Özel sektördeki kurumlarda iş planlarını gözden geçirme sürecinde yapıldığı gibi adayların söylediklerini yapacak kaynağı nasıl sağlayacakları nihai karar verici tarafından sorgulanır. Normal ve mantıklı olan budur. Sermayeyi koyan, riski alan yetki verecek olan sorgulama hakkına da sahiptir.
Benzeri bir sorgulama, seçim sürecinde ne derece sağlıklı yapılabilir ayrı bir tartışma konusudur. Hele bir de seçim süreci yüzyılda bir olan pandemiye denk geldiyse bu sorgulama süreci daha da zorlaşır.
Yine de unutulmaması gereken seçimlerde sermaye sahibi halktır çünkü hatalı yapılan seçimin bedelini kendi öder. Yaptığı hatanın bedelini erteleyebileceğini düşünür ama kaçamaz. En iyi ihtimal bu kaçış konusunda başarılı olursa bir sonraki nesle katlanan bir yük bırakır.
Pratikteki tüm zorluklarına rağmen siyasette böyle bir sorgulama adımının olması kamuoyunda farkındalığı artırması adına yararı olur zararı olmaz. Siyasetçinin seçim sürecinde mahcup olma ihtimalini düşünerek vaatte bulunması için sınırlı da olsa faydası olur.
Örneğin bu seçim sürecinde gündem olmayı başaran Maraş konusunda, Maraş’ı açacağız ama bunun finansmanı nasıl olacak diye kamuoyuna anlatılması gerekli olmasına rağmen bu açılımın finansman tarafını anlatan da soran da olmadı. Bildiğim kadarıyla ne bizim ne de T.C. devletinin gelirleri bu aralar artmıyor.
En azından Maraş’ın iddia edildiği şekilde KKTC yönetimi altında açılamayacağı iddiasında olan adayların Maraş’ın açılmasının hukuki ve siyasi yönü kadar finansman ihtiyacının nasıl sağlanacağı yönünü de kalan 3-4 gün içinde gündem yapıp sorgulamasını beklerim.
Finansman kadar önemli olan diğer bir kaynak da proaktif siyaseti hayata geçirecek insan kaynağı yetkinliğinin adaydan başlayarak çalışma ekibinde olup olmadığının gösterilmesidir.
Vadetmek ile hayata geçirebilmek arasında fark vardır. Bunu hepimiz kendi günlük hayatımızdan biliyoruz. Aradaki fark da yeterli maddi ve beşerî kaynağın olup olmadığı ve bunu yapmaya ne kadar yetkin ve motive bir ekibin ve liderin olduğunda saklıdır.
Siyasetçiler kendilerince bir hedefi slogana çevirip birkaç kez söylediklerinde yapabileceklerine inandırırız havasındadırlar. Söylemenin yeterli olacağına inanır noktasındadırlar.
Siyasilerin bu yaklaşımına sessiz duran toplum olarak geldiğimiz nokta ortadadır. Siyasete katılım güneşli bir pazar günü en güzel kıyafetlerimizle gidip oy kullanmakla sınırlı kalmamalı. İzleyici ve dinleyici olmak kadar soru sorma, sorgulama görevimiz var. Sosyal medya bunu kolaylaştıran unsur olarak elimizin altında bir araçtır.
Son dört gün içerisinde virüs ile mücadeleden dolayı başarıp bulunduğumuz yerleşim yerinde adaylarla bir araya gelebilirsek medeni bir şekilde elimizi kaldırıp soru sormayı adet haline getirmeliyiz.
İş hayatında bu sorgulama yalnızca kurumun maddi kaynaklarının yeterli olup olmadığını değil, lider ve ekibin anlatılan plana teknik bilgi olarak hakimiyeti, inancı, coşkusu ve odaklanmaseviyesi de ortaya çıkmış olsun diye yapılıyor.
Sorgulamanın iki amacı vardır.
Biri içeriği iyice anlamak diğeri de o içeriği hayata geçirecek beşerî kaynağın vadettiğini anlatıp savunurken ortaya koyacağı ya da koyamayacağı tutkusunu görmek.
Her iş planında olduğu gibi seçim kampanyasında da başarıyı getirmese de olmadığında başarısızlığı getiren bu unsurlar olduğu için bunun üzerinde bilinçli olarak duruluyor. Spor olsun diye yapılmıyor. Bunun için söylenen kadar söyleyenin bunu yapma yetkinliğini de düşünüp sorgulamak konuşulan hedef kadar önemlidir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde proaktif ve dinamik siyaset sözü verenleri bu unsurlar üzerinden de değerlendirmemiz lazım.
Söylemde inanca dayalı coşku var ama konulara odaklanma, hakimiyet ve özgüven yoksa günlük hayatımızda başardığımız gibi kanmamak lazım.
Zor olmasa gerek.