Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, KKTC’deydi…
Yılmaz’ın her gelişinde bizim için önemli altyapı yatırımları konusunda ilerleme sağladığımızın farkındayız. O gelmese, denetleyip yerinde görmese bu gelişmelerin olmayacağı gibi bir his oluşuyor ama olsun… Altyapı ihtiyaçlarımız ancak bu şekilde karşılanabiliyor… Hoş geldi, sefa geldi!
Bu durumda; “olsun da nasıl olursa olsun” demek gerekir mi?
Bilmem… Çekincelerim var! Olmasın da denebilir sanırım!
Yılmaz’ın bu gelişinde, Yüksek Mahkeme Binası’nın temelleri atıldı. Hatırlarım daha Salih Dayıoğlu’nun başkanlığı döneminde mahkemelerin BRT dolaylarına yapılacak bir “adliye sarayına” taşınması gündeme geldiği zaman hepimiz yaygarayı basmıştık. İstemiyorduk; mahkemeler tarihi yerinde kalmalıydı. Sonuçta, şimdiki mahkeme binasında olan diğer daireler boşaltıldı, bina restore edildi ve tümüyle mahkemelere tahsis edildi.
Binası eskidir ama mahkeme sistemimiz sağlamdır!
- Türkiye’de gazeteciler tutuklanır ve ne için tutuklandığı bilinmediği halde uzun süre hapis yatarken KKTC böyle bir şey olmaz; olamaz!
- Türkiye’de siyasiler, sadece konuştukları için aylarca hapiste tutulduktan sonra iddianameleri ile tanışabildikleri halde KKTC’de böyle bir şeyin olması da imkansızdır.
- KKTC’deki yargılama süreçlerinde sanık haklarının tam olarak korunduğunu ileri sürmeyeceğim ama Türkiye ile karşılaştırdığımız zaman herhangi bir suç işlemekle itham edilen sanıkların bir cennete yaşadığı bile söylenebilir.
- Mahkeme kararlarını eleştirme hakkımız vardır ama yerden yere vurulan veya “skandal” diye saldırılan bir mahkeme kararımız henüz yoktur.
Hukuk sistemimiz sağlamdır. Binası çürük veya yetersiz olabilir ama hukukumuz sağlamdır!

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Yılmaz, KKTC’deki konuşmalarından birinde “Kıbrıs, bizim için özenle güçlendirerek yükselteceğimiz bir davanın adıdır” diyerek güçlendirmeden söz etti. Altyapımız güçlendirilmelidir. Daha işlevsel binalara, daha iyi okul ve hastane binalarına, daha kullanışlı yollara ihtiyacımız vardır.
Üzgünüm ama bunlara sahip olsak bile GÜÇLENMİŞ olmayız. Güçlendirilmiş gibi görünsek bile tam tersine zayıflamış oluruz.
Dünkü ziyarete katılan Türkiye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “KKTC Master Planı” diye bir şeyden söz etti ki KKTC bürokratları arasında bir yoklama yapsak bunun ne olduğunu bilen on kişi bile bulamayacağımıza yemin edebilirim… Gazetecilerin bildiğini, milletvekillerinin bundan haberdar olduğunu da hiç sanmıyorum.
Kendi kendinizi yönetmiyor; neye ihtiyacınız olduğuna ve bu ihtiyacı nasıl gidereceğinize kendiniz karar vermiyor; toplumsal ihtiyaçlarınızı karşılamak için katkıda bulunmuyor veya fedakarlık yapmıyorsanız GÜÇLÜ BİR TOPLUM değilsiniz demektir. Bir davanız bile olamaz.
Yılmaz’ın bahsettiği dava nedir “tam olarak” bilemiyorum tabii… Ama bu davanın Kıbrıs Türk halkının davası olmayabileceğini dikkate almak zorundayım.
Başkalarının katkıda bulunması ve sizi güçlendirebilmesi için öncelikle sizin ne istediğinizi bilmeniz ve isteğinizi hayata geçirmek için fedakarlık yapmaya hazır olmanız; SİZİN BİR DAVA SAHİBİ olmanız gerekir.
Şimdiki durumda ortada böyle bir şey yoktur!
Herkesin kendine göre bir davası vardır!