Kıbrıs’ta, Rum terör örgütü EOKA militanları tarafından 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerine yönelik başlatılan ve tarihte “Kanlı Noel” olarak anılan katliamın tanıkları, yaşadıklarını “soykırım” denemesi olarak nitelendirdi.
Rumların 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerine karşı başlattığı, 364 kişinin şehit düşmesi ve 103 Türk köyünün boşaltılması ile sonuçlanan saldırılar silsilesi Ada’daki 2 toplum arası çatışmaların başlangıcı olarak kabul görüyor.
Kanlı Noel saldırılarına tanık olan doktor Hüsrev Dağseven ve Rumların “soykırım denemesine” karşı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) çatısı altında mücadele veren İsmail Bozkurt yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
O dönem Lefkoşa’da diş hekimi olarak görev yapan Dağseven, Kanlı Noel olaylarına gelinmeden önce Rumların Türklere yönelik hakaret ve ufak çaplı saldırılara giriştiklerini hatırlatarak bunlar nedeniyle bir şeylerin olacağını hissettiklerini söyledi.
Dağseven, “1963 yılının 20 Aralık’ı 21 Aralığa bağlayan gecesinde Rumların sistemli olarak Türklere yönelik katliamlara başladığını ve birçok olaya tanıklık ettiğini” aktardı.
Hekim olduğu için kendisinin daha çok toplu mezarların açılmasında ve ilk teşhiste 2 hekim olarak görev aldıklarını ifade eden Dağseven, “Mesleğinde ilk toplu katliama bugünkü ismiyle Türkeli olan Ayvasıl’da şahit olduğunu” dile getirdi.
Dağseven, şöyle konuştu:
“Bunlar doğrudan bir katliamdı. Türk halkına karşı yapılmış bir soykırımdı, etnik temizlikti. Allah bize bir daha böyle bir vakayı yaşatmasın. Çok kanlı olaylardı. Daha sonra adı Türkeli olan bölgeye gittik. Hava soğuk ve yağışlıydı. Bir tarlada toplu mezar olduğu bilgisiyle kazıya başladık. Toplu mezarı kazarak, şehitleri çıkararak Lefkoşa’ya teşhise gönderdik. O anda kimin katledildiğini teşhis edemiyorduk çünkü cesetler deformasyona uğramıştı. Toplu mezara gömülenler 14-17 gün önce şehit edilmişlerdi.” dedi.
Türkeli’ndeki (Ayvasıl) toplu mezardan 1964 yılındaki kazılarda ilk etapta 9 olmak üzere 21 Kıbrıs Türkü’nün cenazesine ulaştıklarını belirten Dağseven, “Cesetlerinde işkence emareleri bulunan katliam kurbanları, katledildikten sonra kamyonlara yüklenmiş, toplu mezarlara boşaltılmış ve üzerleri buldozerlerle kapatılmıştı. Çoğu şehidin göğsünden ve sırtından vurulduğu anlaşılıyordu. Bunların tamamı sivillerdi. Bunları hatırladıkça halen duygulanıyorum ve insanlığımdan nefret ediyorum.” ifadelerini kullandı.
-“Küçük Ayşe’nin cenazesi toplu mezardan çıktı”
Rumların Kanlı Noel’de Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılarını anlatırken zaman zaman duygulanan Dağseven, “Türkeli’ndeki toplu mezardan çıkarılan katliam kurbanlarının arasında çocukların da bulunduğunu” kaydetti.
Çamur haldeki toplu mezarlardan şehit naaşları çıkarılırken kazı yapanlardan bazılarının baygınlık geçirdiklerini, kendisiyle diğer hekim arkadaşının güçlü durmaya çalıştıklarını söyleyen Dağseven, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu olaylarda en çok bana tesir eden, daha önce ayda bir kere Girne bölgesindeki okullara giderek çocukları ağız ve diş sağlığı için kontrol ediyorduk. Oradan tanıdığım küçük Ayşe vardı. O küçük Ayşe’yi çok iyi tanırdım. Küçük Ayşe’nin cenazesi toplu mezardan çıktı, kucağıma aldım. Üzerinde en son gördüğümde olan kıyafetleriyle Türkeli’ndeki mezardan çıkardık. Cenazesini kucağıma aldım. Kendimden geçmiş bayılmışım. Hala içim acıyor, bugün bile hatırladıkça duygulanıyorum. Çok acı bir şeydi. Zavallı kız vurulmuştu. Yalnız Ayşe değil, annesi, babası, halası ve akrabaları da katledilmişti. O insanlar suçsuzdu. Bunlar doğrudan bir katliamdı.”
