LAÜ tarafından düzenlenen İletişim Günleri kapsamında yer alan “Basın ve Özgürlükler” panelinde son konuşmacı olarak yer alan gazeteci Serhat İncirli, ünlü Fransız yazar ve düşünür Voltaire’in “söylediğinize katılmayabilirim ama bunu söylemeniz için ölümüne kavga veririm” ve “sizi kimin yönettiğini bilmek istiyorsanız kimi eleştiremediğinize bakın” sözlerine atıfta bulunarak başladığı konuşmasında Kıbrıs Türk basın tarihini üç döneme ayırarak değerlendirmelerde bulundu.
İncirli, Kıbrıs Türk basının tarihinin ilk dönemin 1958-1974, ikinci dönemin 1974-2000 ve üçüncü dönemin ise 2000 yılından günümüze olduğunu belirtti. İlk dönemin Hasan Hastürer’in konuşmasında belirttiği; “bayraktarlık – sancaktarlık, mücadele gazeteciliği, milli dava anlayışı, talimat, itaat ve biat kültürünün hâkim olduğu dönem olduğunu ve o dönemin ‘eleştirilemezinin’ asker, bayraktar, sancaktar olduğuna, militarist ve Kemalist bir dönem olduğuna değinen İncirli, 2’nci dönemin kapitalizmin devreye girdiği, sadece bu ülkenin değil dünyanın en ciddi kapitalist patronlarından Asil Nadir’in 1989’da ülkeye gelerek gazeteciliğe teknolojik yatırımda bulunduğu, ticari çıkarların, patronun çıkarlarının devreye girdiği dönem olduğunu kaydetti.
TÜRKİYE’DE LİBERALLEŞME VE 2000’Lİ YILLAR
2000 yılı sonrasının ise Türkiye’de müthiş bir liberalleşme görüntüsü olduğuna, bunun Kıbrıs’a da yansıdığına değinen İncirli, 2000 yılı öncesi kendisi aleyhine Türkiye’de açılan 3 davanın düştüğünü belirterek, “Türkiye’deki liberalleşme bize de yansıyor, burada da bazı şeyler artık değişiyor. Türkiye ile veya Türkiye aleyhine bazı ifadelerin medyada sıklıkla kullanılması hali başlıyor. Neden? Çünkü artık o militarist baskı yerini hafiften değişen bir Türkiye’ye bırakmıştır. Tabii sonrasında Türkiye çok daha kötü duruma gelmiştir diye düşünenler çoğunluktadır. Bunu düşünenlerden bir tanesi de her yıl basın özgürlüğü indeksini hazırlayan Reporters Without Borders – Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü. 180 ülke arasında Türkiye’nin 153’ncü olduğu ve mutlak anlamda buraya müdahale ettiği bir ortamdayız. İşin siyasi tarafıdır bu. Bu basın özgürlüğünün siyasi engelidir. İkincisi ticari engeldir. Gayet rahatlıkla söyleyebilirim ki reklam verenlerin çıkarları, patronun çıkarları, insanların serbest gazetecilik, rahat gazetecilik yapması açısından son derece sıkıntılıdır” şeklinde konuştu.
KÜÇÜK TOPLUM ETKİSİ
Konuşmasında toplumun küçük bir toplum olmasının gazetecilik faaliyetlerine etkisine de değinen İncirli, “o kadar küçük bir toplumuz ki bazı şeyleri söylerken veya yazarken sevdiğimiz insanları üzmemeyi veya tanıdığımız insanları da kırmamayı, Hasan Hastürer’in dediği gibi, bir çeşit otosansür ya da otokontrol olarak kullanmak zorunda kalıyoruz. Aslında son derece modernite düşmanı ve son derece antidemokratik bir takım uygulamalar içerisinde gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Ben kendi adıma söyleyeyim, meseleyi deliliğe vurmaya çalışıyorum bazen, yani kendi kendime şarkı türkü söyleyerek, ilahiler okuyarak… Tabi bu da küçük toplum olunması durumu, ya yazma bunu, idare et durumları da fazla… Ya da size duygu sömürüsü yapılıyor… Yazdın ama adam hastadır durumlarına da giriyoruz” dedi.
‘TÜRKİYE ETKİSİ’ KAVRAMI
Serhat İncirli’nin konuşmasına “Türkiye etkisi” kavramı ile katkı koymaya çalışan Hasan Erçakıca ise “Kıbrıslı Türklerin hayatında her alanda aslında Türkiye etkisi kendini hissettirir. Basın ve özgürlükleri konuşurken Serhat İncirli, pratik örnekler üzerinden anlattı, davası vs. Ama sadece pratiğe yansımasıyla ele alınmaması gerekir. Türkiye’de demokrasi genişlediği zaman siz burada genişliyorsunuz, yani birisinin size birşey söylemesine, birşey yapmasına, tutuklamasına, dava falan okumasına gerek yok. Tersi olduğu dönemlerde de ister istemez o hale geliyor” dedi. Erçakıca sözlerini; “baskıcı dönemlerin etkisi buraya siyasal hayata uzandı, onları da yaşadık ama en azından kişisel özgürlüklerimize veya hareketlerimize şimdiki kader gem vuran bir durum olmadı. Şimdi hayatın her alanında bu şey hissediliyor” diyerek sürdürdü ve “bizim buna ‘Türkiye etkisi’ dememiz gerekiyor ve Kıbrıslı Türklerin hayatında istesek de istemesek de bu etki sürekli kendini hissettiriyor. Kıbrıslı Türkler’de basın özgürlüğü diye birşeyden konuşuyorsak eğer, bu faktörü de burada anmak gerekiyor” iddiasında bulundu.
İNCİRLİ’DEN ÖNERİ VE TAVSİYELER
Konuşmasının son bölümünü paneli izleyen öğrencilere önerilerde bulunmaya ayıran Serhat İncirli, “genç arkadaşların morallerini her zaman çok iyi tutmaları gerekir. Şu anda Türkiye’deki ve Kuzey Kıbrıs’taki şartlar gazeteciliğin çok iyi yapılabilmesi ya da gerektiği gibi yapılabilmesi adına çok iyi olmayabilir. Dünyanın sadece % 10’unda özgür basın vardır; siyasal haberler güvenilirdir; gazeteciler hem hayatları açısından hem ekonomik açıdan güvence altındadır. Medyaya devlet müdahalesi minimum seviyededir. Medya ağır yasal ve ekonomik baskı altında değildir. Bu ülkeler genellikle, Finlandiya, Norveç, Yeni Zelanda, Danimarka, İsviçre ve İsveç gibi ülkelerdir. Dünyanın yüzde 40’a yakınında ise basın yarı özgürdür. % 50’si ise kesinlikle özgür olmayan ülkelerdir. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs %50’nin içerisindedir” dedi. Öğrencilere tavsiyelerde de bulunan İncirli, “YÖK bünyesindeki 60 civarı İletişim Fakültesi arasında en kalitelilerinden bir tanesi olan Lefke Avrupa Üniversitesi İletişim Fakültesi’dir. Hem hocalarınız hem bölge atmosferi olarak… Bunları iyi değerlendirin, ama her yıl verilen yüzlerce mezunu düşünürsek iş bulma şansınız çok düşük. Ya çok iyi çalışacaksınız, bu işi aşkla yapacaksınız ya da çok şansınız yok” şeklinde tamamladı.