Şimdi Kıb-Tek’in “kötü yönetildiği” görüşü ön plana çıktı ve geçerlilik kazandı ya; kimse bunun sorumlusu olarak algılanmak istemiyor.
Politikacılar, bu kesintilerin bedelini üstlenmek istemezler tabii… Nitekim Başbakan Üstel de, bu kesintilerin altında kalmak istemedi… Kalktı Teknecik’e gitti; sinirlendi ve bağırdı! El-Sen Başkanı ve Kıb-Tek Genel Müdürü ile konuşmaları videolara konu oldu.
Muhalefet de bu yükün altında kalmak istemiyor… Elektrik planlaması kısa vadeli olamaz ama hükümette bulundukları dönemde yaptıklarının veya yapamadıklarının hesabını vermek yerine bütün yükü “son hükümete” yıkmaya çalışıyorlar. Neticede onlar da siyaset yapıyorlar.
Çalışanlar da sorumluluğu üstlenmekte gönüllü değiller haliyle… Sendika da öyle…
Aynen Kıb-Tek gibi “kötü yönetim” de ortada kaldı!
Kıb-Tek gibi kamu kurumlarının kötü yönetiminden kimin sorumlu olduğunu bulmak gerçekten de zordur. Zamanında yapılmayan yatırımların hesabını kimden soracaksınız? Şimdiki yönetimden mi; geçmiştekilerden mi? Bu hesabı vermesi gereken teknik düzeydeki bürokratlar mı; yoksa en tepedeki siyasiler mi?
Özel sektörde benzer bir işte 10 kişi çalışırken, kamu kurumunda aynı işin 20 kişi tarafından yapılamamasının bedelini kim ödeyecek? “Halk ödüyor” demeyin; hesabını kimden soracak?
Çalışma sürecindeki ihmaller ne olacak? Örneğin bir elektrik santralinde yakıt biterse hesabını kimin vermesi gerekiyor? Böyle bir ihmalin bedeli ne olacak?
Bunca soru ortalıkta dolaşırken, “benim haklarım var” diyerek bedel ödemekten kurtulan alt ve üst kademe yöneticileri, hayatlarını bu kurum sayesinde sürdürmeye devam etmeli mi; etmemeli mi?
Son günlerde Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun (Kıb-Tek) kötü yönetildiği oldukça fazla dillendirilmeye başlandı ama buna benzer görüşleri 10 yıllardan beri ifade edenler hatırlanmıyor. Onlar hatırlansa, bugünün gelişinin 30 yıl önceden belli olduğu da teslim edilmek zorunda kalınacak. Bunu kabul etmek durumunda kalırsanız ardından elektriğin bir kamu kurumu tarafından üretilip dağıtılmasını sorgulamak aşamasına geçmeniz gerekecek.
Bunca tartışmaya karşın 30 yıldan beri bir arpa boyu yol alınmamış olması, bizim sürdürdüğümüz tartışmaların da verimsiz olduğunu gösteriyor aslında… Herkesin tarafı bellidir. Güncel olaylar taraflardan birine üstünlük kazandırırken diğerini zayıflatabiliyor. Üstünlüğü ele geçiren taraf, bunu politikaya tahvil ederek yararlanmaya çalışıyor. Güncel olaylar, “politik makamlar elde etmek aracı” olarak değerlendirilmek isteniyor.
Sadece bu bile, Kıb-Tek gibi kamu kurumlarının verimli çalışamamasının nedenini anlamak ve anlatmak için yeterlidir. Kamu kurumları hizmet üretmenin değil, politika yapmanın aracıdırlar!
Kıb-Tek araştırılsın… Esas olarak bugün niye elektrik kesintisi yaşadığımızdan daha geniş olarak da neden “kötü yönetildiği” sorgulansın. Bunu, daha önce benzer sorgulamaları yapmış ve sonuçta enerji alanında verimli kurumlar ortaya çıkmasına neden olmuş birilerini bulup yaptırabilirsek çok iyi olacak. Ama bunu, bu sorgulamadan çıkacak sonuçları kabullenmeye hazırsak yapalım… Kanaat gibi ileri sürdüğümüz görüşleri değiştirmeden politika yapmaya devam edeceksek hiçbir soruşturmanın veya araştırmanın yararlı olmayacağı da kesindir; unutmayalım!
Bir not da şu olabilir sanırım: Kıb-Tek’i tartışmak başka; enerji arz güvenliğini tartışmak çok başka şeydir. Önce enerji arz güvenliği için neler yapılması gerektiği saptanmalı, sonrasında Kıb-Tek’in bunları yapıp yapamayacağı ele alınmalı…
Bütün bunları yapmayı başarmak işe başlamak için gerekli… Yoksa bunları yapsak da “enerji arz güvenliğini” sağlayacak değiliz. Enerji arz güvenliğini sağlayamazsak biz kapı önünde eylem yapmaya devam edecek; dışarıdan gelenler ise bizim için makine temizleyecek!