Bizim ekonomimiz dışa sunduğumuz hizmetlere bağımlıdır. Dünya kadar ithalat yapıyoruz; bu ithalatı çeviren iş insanlarımız ve çalışanlarımız var. Sanayi ve tarımsal ürünlerimizin dış satımından 100 milyon dolar kadar gelir elde ediyoruz ama aslında yerel ürünlerimizin çok daha fazlasını dıştan gelen misafirleri konaklatmak ve ağırlamak için kullanıyoruz. Bazılarımız biz bize yaşadığımızı sanabilir; “benim turist ve öğrenci ile ilişkim yok”diyebilir ama onlar da bu gelirden pay alanlara hizmet ederek kazanç sağlıyorlar.
Sonuç olarak ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:Kıbrıslı Türkler olarak biz, turizm, yükseköğretim ve adamızda daimi ikameti tercih eden yabancılara hizmet vererek yaşıyoruz.
KARA KAPILARI
Güney Kıbrıs’ı ziyaret eden turistlerin kara kapılarını kullanarak Kuzey Kıbrıs’a geçmeleri,son yıllarda önemli bir gelir oluşturmaya başlamış; hizmet ve üretim sektörlerimizi güçlendirmiştir. Kıbrıslı Rumların geçişleri de öyle…Başlangıçta çekingen davranan Rumlar, giderek açılıyorlar. Özellikle fiyat farkları, Kuzey’den alış-veriş yapmayı cazip hale getirdikçe milliyetçi önyargıların yerlebir olduğuna da tanıklık etmeye başladık.
Kara kapıları, Larnaka ve Baf havaalanlarından hizmet almakile de ilgilidir. Bu havalanalarından hem turist, hem de münferit yolcular gelebilmektedir. Bu da önemli bir potansiyeldir.
Şimdi açılma önlemleri hakkında konuştuğumuza göre, Kuzey Kıbrıs’a bu yollarla gelen insanların ulaşımını da yeniden düzenlemek gerekecektir.
İKİ TOPLUMLU SAĞLIK
Hepimizin bildiği gibi, Covid-19 salgını gündeme geldiği zaman İki Toplumlu Sağlık Komitesidevreye girmeye çalışmış, alınabilecek önlemleri görüşmüş ve Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın talep ettiği ilaçları göndermek lütfunda bulunarak büyük bir tartışmaya neden olmuştu.
İlaç tartışması bitti mi bilmiyorum:Gerçekte Akıncı mı talep etti? Gönderilen ilaçlar gerçekten işe yaramayan ilaçlar mı? İşe yarasın veya yaramasın, bu ilaçlar internette dolaştığı gibi 4-5 kutu mu?
Bunlar geride kalmışsa, İki Toplumlu Sağlık Komitesi’nin işe yarayacağı kesin olan bir göreve dönmesinde yarar olacaktır: İki kesim arasındaki geçişlerin yeniden düzenlenmesi…
İki taraf arasındaki geçişlerin başlayabilmesi için iki tarafın birbirinin salgın önlemlerinden haberdar olması ve diğer tarafın temizliğinden emin olmasıgerekecektir. Umarım, İki Toplumlu Sağlık Komitesi, bu konuda çalışmalarına başlamıştır.
İKİ TOPLUMLU TURİZM
Bu salgının, sağlığımızı olduğu kadar ekonomik hayatı da etkileyeceği ve hatta, çok daha uzun ve yıkıcı ekonomik sorunlara neden olacağı dünyanın önde gelen bütün düşünürleri tarafından ifade edilmekte;dünya liderleri bu sorunlarla mücadele için birlik çağrıları yapmaktadır.Kıbrıs Rum tarafı, salgın ve salgının etkilerine karşı Kıbrıs Türk tarafı ile birlikte bir mücadele verecekse, şimdi tam zamanıdır: Salgına karşı alınan önlemleri uyumlaştırmak ve karşılıklı olarak denetlemek; Ada üstünde serbest dolaşımın koşullarını yeniden oluşturmakve bunun sonucunda ortaya “iki toplumlu turizm” diyebileceğimiz faaliyetlerin çıkmasını desteklemek…
KKTC Cumhurbaşkanı, “toplum lideri” olarak tanındığını hatırlatarakbu sürece öncülük edecektir sanıyorum. Böylece, dört-beş kutu ilacın tartışılmasının iki toplum ilişkilerine verdiği zarar da giderilmiş; iki halkın Ada üzerinde ancak birlikte varolabileceği bilincin yerleşmesinin zemini hazırlanmış olur. Böyle bir bilincin en azından yeşermesinin bile, KKTC’deki siyasetin yeniden şekillenmesine yardımcı olacağına ise kuşku duymamak gerekir.