Yeni yılın ilk çalışma gününde Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Libya’ya asker göndermeye izin veren bir karar alması ve aynı saatlerde Atina’da imzalanan EastMed Doğal Gaz Boru Anlaşması, Doğu Akdeniz’i tam bir çatışma alanına dönüştürdü. Bölgeyi bu noktaya sürükleyen, hiç kuşku yok ki, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs sorununu çözümsüz bırakmak ve bu arada bölgedeki doğal gaz rezevlerini Türkiye’yi dışlayıcı bir şekilde değerlendirmek için üstlentiği aktif tutumdur.
Bugün gelinen aşamada Rum tarafının Yunanistan ve Avrupa Birliği’nin desteği ile sürdürdüğü bu operasyonun bölgemizdeki çatışmaları artırma ve hatta bir savaşa dönüştürme riski bulunmaktadır. Sorunun gelişimini yakından izleyen bütün gözlemciler tırmanan gerilimin farkındadırlar.
Bu gerilimin bir savaşa dönüşmesini engellemek için Kıbrıs Rum tarafının tutumununda esaslı bir değişiklik olması gerekiyor. Böyle bir değişiklik yaşanır ve Kıbrıs sorunu Kıbrıslı Türklerin haklarını teslim edecek şekilde çözülürse Doğu Akdeniz’deki paylaşımı bir masa etrafında, bütün kıyıdaş devletlerin katılımı ile gerçekletirmek de mümkün hale gelebilecektir.
Böyle bir dönüşüm için Kıbrıs Türk tarafının aktif katılımına ihtiyaç duyulmaktadır. Kıbrıs Türk halkı siyaset sahnesine çıkıp “biz bıradayız. Rum hükümetinin bizim adımıza imza atması, pay dağıtmasını kabul etmiyoruz” diyerek sürecin gelişmine itiraz etmesi gerekiyor. Buna elbette hakkımız vardır ve bu kez bunu bir savaşı önlemek için yapacağız. Hem haklıyız; hem de ahlaki bir üstünlüğe sahibiz.
Kıbrıs Türk halkı bunu yapmazsa olacaklar bellidir. Rum liderliği bütün Kıbrıs adına konuşmaya devam edebilecek; Türkiye Rum tarafının Kıbrıs adına attığı imzalara itiraz ettiği gibi onlarla bir masa etrafına oturmayı da reddedecek ve diplomatik süreçlerde ciddi bir tıkanıklık yaşanacaktır. Diplomasi tıkanınca neler olduğunu ise hepimiz biliyoruz.
Bu korkunç sonu değiştirmek için Kıbrıs Türk halkının tarih sahnesine çıkmasına ihtiyaç var: HADE!