“KAPALI MARAŞ AÇILIMI” VE ULUSLARARASI TOPLUMUN BEKLENTİSİ

Dr. Mustafa ERÇAKICA, uluslararası toplumun Kapalı Maraş’a ilişkin tutumunu ve bunun soruna yansımalarını değerlendirdi

0
blank

Günümüzde Kapalı Maraş ya da “hayalet şehir” olarak anılan Maraş, 1974 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’a gerçekleştirdiği askeri müdahalenin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından askeri bölge olarak ilan edilmiş ve tekrar yerleşime açılmamıştı. Maraş’ın tekrar yerleşime açılmamış olması, statüsüne ilişkin net olmayan bir durum varmış gibi algılanmaktadır.

Maraş’ın bugün Kapalı Maraş olarak anılan bölgesinin nüfusunun 1974 yılı öncesinde 34,700 olduğu, bunun 29,700 kişisinin Kıbrıslı Rum, geri kalan nüfusunun ise ağırlıklı olarak Ermeni, Maronit, İngiliz, ve diğer etnik gruplardan oluştuğu belirtilmektedir. 1974 yılından sonra, 2020 yılındaki açılımın yaşanmasına kadar ise bu bölgeye erişebilecek olanlar son derece sınırlandırılmıştı. Birleşmiş Milletler (BM) ve Türk Silahlı Kuvvetleri görevlileriyle, özel izni bulunanlar buraya girebiliyordu. Bu bölgede sadece BM barış gücü misyonuna tahsis edilen bir bina ile Türk Silahlı Kuvvetlerine tahsis edilen altı adet apartman kullanılmaktadır. Oysa yerleşime kapatıldığı döneme bölgede 45 adet 10,000 yatak kapasiteli turistik otel, 60 adet apart otel, 2,953 adet ticari birim, 99 adet eğlence yeri, 143 adet idari ofis, 4,649 adet konut, 21 adet banka binası, 24 adet tiyatro ve sinema salonunun bulunduğu belirtilmektedir. Ayrıca burada içerisinde 8,500 adet kitap barındıran, devlete ait bir kütüphane de bulunmaktaydı. Burada sanat galerisi olarak kullanılan bir binanın da olduğu belirtilmektedir. Bütün bu yapıların bugün atıl bir durumda olduğu bilinmektedir. Bu binaların tamamının restorasyonunu sağlayacak bir teknolojik imkanın bulunup bulunmadığı ise büyük bir soru işaretidir.

1974 yılından beridir sivil yerleşime ve ziyarete kapalı olan Maraş’ın bir bölümü, 46 yıl sonra, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın fikir birliğine ulaşmasıyla, Ekim 2020’de, sivil ziyarete açıldı. Bunun ardından, Temmuz 2021’de ise, Kapalı Maraş’la ilgili yeni bir açılımın daha gerçekleştirileceği duyuruldu. Buna göre, Kapalı Maraş’ın %3,5’inin Taşınmaz Mal Komisyonu aracılığıyla mal sahiplerine iade edileceği ve bu doğrultuda söz konusu %3,5’luk alanın askeri statüden çıkartılacağı açıklandı.

Kapalı Maraş’ın ‘Kısmi Açık Maraş’a evrilen bu hikayesinin uluslararası toplumda yarattığı endişeler doğrultusunda BM Güvenlik Konseyi Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’ni kınadığını açıkladı. Uluslararası toplum, Kapalı Maraş’ın herhangi bir bölümünün özellikle BM’nin gözetiminde olmadan açılmasını endişeyle karşılamaktadır. Ayrıca, sadece 1974’ten önce buranın sakinleri olanların geri dönmesi beklentisi de bulunmaktadır.

Birleşmiş Milletler’in Maraş Açılımına Yaklaşımı…

BM Güvenlik Konseyi Başkanı, 23 Temmuz 2021’de yayınladığı bildiride, BM Güvenlik Konseyi’nin Kapalı Maraş ile ilgili önceki bağlayıcı kararı hatırlatarak, buraya 1974 yılından önceki sakinleri dışında herhangi birisinin yerleştirilmesinin kabul edilemez olduğu yinelenmiştir. Belirtmek gerekir ki, KKTC makamları bunun aksinde bir açıklamada bulunmamış, niyet ortaya koymamıştır. Yine de, bildiride üzerinde durulan tek sorun bu değildir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın yaptıkları açıklamaların tek taraflı olduğu vurgulanarak, bu durumun BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarıyla bağdaşmadığı ortaya konmuştur.

Bildiride Kapalı Maraş konusunda Ekim 2020’den itibaren atılan adımların geri alınması gerektiği üzerinde durulmuş, bölgedeki tansiyonun yükselmesinden endişe edildiği de ifade edilmiştir. Bildiri, Kapalı Maraş’ta açılımın yaşanacağı bölgenin BM yönetimine verilmesi gerektiği de belirtilmiştir. Ayrıca adada çok uzun süredir varlığını sürdüren BM Barış Gücü misyonunun serbest dolaşım özgürlüğüne saygı duyulması üzerinde de durulmuştur.

