Kendilerini savunamıyoruz. Haklı olduklarına inandığımız bir olayda kendilerini savunursak onların “mütemmim cüzü” olarak algılanacağımızdan korkuyoruz. Onların “ayrılmaz bir parçası” olarak algılandığımız zaman, onların suçlarına ve günahlarına da ortak sayılacağımızdan; karşı taraftakilerin anlamsız saldırıları ile karşılaştıkça giderek onlarla daha birleşik bir hal alacağımızdan korkuyoruz. Halkı oldukları zamanlarda bile haklarını teslim etmekten, “bu konuda onlar haklıdır” demekten korkuyoruz.
Haklıları savunmaktan olduğu kadar, haksızlara karşı çıkmaktan da korkuyoruz. Herkes başımıza voyvoda kesildi! Karşılarındakileri “ya dosttur ya da düşman” diye algılıyorlar. Onlara “dost” olabilmen, haksızlıklarını haklı çıkarmak için bile canhıraş çalışmanla mümkündür. Haksızlıklarını dile getirmen düşman sayılman için yeterlidir ama… Onların hışmına uğramak istemiyorsan, haksızlıklarını en azından görmezden gelmiş olmalısın.
Bunlardan kurtulmanın yolu, genellemeler yaparak herkesi ve her şeyi karalamaktır.
“Batırdılar memleketi” diyerek söylenmek, en geçerli yollardan biridir. Kim batırdı, belli olmamalıdır. Niye veya nasıl battığı anlaşılmazsa da olur… Kurtarılması için ne yapılması gerektiğini söylemeye ise ihtiyaç bile yoktur. “Batırdılar memleketi” dediğiniz zaman memleket ve insanları için iyi şeyler düşündüğünüz ama sizden başkalarının kötü insanlar olması nedeniyle memleketin battığı anlaşılacak ve bunu keşfetmiş olmak sizi “önemli insanlar” sınıfına sokacaktır.
Etrafta “Batırdılar memleketi” diyerek dolaştığınız zaman, memleket sorunları ile ilgilenen herkese meydan okuyan bir “kahraman” statüsüne yükselecek, korkusuz olduğunuzu dünya aleme gösterecek ama kimseye zarar vermemiş olacaksınız.
Bizi korkuttular ama biz de korkmadığımızı göstermenin yollarını bulduk aslında… Herkesi ve her şeyi aynı torbaya koyup lanetliler havuzuna atıyor ve böylece, kimseden korkmadığımızı dünya aleme göstermiş oluyoruz!
Bu “sahte kahramanlığın” kimseye bir yararı olmadığının görülüp görülmemesi de umurunuzda olmasın… Görenler olursa da boş verin! Onlar, kendini akıllı sanan zavallılardır nasılsa! Onların akılları böyle kahramanlıklara ermediğinden çırpınıp durmakta; boşuna ömür tükettiklerinin bile farkına varamamaktadırlar!
Akşam bir meyhane masası; sabah TV’nin birine telefon bağlantısı… Varsın bizim kahramanlığımız da böyle olsun!
MERAKLISINA NOT: Bu yazıda ileri sürülen görüşleri, KKTC’deki haftalık tartışma gündeminizin herhangi birine uygulayabilirsiniz. En iyi uygulama örneği Meclis başkanlık seçimleri ile ilgili tartışma olacaktır.