UBP için kritik günler başlıyor. Başbakan’ın yurtdışından dönemesiyle birlikte bazı kararların alınması gerekiyor.
Söylentiler çeşitli… Kimisi Başbakan Üstel’in kabinede en az beş UBP’li bakanı değiştireceğini söylüyor; kimisi bu değişikliklerin Cumhurbaşkanı Tatar tarafından onaylanmayacağı ve Üstel’in istifaya zorlanacağı şeklinde yanıt veriyor. Kimisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy’un bugün veya yarın bakanlıktan ayrılarak genel başkanlık adaylığını duyuracağını ileri sürüyor; kimisi Taçoy’un Ankara’daki destekçilerinin itibar kaybettiğini ve ciddi bir aday olamayacağını anlatmaya kalkışıyor.
Bütün bu söylentilerin bizden fazla Ankara ile ilgi olduğu dikkatinizi çekmiş olmalıdır. UBP’deki tartışma, daha önce pek çok haber ve yorumda belirtilmiş olduğu gibi, “Ankara’nın kimi tutacağı” şeklinde devam edip gidiyor.
Gerçekte Ankara’da da işler oldukça karışık. Bırakın KKTC’nin hükümet sorununu, siz Ankara’nın temel sorun haline gelmiş olan ekonomi yönetimi konusunda ne yapmaya çalıştığını anlayabildiniz mi? “Ben zaten ekonomiden anlamam” demeyin; siz Türkiye’deki bir yıllık enflasyonun Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandığı gibi %38 veya %40 dolaylarında olduğuna inanan tek bir kişi bile gösterebilir misiniz?
Peki siz, daha üç-beş yıl öncesine kadar Mısır devlet başkanını “darbeci” olarak gören ve muhaliflerini “Sisi’nin dostu” olmakla suçlayan ama bugün Mısır ile barışmak için can atan Erdoğan’ın İsrail’in Filistinli Araplara karşı sürdürdüğü askeri operasyon konusundaki sessizliğinin nedenini anladınız mı peki?
Peki ya, Türkiye’nin uluslararası fonlardan belirgin koşullarla borçlanmak yerine Türkiye’de ne var ne yoksa petrol zengini Arap şeyhlerine satmak gayreti konusunda ne diyorsunuz?
Ankara’da bunlarla uğraşan iktidar kliklerinin Kuzey Kıbrıs konusunda hemfikir olup, “belli bir kişiyi başbakan olarak destekleme” konusunda anlaşabileceklerini düşünebilir misiniz?
Sanırım Ankara’da tam bir keşmekeş yaşanıyor. Kimin ne yaptığı belli değildir ve asla öngörülemez. Bu durum elbette KKTC’yi de etkileyecektir ve etkilemektedir.
Ankara’dan gelen bilgilere göre Kıbrıs işleri Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a bağlanmıştır ama işlerin “siyasi” yönü ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ilgilenecektir. MİT Başkanlığı’ndan Dış İşleri Bakanlığı’na geçmiş olan Fidan’ın buradaki karmaşık “çıkar ilişkilerine” de, çok karmaşık olmasalar bile “siyasi ilişkilere” de hakim olmaması için hiçbir neden yoktur. Ne olduğunu, ne olabileceğini çok iyi bilmektedir. Gerisi yapacağı tercihe kalmıştır!
Anlaşılan odur ki, KKTC konusunda hangi Ankara’nın baskın çıkacağını bekleyip görmekten başka seçeneğimiz yoktur. Zaten “KKTC demokrasisi” diye bir şey de yoktur!