BM Güvenlik Konseyi Başkanı’nın bildirisinde atıfta bulunulan ve Kıbrıs sorununa ilişkin her tartışmada sıklıkla değinilen BM Güvenlik Konseyi kararları, bu konu özelinde ne söylemektedir? S/RES/550(1984) numaralı karar, KKTC’nin tanınmamasını vurgulayan önemli bir karardır. Vurguladığı bu noktanın yanında, 1974 öncesinde Kapalı Maraş’ta yaşayan sakinleri dışında başkalarının bölgeye yerleştirilmesinin kabul edilmezliğini ifade etmektedir. BM, Kapalı Maraş’ın BM yönetimine verilmesi gerektiğini de ifade etmektedir.

Bir diğer önemli ve üzerinde durulması gereken BM Güvenlik Konseyi kararı ise, S/RES/789(1992) numaralı karardır. Burada Kapalı Maraş’ın güven arttırıcı önlemler kapsamına alınarak, bu önlemler çerçevesinde, Kıbrıs’taki BM Barış Gücü misyonunun yetki alanına dahil edilmesi gerektiği üzerinde durulmaktadır. BM Güvenlik Konseyi, belirli aralıklarla yaptığı toplantılarında Kıbrıs’ta bulunan BM Barış Gücü misyonunun görevini uzatmaktadır. BM Güvenlik Konseyi Temmuz 2021’de yaptığı toplantıda hem görev süresini uzatmış, hem de BM Güvenlik Konseyi Başkanı’nın yukarıda anılan bildirisinde Kapalı Maraş ile ilgili söylediklerini onaylamıştır.

Belki BM Güvenlik Konseyi Başkanı bildirisinin hukuki niteliği net değildir ama güncel sorun açısından önemli olan, BM Güvenlik Konseyi’nin 29 Temmuz 2021 tarihli bağlayıcı kararında, söz konusu bildiri ile aynı noktaların üzerinde durmasıdır. Bu kararın kimi kesimlerce eleştirilen kısmı, BM Barış Gücü misyonunun görev süresinin uzatılmasına ilişkin olarak Kıbrıslı Türklerin rızasının alınmamış olmasıdır. BM Barış Gücü misyonlarıyla ilgili en önemli kural, bu misyonların kurulmasında ve görevlerine devam etmesinde, tarafların rızasının da alınmış olması gerekliliğidir.

Kapalı Maraş’a ilişkin bir açılımın yaşanması ve buradaki mülklerin 1974 yılındaki sakinlerine iade edilmesi, BM Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda uluslararası hukukun bir gereğidir. Bu doğrultuda açılım kararıyla birlikte Kıbrıslı Türklere ve Türkiye Cumhuriyeti’ne yöneltilen eleştirinin nedeni, uluslararası toplumun BM Güvenlik Konseyi kararlarında vurgulandığı üzere, Kapalı Maraş’ın BM denetiminde açılması ve burasının yönetiminin BM’ye devredilmesi beklentisiymiş gibi gözükmektedir.

Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin konuyu BM ile görüşerek, Kapalı Maraş konusundaki adımların BM ile işbirliği içerisinde atılması ve açılımın gerçekleşeceği bölgenin yönetiminin BM, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum üyeler barındıran bir komite tarafından yapılması üzerinde uzlaşılması, orta yolcu bir çözüm gibi görünmektedir. Bu sayede, yöneltilen eleştirilerin önü kesilebilecek ve Kıbrıslı Türklerin Ercan Havalimanı’nın uluslararası uçuşlara açılması veya Mağusa Limanı’nın doğrudan ticarete açılması gibi bir karşılık elde etmesi ihtimali de artacaktır. S/RES/789(1992) numaralı kararda BM Güvenlik Konseyi’nin Kapalı Maraş’ın güven arttırıcı önlemler kapsamında ele alınabileceğini belirttiği unutulmamalıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Maraş…

Konuyla ilgilenen tek uluslararası örgüt, BM değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin almış olduğu Xenides Arestis kararı da önemlidir. Myra Xenides Arestis‘in Türkiye aleyhine yaptığı başvurudaki temel talebi, Kapalı Maraş’taki mallarının iade edilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti, dava konusu mülkün mülkiyetinin Vakıflar İdaresi’ne ait olduğu iddia etmiştir. Bu iddiaya göre, İngiliz yönetimi dönemindeki tapu kayıtlarına bakıldığında, 15 Eylül 1913 tarihli 3 adet tapu kaydında, mülkün Abdullah Paşa isimli vakfa ait olduğu görülmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla Arestis’in büyük babası, bu malı o dönemki Abdullah Paşa Vakfı’ndan kiralamış, sonra da mülkiyetini kazanmıştır. AİHM, konuya ilişkin kararında, mülkiyet hakkına ilişkin Vakıflar İdaresi lehine iddiaları göz önünde bulundurmamış ve Arestis’i anılan taşınmaz mülkün sahibi olarak kabul etmiştir.

