KKTC’de salgın ile mücadelenin “kapalı” kalınarak sürdürülemeyeceği iyice anlaşıldı. Kapalılık durumunu finanse edecek kaynak yok!
Kimsede yok! Devlet, “kapattık” dediği iş yerlerinin ve çalışanlarının devamlılığını sağlayacak olanaktan yoksundur. Her 2-3 yılda farklı bir kriz ile sarsılan işletmeler, bir yıldan beri devam eden “salgın krizi” nedeniyle bitmiş durumdadır; bundan sonra herhangi bir yükü kaldırma olanakları yoktur ve olmayacaktır.
İŞLETMELER NASIL ÇALIŞACAK?
Bu durumda açılmak şarttır. Saçılmadan açılmanın yolları bulunacaktır.
Devlet daireleri veya özel sektör işletmeleri, bir salgın sürecinden geçmekte olduğumuzun bilinciyle açılmalı ve düşük tempoda olsa bile çalışmalıdır. Yüksek tempo gerektirecek müşteri zaten yoktur.
Mesafe kurallarına uygun çalışma hayatı için mağazaların kabul edeceği müşteri sayısı kısıtlanacak; fabrika ve atölye gibi yerlerde çalışanların sayısı en aza indirilecek. Mümkün olduğunca randevulu çalışılacak veya müşterilere kapı önünde hizmet verilecektir.
Kamu otoritesi, bu kuralları belirleyecek ve uygulanmasını denetleyecektir. Parası yoktur, yardım yapamamaktadır; yaşadığımız süreç göstermiştir ki kamu yönetiminin TEK GÖREVİ budur. En azından bu görevi yerine getirebilirse, herkesin kendi yağı ile kendi çiğerini kavurmasına fırsat vermiş olacaktır.
TURİZM NASIL BAŞLAYACAK?
KKTC ekonomisinin dış gelir kaynakları turizm ve yükseköğretimdir. Yükseköğretim öğrencilerinin 17 bin kadarının adaya getirilmesi için karar alınmıştır. Başbakan Saner, turist kabulüne 1 Nisan itibarıyle başlanacağını açıklamıştır. Turizm ve yükseköğretim öğrencilerinin geri kazanılması, ekonomik çarkların dönmesi için gerekli yakıtı sağlayabilecektir.
Ne var ki, bu iki alanda başarı sağlanması da oldukça zor olacaktır. Plan ister; çalışma ister; kararlılık ister!
Öğrencilerin getirilmesinden söz edilmektedir ama hiçbir önlem alınmadığı veya herhangi bir organizasyon yapılmadığı da biliniyor. Karar alındı diye öğrenci gelecek değildir.
Adaya gelebilecek turistlerin kabul koşulları henüz daha net olacak belirlenip duyurulmamıştır. Resmi bir duyurudan söz ediyoruz; havacılık şirketlerine, turizm kuruluşlarına yapılacak resmi bir duyurudan…
Kaldı ki, Kıbrıs Türk Tabibleri Birliği, aşılanmış kişilerin adaya kabul edilmesine itiraz etmeye başlamıştır. Rum tarafı, Yunanistan ve İsrail gibi ülkeler aşılanmış kişilerin ülkelerine serbestçe girebileceklerini duyururken KKTC’de yeni bir tartışma başlaması ve resmi kararların alınıp duyurulmasının engellenmesi turizmcilerin çalışmasına büyük bir darbe vuracaktır.
SANER NE YAPACAK?
Top, Başbakan Saner’in ayağındadır. Para yaratmanın yollarını bulmak zorundadır. İyi niyetle sürdürdüğü başbakanlığının devamı için bu şarttır. Kaldı ki, toplumsal sorunların en azından hafifletilmesi de O’nun başarısına bağlıdır.
Öncelikle bir yol haritasına sahip olmalıdır. Şimdiye kadar söylenebilen tek bir şey vardır: Aşılama… Halkın belli bir miktarı aşılandıktan sonra, ikinci aşısını yaptırmış olanlar ülkeye kabul edilecektir. Zaten pek çok ülke de aynı kararı almıştır.
Saner’den beklenen planına sadık kalması, uygulanması için gerekli çabayı ortaya koyması ve KARARLI davranmasıdır. İlk kararı, “ne yapacaksam kararlılıkla yapacağım” olmalıdır. Yoksa, her kafadan bir sesin çıktığı KKTC’de, salgını ve salgın ortamındaki ekonomiyi yönetmek mümkün olmayacaktır. Yönetimsizlik şu anda en büyük sorunumuzdur. Devam etmesi halinde hepimizin sonu olacaktır!