Avukat Murat Metin Hakkı, adada Türkiye kökenlilerle Kıbrıslılar arasında yapılan karma evliliklerden dünyaya gelen kişilere Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik ve pasaportu verilmemesine ilişkin Rum kesimindeki İdare Mahkemeleri nezdinde görüşülen davalardan ilk sonuçların alınmaya başlandığını açıkladı.
Söz konusu davaları açıp, takibini yapan Avukat Murat Metin Hakkı, Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) yaptığı yazılı açıklamada, Rum yönetimindeki uygulamaları uluslararası mecralara taşımak için ilk başta birçok kişinin yıllardır cevaplanmayan dilekçelerine dair idari ihmal davaları açıldığını ve bunların iki tanesinin kazanıldığını bildirdi.
3 Haziran 2021 tarihinde Güney Kıbrıs’taki İdare Mahkemesi’nce karara bağlanan 944/18 sayılı idari davada “siyasi belirsizlik ya da görüşmelerin dilekçelerin cevapsız kalması için mazeret teşkil etmediğine” dair bulgu yapıldığını belirten Hakkı, geçen hafta karara bağlanan 943/18 sayılı idari davada ise, “Rum makamlarının dilekçeleri makul sürenin ötesinde cevapsız bırakarak mevzuata aykırı davrandıklarına hükmedildiğini” kaydetti.
Bir sonraki adımlarının vatandaşlık dilekçelerine alınacak resmi cevapların yerel veya uluslararası hukuka uygunluklarını yerel mahkemelerde sorgulatmak olacağını açıklayan Hakkı, AİHM başvurularının “en son seçenek” olarak gündeme geleceğini kaydetti.
“KARMA EVLİLİKLERDEN TAHMİNEN 10 BİNDEN FAZLA KİŞİ DÜNYAYA GELDİ… ENGELLE BİRÇOK AİLENİN HAYATINI ZORLAŞTIRDI”
Avukat Hakkı, açıklamasında, adada Türkiye kökenlilerle Kıbrıslılar arasında yapılan evliliklerden tahminen 10 binden fazla kişinin dünyaya geldiğini ve bu kişilere Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik ve pasaportu verilmemesinin veya bu yönde engeller çıkartılmasının birçok ailenin hayatını zorlaştırdığını ve çocukların Avrupa ülkelerinde eğitim alma olanağını kısıtladığını belirtti.
Hakkı, vatandaşlığa başvuru yapanların oranlarını 2004-2007 arası %34,8, 2008-2011 arası %6,3, 2012-2015 arası %32,9 ve 2016 sonrası %16,1 olarak tahmin edildiğini, ilk başvuruların ardından 2 bin vatandaşlık verildiğini daha sonra ise sürecin siyasi yaklaşımlarla yavaşlatılıp duraklatıldığını anlattı.
Avukat Hakkı, Rum tarafının aradığı kriterlere uyup da vatandaşlık verilmeyen kişiler olduğu gibi, bu kriterlerine uymayan fakat uluslararası anlaşma ve konvansiyonlara göre vatandaşlık hakkı bulunanlar ve işlemler tamamlanmayan çok sayıda bireyin de olduğunu ifade etti.
“İNSANLARIN EBEVEYNLERİNİ SEÇME GİBİ BİR HAKKI YOK”
Avukat Murat Metin Hakkı yazılı açıklamasında, konuyla ilgili güçlü hukuksal dava gerekçeleri bulunduğunu hatırlattı ve insanların okulunu, işini, evini, nerede yaşayacağını seçebileceğini fakat ebeveynleri konusunda böyle bir seçim hakkı olmadığına dikkat çekti.
Bir kişinin, anne-babasından birinin TC kökenli olmasından dolayı diğer insanlardan ayrımcılığa maruz bırakılmasının insan hakları bildirgelerine ve BM Çocuk Hakları Konvansiyonu’na da aykırı olduğuna işaret eden Hakkı, söz konusu uluslararası bildirgelerin 1960 Anayasası’nın 169. Maddesine göre Rum yerel mevzuatından da üstün durumda olduğunu kaydetti.
“İHMAL DAVALARININ İKİ TANESİ KAZANILDI”
Açıklamada, Rum yönetimindeki uygulamaları uluslararası mecralara taşımak için ilk başta birçok kişinin yıllardır cevaplanmayan dilekçelerine dair idari ihmal davaları açıldığı ve bunların iki tanesinin kazanıldığı ifade edildi.
Hakkı, İçişleri Bakanlığı ve Nüfus Kayıt Dairesi aleyhine açılan 944/18 sayılı idari davanın 3 Haziran 2021 tarihinde karara bağlandığını ve Yargıç Komodromos’un adadaki siyasi belirsizlik ya da görüşmelerin dilekçelerin cevapsız kalması için mazeret teşkil etmediğine dair bulgu yaptığını belirtti.
19 Ocak 2022’de İdare Mahkemesi’ndeki 945/18 sayılı davada tam tersi bir sonuç çıktığını ve başvuru yapılması veya dava açılması için yetkili merci olarak Bakanlar Kurulu’nun işaret edildiğini belirten Hakkı, en son geçten hafta 943/18 sayılı davada İdare Mahkemesi Yargıcı Serafim’in kararının açıklandığını söyledi.
Mısırlı bir baba ve Kıbrıslı Türk anneden olan başvuranın davasını kabul eden İdare Mahkemesi, 944/18 sayılı davadaki sonucu benimseyip 19 Ocak’ta alınan kararı reddederek, Rum makamlarının dilekçeleri makul sürenin ötesinde cevapsız bırakarak mevzuata aykırı davrandıklarına hükmetti.
Bir sonraki adımlarının vatandaşlık dilekçelerine alınacak resmi cevapların yerel veya uluslararası hukuka uygunluklarını yerel mahkemelerde sorgulatmak olacağını açıklayan Hakkı, AİHM başvurularının en son seçenek olarak gündeme geleceğini kaydetti.
“SÜREÇTE ÇELİK GİBİ SİNİRLERE SAHİP OLMAK GEREK”
Bunun kısa ve çabuk sonuçlanacak bir süreç olmayacağını belirtirken, “Çelik gibi sinirlere sahip olmak gerekir” ifadelerini kullanan Hakkı, Loizidou davasını örnek gösterdi ve o davanın 7 yılda tamamlanıp sürecin tamamlanmasıyla birlikte emsal teşkil ettiğini anımsattı. Hakkı, yapılacak toplu hareketlerin ve konunun dünyanın diğer ülkelerinin gündemine de girmesinin Rum Kesimi üzerinde baskıyı artıracağını da sözlerine ekledi.