İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLAYAN TASARILAR, AİHS’NE DE AYKIRIDIR

AVUKAT TURAN RAHVANCIOĞLU, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLAYICI YASA TASARILARININ HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİNİ YAZDI

0
blank

KKTC hukukunda ve/veya KKTC Anayasasında ifade özgürlüğü, bir başka değişle Düşünce, Söz ve Anlatım Özgürlüğü anayasamızın 24 maddesinde yer almaktadır ve aynen aşağıdaki şekilde ifade edilmektedir:

“Madde 24

(1)​ Herkes, düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahiptir; kimse, düşünce ve kanaatlarını açıklamaya zorlanamaz.  Düşünce suçu yoktur.

(2)​ Herkes, düşünce ve kanaatlarını, söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hak, herhangi bir resmi makamın müdahalesi ve Devlet sınırları sözkonusu olmaksızın, kanaatını anlatma, haber ve fikir alma ve verme özgürlüklerini kapsar.

(3) ​Söz ve anlatım özgürlüklerinin kullanılması, yalnız ulusal güvenlik, anayasal düzen, kamu güvenliği , kamu düzeni, genel sağlık, genel ahlak yararı için veya başkalarının şöhret veya haklarının korunması veya bir sırrın açıklanmasının önlenmesi veya yargının otorite veya tarafsızlığının sürdürülmesi için gerekli ve yasanın koyduğu yöntemlere, koşullara, sınırlamalara veya cezalara bağlı tutulabilir.”

AİHS’DE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Bunu yanı sıra yine ifade özgürlüğü, bir başka değişle Düşünce, Söz ve Anlatım Özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ise 10. Maddesinde de şu şekilde yer almaktadır:

“Madde 10 – İfade özgürlüğü:

1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.

2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.”

AİHS VE KKTC HUKUKU

Peki KKTC anayasası ve/veya hukuku ile AİHS arasında ne gibi bir bağlantı vardır?

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 39/62 sayılı yasa ile iç hukukumuz haline getirilmiştir. 39/62 sayılı yasa KKTC’de halen yürürlükte olduğundan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi KKTC iç hukukunun bir parçasıdır. KKTC Anayasa Mahkemesi, 24/2002 (D. 4/2003) sayılı davada yaptığı incelemede, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin KKTC iç hukukunun bir parçası olduğunu da ayrıca ifade etmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin KKTC iç hukukunun bir parçası olduğu ortadayken ifade özgürlüğü ve/veya Düşünce, Söz ve Anlatım Özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları tahtında incelememiz kaçınılmazdır ve aşağıdaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının KKTC’deki tartışmalarda ışık tutacağı inancındayım.

ÖRNEK BİR KARAR

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 23.4.1992 tarihli “Castells/ İspanya”kararında kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi ile hükümetin siyasi karşıtları tarafından siyasi bakımdan eleştirilmesi arasında bir denge kurmaya çalışmış ve siyasi muhalefet için ifade özgürlüğünü güçlü bir şekilde savunmuştur.

Castells, İspanya Parlamentosunda, Bask bölgesinin bağımsızlığını savunan bir siyasi örgütü temsil eden bir senatördü. 1979’da ülke çapında okunan bir gazetede “Öfkelendirici Bir Dokunulmazlık” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Castells, Hükümeti Bask bölgesindeki cinayetleri soruşturmamakla suçluyordu. Bunun üzerine şikayetçinin dokunulmazlığı kaldırılarak, “hükümetin manevi şahsiyetine hakaret” suçundan yargılanmış ve 1 yıl 1 gün hapis cezasına mahkum edilmişti.

Yapılan başvuru üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kısıtlamanın “demokratik bir toplumda gerekli” olması koşulunu inceleyerek şunu belirtmiştir:

“İfade özgürlüğü herkes için önemli olmakla birlikte, halkın seçilmiş bir temsilcisi açısından özel bir önem taşır. Bu kişi seçmenlerini temsil etmektedir, onların kaygılarına dikkat çekmektedir, çıkarlarını savunmaktadır. Dolayısıyla, davacının durumunda olduğu gibi, muhalif bir Parlamento üyesinin ifade özgürlüğüne müdahale, Mahkeme’nin çok büyük bir dikkatle ele alması gereken bir konudur.”