– “Lefkoşa’nın her yerinden saldırıya geçtiler”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kurulduktan sonra bir dönem Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yapan eski TMT komutanlarından İsmail Bozkurt ise Rumların Kanlı Noel döneminde ilk etapta Türklerin direncini kırmak üzere Lefkoşa’yı ele geçirmeye çalıştıklarını belirterek, “Lefkoşa’nın her yerinden saldırıya geçtiler. TMT olarak bize daha önce Rumların saldıracağı istihbaratı gelmişti. O zamana kadar yer altında olan TMT gün yüzüne çıktı. Gömülü silahlarımızı çıkararak direnişe başladık.” diye konuştu.
O dönemde Lefkoşa’da memur olarak çalıştığını ve TMT’deki görevinden dolayı 1963 yılında başlayan ve 1974’deki Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar süren Rum saldırılarına karşı mücadele ettiklerini belirten Bozkurt, katliam kurbanlarının çoğunlukla Türk siviller olduğuna işaret etti.
Bazı yerlerde Rumların 6 aylık bebekten başlayarak 80 yaşındaki kişilere kadar katlettiklerini kaydeden Bozkurt, bu yaşananlara “soykırım” dışında bir nitelendirme yapılamayacağını söyledi.
Bozkurt, Türklere yönelik Kanlı Noel saldırılarını EOKA terör örgütü dışında, Rum polislerin, dönemin “Kıbrıs Cumhuriyeti” İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis’e bağlı Akritas Örgütü ve diğer Rum liderlerine bağlı küçük paramiliter gruplarca gerçekleştirildiğini söyledi.
TMT ve Kıbrıs Türklerinin kitlesel direnişinin Rumların Ada’da yapmak istedikleri soykırımı engellediğini aktaran Bozkurt, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kanlı Noel olaylarında, Akritas Planı kapsamında EOKA ve diğer terör örgütleri Kıbrıs Türkü’nü yok etmeyi amaçlıyordu. Akritas Planı, Kıbrıslı Türklerin devletten uzaklaştırılması ve bertaraf edilmeleriyle beraber Ada’nın Yunanistan’a bağlanmasını öngörüyordu. Türklere karşı saldırılar devlet kontrolünde gerçekleştirildi. Sadece EOKA örgütünün bunları yaptığını kabul etsek bile EOKA da devlet kontrolündeydi. Akritas Planı, dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve İçişleri Bakanı’nın içinde görevli olduğu bir plandı.”
– Katliamın üzerinden 59 yıl geçti
Kıbrıs’ta 21 Aralık 1963’te terör örgütü EOKA militanlarının Kıbrıs Türklerine yönelik başlattığı “Kanlı Noel” olarak adlandırılan katliamın üzerinden 59 yıl geçerken, saldırılarda 364 kişi şehit düştü, 103 Türk köyü boşaltıldı, 25 bin kadar insan evlerinden edildi.
Rumların Enosis gibi Ada’nın Yunanistan’a bağlanması için 21 Aralık 1963’te uygulamaya koydukları, Türklerin Kıbrıs’ta yok edilmesini içeren Akritas Planı 21 Aralık 1963’te uygulanmaya başlandı.
Lefkoşa’nın Tahtakale semtinde 20 Aralık 1963 gecesi otomobillerine açılan ateş sonucu Kıbrıs Türkü Zeki Halil ve Cemaliye Emirali’nin şehit edilmesiyle başlayan Kanlı Noel saldırıları, Ayvasıl, Küçükkaymaklı ve Kumsal saldırılarıyla sürdü.
Rum çeteleri, 24 Aralık 1963’te Lefkoşa’nın Kumsal bölgesindeki saldırılarına devam ederken, Kıbrıs’taki Türk Alayı’nda doktor olarak görev yapan Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ile 3 evladını katletti.
Binbaşı İlhan’ın evinin banyo küvetinde eşi Mürüvvet İlhan ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan öldürülmüş olarak bulundu. Bu olay tarihe “Kumsal Katliamı” ya da “Banyo Katliamı” olarak geçerken, katliamın yapıldığı ev daha sonra Barbarlık Müzesi adıyla ziyarete açıldı.
Rumların Kanlı Noel olayları ile başlayan katliam ve göçe zorlama eylemleri sonucunda Kıbrıs Türkleri 1963-1974 döneminde Ada’nın yüzde 3’lük kısmına sıkıştırıldı.
Rumların Türklere karşı yaptıkları sistematik saldırı ve toplu katliamlarında “Kıbrıs Cumhuriyeti” Başkanı 3. Makarios, İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis, terör örgütü EOKA-B elebaşı Nikos Sampson, EOKA terör örgütü kurucusu ve lideri Yeoryos Grivas ve sonradan başkanlık görevinde de bulunan dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides doğrudan veya dolaylı olarak yer aldı.
Kıbrıs Türklerine yönelik 1963’te başlayan saldırı ve toplu katliamlar, Türkiye’nin garantörlük ve uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanarak gerçekleştirdiği 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile son buldu.