağlamanız da çok zor olur. Nitekim şimdiki durumumuz böyledir. Kimimiz “bayram haftası” der; kimimiz “mangal tahtası”!
Kutlamalar Cuma günü yaşandı ve bitti.
Biz kakafoniye, kaldığımız yerden devam ediyoruz!