Hükümet hakkındaki eleştirinin caiz olan sınırları özel kişilere, hatta bir politikacıya yapılan eleştiriye oranla daha geniştir. Bir demokratik sistemde Hükümetin eylem, işlem veya hataları, sadece yasama ve yargı organlarının değil, basın ve kamuoyunun da ayrıntılı incelemesine tabidir. Ayrıca İspanya Hükümeti, medyadaki haksız saldırı ve eleştirileri başka yollarla önlemek varken, işgal ettiği hakim pozisyondan yararlanarak ceza davası açmak suretiyle önlemeyi tercih etmiştir. Kamu güvenliğinin garantörü olarak yetkili devlet makamları, hakaret, kasıt veya kötü niyetle yapılan yayınları önlemeye yönelik olmak üzere, ceza niteliğinde olanlar da dahil gereken önlemleri almak yetkisine sahiptir. Ancak, bunda hiçbir şekilde aşırıya kaçılmamalıdır. Mahkeme bu gerekçelerle İspanya’nın 10. maddeyi ihlal ettiğini tespit etmiş ve hükümetin bunlara karşı, hoşgörülü olması gerekirken, ceza davası açarak karşı koymasının aşırı bir önlem olduğu hususunu vurgulamıştır.

YASA TASARILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Yukarıdakilerden de anlaşılacağı üzere AİHS halen daha KKTC iç hukukunun bir parçasıdır ve 39/62 sayılı yasa tahtında da yürürlüktedir o takdirde burada kanımca yapılması gereken hareket tarzı KKTC de ifade özgürlüğüne ilişkin yapılmak istenen bir düzenleme veya değişiklik veya kısıtlama veya ifade özgürlüğüne ilişkin sınırların belirlenmesi AİHS ve AİHM kararları ışında yapılmalıdır.

Peki, değişiklik yapılmak istenen Ceza, Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması ve Müfsidane Yayınlar Yasalarındaki değişiklikler öngören tasarılar ile “Soğukluk” veya “Hoşnutsuzluk” gibi kavramlara ilişkin getirilmek istenen 5 yıla kadar hapis cezası gerek AİHS ve gerekse de AİHM kararlarına uygunluk göstermekte midir?

Yukarıda alıntılamış olduğum AİHM kararında da anlaşılacağı üzere mahkeme, hükümeti eleştiren ve hatta belli bir bölgedeki cinayetleri soruşturmadığını ileri sürerek hükümete bir yerde suç isnat eden veya suça ortaklık ettiği yönünde ifadeler kullanan bir parlamento üyesine 1 yıl 1 gün hapis cezası verilmiş olmasının, hükümetin bunlara karşı, hoşgörülü olması gerekirken, ceza davası açarak karşı koymasının aşırı bir önlem olduğunu vurgulamıştır ve  İspanya’nın AİHS’nin 10. Maddesini ihlal ettiği yönünde karar vermiştir.

AİHM burada, “soğukluk” veya “hoşnutsuzluk” gibi kavramlardan daha ileri olan ve hükümeti cinayetleri soruşturmuyor diye “ağır şekilde suçlayan” birine verilen hapis cezasının, AİHS’nin 10. maddesinin ihlali olduğuna karar vermiştir.

Ülkemizde, “soğukluk” veya “hoşnutsuzluk yaratmak” gibi kavramlar üzerinden hapis cezaları verilmeye başlanırsa ne olacak? AİHM, bu tutumunu yine ortaya koyacak ve KKTC’de “hoşnutsuzluk” veya “soğukluk” gibi kavramlara dayanarak verilen hapis cezalarını “aşırı” olarak değerlendirecek ve AİHS’nin ihlal edildiği yönünde bulgu yapacaktır.

Evet; bir ülke kendi yasaları tahtında ifade özgürlüğüne ilişkin kısıtlamaları düzenleme yetkisine sahiptir. Ancak ülkemizin dikkat etmesi gereken esas husus, bu düzenlemeleri yaparken iç hukukumuzun bir parçası olan AİHS ve AİHM kararları ışığında bu düzenlemelerin yapılması ve keza KKTC Anayasası’nın ilgili hükümlerinin özüne ters düşülmemesidir. Ülkemiz, tüm olumsuz sıfatlarının yanı sıra bir de uluslararası mahkemeler eli ile yeni bir sıfat kazanmasın. Bugünlerde zaten sorgulanan itibarımız, bir de uluslararası sahnede yerle bir olmasın ve daha da önemlisi demokrasimiz zarar görmesin…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz