UBP Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, “İsviçre görüşmelerindeki çöküş ve başarısızlıktan sonra, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ortak bir vizyonda ve neyin görüşülmesi gerektiği konusunda anlaşmadan Berlin”de üçlü görüşmeye katılıyor” dedi..
Hasipoğlu yaptığı yazılı açıklamada, geçen hafta Kıbrıs’ta bulunan BM”nin Geçici Özel Temsilcisi Lute’dan da referans şartlarında uzlaşıldığına dair bir açıklama gelmediğini kaydederek, “Kıbrıs Rum tarafının zihniyetinde değişiklik olup olmadığını anlamak için gayri resmi bir toplantıya gidiliyor ise, Sayın Cumhurbaşkanı’ndan ‘sonuç alıcı müzakereden’ ne anladığını öğrenmek isteriz” dedi ve şunları ifade etti:
“Gayri Resmi denilen ve özellikle Rum tarafınca önemsizleştirilen bu görüşmeye, eğer Rum tarafı uzlaşmaz tavrını sürdürecek ise, biz tam aksine Kıbrıs Türk tarafı olarak aslında önemli ve tarihi bir anlam katabiliriz. Eğer anlaşılamıyor ise, federasyon şapkamızı önümüze koyup Kıbrıs Rum tarafı bizimle bu adanın yönetimini bizimle paylaşmak istemediği ve ‘Son Aşama’ olan Crans Montan ve sonrasındaki iki yıllık süreçte de gördüğümüzden dolayı, Federasyon görüşme sürecinin çöküp çökmediğinin tespitini BM’den yapılması talep etmelidir. Belki 2 yıl önce bu talebi yapamazdık, ama müzakerelerin geldiği aşama itibariyle yapacağımız bu talep makul bir taleptir ve kimse bizi masadan kaçan taraf olarak suçlayamaz. Önemli olan bu adımın siyasi zeminini oluşturacak iradeyi ortaya koymaktır.
Aslında takribi 50 yıllık federasyon görüşmelerinin sonunda Kıbrıs Türk halkının çoğunluğunun hissiyatı; Artık bu müzakerelerden Sonuç Almak ve Nihayetlendirmektir. Gelinen müzakereler aşamasında da bu hedefe odaklanmak da Cumhurbaşkanın en büyük görevi ve sorumluluğudur. BM’ye göre gelinen aşama ‘Son Aşama’dır ve bu son aşama da bir tespiti, diğer bir ifadeyle sonucu gerektirmektedir. Annan planından sonra BM’nin tespitine rağmen federasyon görüşmelerine devam edip, bir 15 yılımızı harcamış isek, aynı hatayı BM’nin son aşama dediği Crans Montana sürecinden sonra da yapmamalıyız. 11 Şubat 2014 belgesinde dahi, bundan sonra müzakereler “sonuç alıcı ve yapılandırılmış” bir yöntemle devam etmeli ibaresi varken, geçen 5 yıllık müzakere sürecinde sonuç alamamamızın nedenlerini sorgulamalıyız. 5 yıllık müzakere sürecinde bırakın sonuç almak için kurgulanmış bir müzakere yöntemini, müzakere stratejimizi; Rum tarafının keyfinin gelmesi anlayışına ve süreci tamamen onların yönlendirmesine bıraktık.
Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türk tarafının kendisiyle anlaşmaktan başka alternatifimizin olmadığını bildiği sürece, bu anlayışı onlara hissettirerek, bizimle eşitlik temelinde bir uzlaşıya varmalarını bekleyemeyiz. Eğer sonuç alamıyorsan da, artık bu Federasyon hayalinden de vazgeçilmelidir diyebilmeliyiz. Zira artık Kıbrıs Rum tarafı tamamen Federasyon kapsama alanının dahi dışındadır! Kıbrıs Türk halkıyla yönetimi dahi paylaşma konusunda tereddütleri vardır. Tıpkı 1960 Cumhuriyetinin çökme nedenlerinden biri olan veto hakkında olduğu gibi.
Ortak Referans şartlarında anlaşılamadığına göre, artık masada ne konuşulması gerektiği netleşmelidir. Berlin görüşmesini, Kıbrıs Rum tarafı gibi önemsizleştirip, seviyesini alçaltmak yerine, bu görüşmeyle birlikte anlaşmanın olup olamayacağının tespiti için şu soruların sorulup net cevapların almamız kaçınılmazdır;
Oluşacak ortaklığı, mevcut Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı olarak mı, yoksa yeni bir iradeyle oluşacak yeni bir ortaklık olarak mı görüyorsun?
Kıbrıs Türk halkını yeni oluşacak olan yapıda eşit olarak mı görüyorsun, yoksa mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti içerisinde bir kısım haklar mı vermeyi öngörüyorsun?
Petrol – Doğalgaz konusunda yapmış olduğumuz Komite önerisini kabul ediyor musun?
“0 Asker 0 Garanti” pozisyonun hala geçerli mi, Türkiye’nin müdahale hakkının son bulması pozisyonunda hala ısrarcı mısın?
Adanın kuzeyinde, nüfus ve mülkiyet Sarih Çoğunluğunun Kıbrıslı Türklere ait olacağını ve toprak ayarlamasında Kıbrıslı Türklerin evlerinden, yerlerinden göç ettirilmemesini kabul ediyor musun?
Yukarıda saydığım hususların hepsi birer BM parametresidir aslında. Hatta, güvenlik ve garantiler bile, zira Annan planında vardı.
Yukarıdaki konularda olumlu bir yaklaşımı var ise ve görüşmeleri bu temelden başlayacak ise, görüşmelere bir süre sınırı koyulmasını ve bu sürenin sonunda da anlaşamıyor isek, artık federasyonun çöktüğünün BM tarafından ilan edilmesi konusunda anlayış birliğimiz var mı?
Son olarak, eğer Berlin’de anlaşamıyorsak, gel artık Federasyondan vazgeçelim, başka alternatifleri konuşalım, diyebiliyor musun?
Dostlar görüşmede görsün, aman masadan kaçan taraf biz olmayalım zihniyeti ile değil, Berlin görüşmesinde eğer bu soruların cevabına Rum tarafının vereceği cevaplar olumsuz ise, Cumhurbaşkanlığı artık meclisteki siyasal iradeye de saygı gösterip, federasyon dışında yeni bir görüşme zemini ve yol haritası belirlenmelidir. Masada federasyon durduğu sürece, kimse ne alternatif çözüm ve yönetim modellerini görüştürür, ne de KKTC’ni tanımak için somut adım atar.
Federasyonu görüşmeye başlayalı neredeyse 50 yıl oldu. Zira ne Rum tarafının bu uzlaşmaz tutumuna ne de federasyon temelli görüşme masasına tahammülümüz kalmadı. Cenevreler, New Yorklar, Mont Peleran, Crans Montana ve Berlin. Berlin sonuç almak ve Kıbrıs Türk halkının önünün açılması adına tarihi bir görüşme olsun.”