KİMİSİ SİNE-İ MİLLET YAPIYOR, KİMİSİ DE SİNEYE ÇEKİYOR

0
blank

Sucuoğlu, Atun’u görevden almak istemişti.

Sucuoğlu, DP ve YDP ile tekrar koalisyon kurmayı bir yana bırakın görüşme yapılmasının dahi UBP’ye yakışmadığını da açıklamıştı.

UBP-DP-YDP hükümeti kuruldu.

Atun görevden alınmak istendiği Maliye bakanlığına tekrar geldi.

Sucuoğlu görevden almak istediği bakanın yer aldığı hükümete ve koalisyon ortaklarına mecliste yapılan oylamada güvenoyu verdi. Bunların hepsi de bir hafta içinde oldu.

Ve aynı Sucuoğlu UBP genel başkanı.

Uzatmayalım ama iki okka bal ile yenilmez bu olanlar.

Sucuoğlu tüm bunları sine-i millete gerekçe yapmak yerine niye sineye çekti diye sormak ve düşünmek gerekmez mi?

Yukarıdaki garip gelişmeler başka bir hesabın varlığının kanıtıdır.

Yakın gelecek ile ilgili yalnızca iktidar partisinin değil muhalefetin de aynı hesabı yaptığı görüşündeyim.

Cumhur ittifakının adadaki görevli ve yerli uzantıları ile sahaya kadar yansıyan müdahaleleri sonucunda Kıbrıs Türk siyaseti sinme moduna geçirdi.

Siyasetçiler konuşuyorlar ama bu “sinme” diye tabir ettiğimiz ruh halinden çıkmak ile ilgili nasıl bir umut beslediklerini dile getirmiyorlar ya da getiremiyorlar.

Hepsi de kuyruğu bir şekilde dik tutma yarışındalar.

Hepsinin de konuşmadıkları bir hesapları var.

Nedir o hesap?

Türkiye’de en geç Haziran 2023’de seçim olacak.

Adada siyasete yansıyan tabiri caizse doğal afet niteliğindeki müdahale fırtınası en geç 12 ay sonra geçeceğine yönelik dillendirilmemiş bir umut var.

Mücadele etmekteki çaresizlikten dolayı AKP-MHP sonrası siyasi iklim şartlarına yönelik sinerek pozisyon alma çabası var.

Fırtına geçene kadar bundan nasibini alanların siyasete tutunma hesabı ve mücadelesini seyretmeye başladık.

Siyasette dillendirilmeyen bu öngörüye dayalı umuda kimisi sine-i millete dönerek hazırlık yapıyor. Hesap doğru çıkarsa Türkiye’de iktidara gelecek olanların bile yapamadığını yapmış konumda olunacak. Neticede Türkiye’deki muhalefet unsurları da demokrasi ve hak hukuk tanımaz “ben yaptım oldu” baskısından mustarip bir siyaset anlayışı ile karşı karşıyalar.

Kimisi de üzerlerine tek tip tekstil ürünü giyip sokağa inerek mücadele etme derdindeler. Bunu yapmakla da yalnızca Kıbrıs Türkü’ne değil başka yerlere de seslenmeden bayrak sallıyorlar. Bir de Lefkoşa’dan Girne’ye ya da Karpaz’a hak, hukuk, adalet ve özgürlük yürüyüşü yapsalar tam oturacak.

Siyasetin hem iktidar hem de muhalefet kanadında bu hesap ortadayken siyaset dışında başka bir grup daha var. Bunlar da en geç 12 ay sonraki seçimler ile ilgili aynı siyasi olasılık karşısında eli çabuk tutup bir şeyleri halletme derdinde olanlar.

Elektrik konusu ve bet ruhsatları ilk akla gelen konu başlıkları.

Anlayacağınız hem siyaset hem de siyaset dışı unsurların hepsinin de konuşmadan hesapları ayni noktada ve olasılıkta birleşiyor.

Hepsinin de kafasında dillendirmedikleri önümüzdeki yılki seçim var. AKP-MHP giderse ne olur diye hesap içindeler.

Yerel siyaset sinerek savunma yapma, siyaseti araç olarak kullanmak derdinde olanlar da atak oynayarak iş bitirme peşindeler.

Siyaseti bundan sonra bu dillendirilmeyen olasılık üzerinden okumak lazım.

Bu siyasi okumayı yaparak Kıbrıs Türkü de sessizce umutlanmak istiyordur ama atlanan bir gerçek var.

Tek başına müdahalesiz demokrasi, tertemiz ama boş tabak gibi karın doyurmaz. Bu gerçekten kaçış yok. Türkiye’deki seçim sonucu ne olursa olsun ne yazık ki özetlenemeyecek kadar kapsamlı bir çabaya girişmemiz gerekecek.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz