Dünya’nın en büyük askeri gücüne sahip olan Amerika Birleşik Devletleri ile Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul edilen Rum Yönetimi arasında gelişen ilişkiler batılı basının da ilgi odağı oldu. Kıbrıslı Rum Dışişleri Bakanı Kombos’un ABD ziyareti günlerine denk gelen tarihlerde batılı basında yapılan yorumlarda Kıbrıs’ın “bir istikrar adası” olarak Ortadoğu’da özellikle de İsrail-Filistin çatışmalarında oynayabileceği role dikkat çekildi. Yorumlarda ABD’nin Kıbrıs’ı her şeyden önce bir “lojistik üssü” olarak değerlendirmek isteyebileceğine de vurgu yapıldı.
Son yıllarda Amerika ve Avrupa’nın önde gelen politik gazetelerinden biri haline gelen POLİTİCO’da ABD’nin eski NATO Büyükelçisi ve Chicago Küresel İlişkiler Konseyi CEO’su Ivo Daalder tarafından kaleme alınan 17 Haziran 2024 tarihli değerlendirmede Kıbrıs’ın Ortadoğu’da rolü ele alındı.
Kıbrıs’ın 2004’ten bu yana AB üyesi olduğunu belirten Daalder, bölünmüşlüğüne karşın “Dünyanın giderek çalkantılı hale gelen bölgesinde, Avrupa’nın Orta Doğu ile kesiştiği noktada siyasi, ekonomik, insani ve askeri erişim için bir platform sağlayan bir istikrar adası” olduğunu ifade etti.
Daalder, adanın konumunu şu cümlelerle anlattı:
“7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e yönelik acımasız saldırıları bölgeyi kaynama noktasına getirdiğinde adanın değeri daha da ortaya çıktı. Kıbrıs, birçok kişinin korktuğu gibi, savaşın tırmanması durumunda ABD’nin ve diğer Batılı vatandaşların İsrail’den, Lübnan’dan ve bölgenin başka yerlerinden potansiyel tahliyesini planlamak için mümkün olan en yakın yerdi. Ada ülkesi ayrıca bu olasılığa hazırlanmak için topraklarını ve sularını ABD ordusuna sundu.”
ABD’NİN GELECEK PLANLARI
Daalder’in değerlendirmesi, ABD ile Rum Yönetimi arasında imzalanan Stratejik Diyalog Anlaşmasına doğrudan atıf yapmamasına karşın bu anlaşmaların hangi gerekçelere dayandığının ip uçları ile doluydu. Daalder, Politico’daki yazısının son bölümünde adanın ABD açısından önemini ve ABD-Kıbrıs ilişkilerinin geleceğine ilişkin görüşlerini aktardı.
Kıbrıs’ın Gazze’ye yardım ulaştırılması konusundaki rolünden övgü ile söz eden Daalder,
“Ancak bunlar yalnızca küçük adımlar; gerçek güvenlik işbirliği potansiyeli çok daha büyük” diye yazdı.
Daalder yazısını şöyle bitirdi:
“Geçtiğimiz sekiz ay boyunca ABD, adanın askeri ve insani operasyonlar açısından stratejik değerini öğrendi ve artık daha derin bir askeri ve güvenlik ortaklığının değerlendirilmesi için bir fırsat var. Buna ek olarak Kıbrıs, ordusunu modernize etme konusunda da istekli; bu, Rusya yapımı büyük topçu, roket ve hava savunma sistemlerinin Ukrayna’ya nakledilmesi yönünde tekrarlanan talepleri kabul etmeyi kolaylaştıracak bir şey. Ancak kaldırılan silah ambargosunun yalnızca bir yıllık olması ve yenilenmeye tabi olması nedeniyle ABD savunma pazarına erişim şu anda engellendi.
Genel olarak Lefkoşa ile yapılacak bir jeostratejik ortaklık, Washington’a pek çok avantaj sunabilir. Bu, adanın İsrail, Mısır ve Filistinlilerle olan güçlü ilişkilerini geliştirecek ve Gazze’deki savaşa daha uzun vadeli bir çözüm bulunmasına yönelik çalışmalara yardımcı olacaktır. Bu, Rusya ve Çin’in stratejik nüfuzlarını Doğu Akdeniz’e genişletme girişimlerine karşı güçlü bir karşı duruş sunacaktır. Yunanistan, İsrail ve Mısır ile enerji bağlarını güçlendirecek. Ve ABD, AB ve NATO arasında güven inşa edebilir, hatta potansiyel olarak Ankara’yı 50 yıl sonra çatışmaya adil bir diplomatik son bulma zamanının geldiğine ikna edebilir.
Güçlü bir ABD-Kıbrıs ortaklığı, Kıbrıs sorununu Kıbrıs çözümüne dönüştürmenin anahtarı olabilir.”