Uzun süre devam edeceği çok açık olan bir kriz döneminden geçiyoruz. Daha önce yaşamadığımız ve deneyim sahibi olmadığımız bir olayla karşı karşıyayız.
Ama 2018 yılında Bulaşıcı Hastalıklar Yasası’nın çıkarılmış olmasından anlıyoruz ki, bu konuda bir hazırlık yapılmıştır. Bu süre içinde bazı hayvansal karantina önlemleri uygulandığını da biliyoruz.
Bu uyarıcıları dikkate aldığımız zaman, devlet bürokrasisinin bu konuda bizden daha duyarlı olduğunu düşünmemiz gerekiyor.
KRİZ HAZIRLIĞI
Peki ama bu kadar mı? Yasa yapıldığı için salgına ve salgının yaratacağı krize hazırlıklı hale mi geldik?
KKTC bürokrasisi böyle bir yasayı çıkartırmak ihtiyacı hissettiğine göre bunun gerektiği diğer önlemler de alınmalıydı diye düşünüyorum. Bu önlemlerin başında ise kriz halinde devreye girecek örgütlerin oluşturulması;belli başlı malzemelerin stoklanmasıgibi şeyler gelir herhalde.
Böyle bir şey olmadığını gördük. Salgın olabileceğini öngördük ama olmamasını dilemekle yetindik!
KRİZ YÖNETİMİ
Her ne kadar hazırlıklı olmasak da bir krize yakalandığımıza göre, tehlike karşısındaki her canlının yaptığı gibi bazı refleksler göstermemiz gerekirdi.
Zaten hayat krizsiz akıp giden bir süreç değil ki… Hepimizin karşılaştığı çok daha küçük ve sadece bizi ilgilendiren krizler olmuştur…Bu krizlerin insanlara kazandırdığı bazı şeyler olmalı. Bugünkü krizi yönetmek durumunda kalanlar, kendi yaşam deneyimlerinden yola çıkarak bazı uygulamaları devreye koyabilirlerdi diye düşünüyorum.
Ellerindeki yasal olanakları gözden geçirmiş olsalardı, Sağlık Bakanlığı altında kuracakları komitelerile yetki karmaşasını ortadan kaldırmış olurlardı.
Bazı insanların beslenme sorunuile karşı karşıya kalacaklarını hesap ederek, temel gıda maddelerinin stoklanmasına ve paketlenmesine girişecekler;fuar alanındaki gibi bazı kapalı mekanları bu amaçla kullanmaya başlayacaklardı.
Gıda dağıtımının hedefine ulaşması için gerçek ihtiyaçlıları tesbit ederek bir veri tabanı oluşturacaklarve bunlara düzenli bir şekilde gıda ulaştırmaya başlayacaklardı.
Maaş desteği vermeyi kararlaştırdıkları kişileri bir liste haline getirecek,bankalardaki hesap numaralarını Merkez Bankası’dan öğrenecek ve desteklerini hemen realize edeceklerdi. Banka hesap numarası olmayanların çeklerini ise adreslerine ulaştıracaklar; kimseyi sokağa bırakmayacaklardı.
Polis örgütünün sayıca yetersiz kalabileceğini düşünerek, zaten tatil edilmiş olan üniversiteli gençlerimizin bir kısımı “yedek polis” yazacak; 5 kişilik polis ekibinde 2-3 kişilik yardımcı güç bulunduracaklardı. Böylece; asayişi sağlayacak ekipleri güçlendirirken en örgütlü devlet kurumuna daha başka görevler yükleme olanağını da elde etmiş olacaklardı.
SAĞLIK KAPASİTESİ
Devletin sunduğu sağlık hizmetleri yetersizdir. Böyle bir salgın ile karşı karşıya olmasaydık, gripal enfeksiyonlarımızın pek çoğunu özel sağlık kuruluşlarında teşhis ve tedavi ettirmeye çalışacak; tahlillerimizin çoğunu özel laboratuvarlarda yaptıracaktık.
Ne gariptir ki; şimdi çok daha büyük bir tehlike altında olduğumuz halde, özel sağlık kuruluşlarının kapasitesi atıldır.Kriz yönetimi konusunda çok az bir yeteneğimiz olsaydı; bunca zaman bizi sağlığımıza kavuşturmak için faaliyet gösteren özel sağlık servislerini bu kadar atıl duruma itmezdik. Belki normal zamanda olduğu gibi bedelini hizmet alanlara ödetir; belki “yaz tahtaya al haftaya” yöntemini uygular ama daha fazla test yapılması için özel laboratuvarları da devreye sokmanın bir yolunu bulurduk.
NASIL DEVAM EDECEĞİZ?
Covid-19 virüsü, bundan 38 gün önce hayatımıza girdi. Bu 38 gün içinde kriz yönetimini kararlı bir yapıya kavuşturamadık.Kaldı ki bu sürecin nasıl gelişeceği ve ne kadar devam edeceği belli değildir. Bu durum, kriz yönetiminin devam ettirmesini ve devlet yapısının yeni duruma uyarlanmasını da gerektirmektedir.
Peki ama nasıl?
Bu hantallıkla mı? Yoksa hiçbir sorumluluk yüklenmeyen korkaklar mı hayatımızı kurtaracak?Yerimizden kıpırdamamak veya sorumluluktan kaçınmanın yollarını bulmak için gösterdiğimiz marifeti, yeni yöntemler geliştirmek konusunda gösteremezsek elbette hayat daha zor olacak ama kolaylaşmış olmayacak!