AİHM, Türkiye’nin Arestis’in mülkiyet hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. AİHM’in kararına göre, Kıbrıslı Rumların Kuzey Kıbrıs’taki konutlarına dönmelerine izin verilmemesi, özel ve aile hayatına saygı hakkını da ihlal etmektedir. AİHM, söz konusu kararında KKTC sınırları içerisinde kurulan, fakat Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bir iç hukuk yolu olarak algılanan Taşınmaz Mal Komisyonu’nun oluşturacağı zarar giderim kararını beklemiş ve mülkün iadesine karar vermemiştir.

Konuya ilişkin BM’nin ve AİHM’in yaklaşımları bu şekildeyken, 2005 tarihli Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası’nın sekizinci maddesine bakmakta da fayda vardır. Bu madde Taşınmaz Mal Komisyonu’na, 1974 öncesi Kıbrıslı Rumlara ait olan ve bugün askeri bölge içinde kalan mülklerin iadesine karar vermeme yetkisini de vermektedir. Taşınmaz Mal Komisyonu bu tür örneklerde takas ya da tazminata karar verebilecektir. Aslında açılmış olan %3,5’luk kısmı hariç, askeri bölge statüsünde olan Kapalı Maraş’a ilişkin durumlarda söz konusu askeri bölge gerekçesinin AİHM tarafından hukuken geçerli olarak kabul edilip edilmeyeceği ise henüz bilinmemektedir. Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Kapalı Maraş bölgesindeki mülkler için yapılan başvurulara ilişkin olarak henüz bir karar almadığı görülmektedir. Kapalı Maraş’ta askeri bölge statüsünden çıkarılan alandaki mülklerin iadesi mümkün olacakmış gibi gözükmektedir; ama askeri bölge statüsünde devam eden kısımdaki mülkler için ne olacağı henüz bilinmemektedir.

Konuyla ilgili güncel bir gelişme, Taşınmaz Mal Komisyonu Başkanının Kapalı Maraş’ın tamamıyla ilgili toplamda 405 Kıbrıslı Rum mülk sahibinin Taşınmaz Mal Komisyonu’na takas, tazminat ve ağırlıklı olarak iade için başvuruda bulunduğunun açıklanmasıdır. Askeri bölge statüsünden çıkartılarak açılması planlanan %3,5’lik alanla ilgili toplam başvuru sayısının ise 36 olduğunu söylenmişti. Komisyon Başkanı, askeri bölge statüsünden çıkarılan alanla ilgili Komisyona kaç başvuru olduğunu belirlemeye yönelik çalışmaların devam ettiğini ifade etmiştir. Zamanın KKTC Başbakanı ise, yaptığı bir açıklamasında Taşınmaz Mal Komisyonu’nun başvuruları AİHM içtihadı doğrultusunda karara bağlayacağını ifade etmişti.

Sonuç: Kapalı Maraş’ın statü sorunu da vardır…

Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların fiili olarak egemenlik kullandıkları bölgelerin arasında bir tampon bölge bulunmaktadır. Kapalı Maraş, bu tampon bölgenin en doğusundadır. Bölge, Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri müdahaleleri sonrası yerleşime kapanmış oldu ancak yerleşime tekrar açılması yukarıda da anılan BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla gerçekleşti. Anlaşıldığı üzere, uluslararası toplumun beklentileri, Kapalı Maraş’a sadece 1974 öncesindeki sakinlerin tekrar yerleştirilmesi sağlanarak karşılanamayacaktır. BM Güvenlik Konseyi’nin beklentisi, kendi kararları doğrultusunda, bölgenin idaresinin de BM barış gücü misyonuna devredilmesidir.

AİHM’in de konuya yaklaşımı bizler açısından önemlidir. Xenides-Arestis kararında Türkiye Cumhuriyeti’nin Kapalı Maraş’ta bulunan bir malın mülkiyetinin Vakıflar İdaresi’ne ait olduğu iddiası kabul görmemiş ve buradaki mülklerin 1974 yılındaki sakinlerine iade edilmesi gerektiğine hükmedilmiştir.

Yazının bütününden anlaşılabileceği gibi, çalışmanın amacı Kapalı Maraş’a ilişkin taraf tezlerini değerlendirmek değil, bu konuda uluslararası toplumun nasıl bir çözüm beklentisi içerisinde olduğunun özünü ortaya koymaktır. Uluslararası toplumun bu konudaki beklentisi, atılacak olan adımların tek taraflı olmaması ve 1974 yılındaki sakinlerin haklarının korunmasıdır. Kapalı Maraş ile ilgili atılacak olan adımlarda uluslararası toplumun önde gelen üyelerinin dikkat ettiği noktaların göz önünde bulundurulması ve uluslararası topluma bunun garantisinin verilmesi, Kıbrıslı Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti’nin eleştirilerin hedefi olmasını engelleyecektir.

—————————————————————————–

Mustafa Erçakıca, Galatasaray Üniversitesi’nde uluslararası hukuk doktorası derecesine sahiptir ve KKTC’de Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde uluslararası hukuk dersleri vermektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz