Erdoğan’ın Hristodulidis ile görüşerek fotoğraf vermeyi kabul etmesi çok anlamlıdır ama tek bir fotoğraftan bahsetmek anlamsızdır. Erdoğan-Hristodulidis fotoğrafını destekleyen daha pek çok fotoğraf veya söz vardır.
Yakın geçmiştekilere bakmak yeterlidir…
Hristodulidis, Kıbrıslı Türklerin “kurucu ortak” olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başkanı olarak Beyaz Saray’da kabul edildi. Biz dizi görüşmenin sonuncusu olan bu görüşmede Kıbrıs’ın ABD üssü olması ile ilgili son nokta konulmuş oldu. Kıbrıslı Türklere soran olmadı ama “Amerika’dan bu beklenemezdi” diyerek Amerika’yı kındı; sinemize taş bastık!
Hemen ardından alfabe meselesi geldi… Erdoğan, “KKTC’nin yeni Türk alfabesini kabul etmeye hazır olduğunu” duyurdu. Kıbrıslı Türklere soran olmadı! Yeni alfabe iyi bir şey olsa bile bundan haberimiz olmamasının taşıdığı anlam bizi iyice ürküttü. Tatar da oradaydı. Henüz, “benim haberim vardı” bile demedi.
Bunların ardından öldürücü darbe geldi: Erdoğan, yanında dışişleri bakanı ve tercümanı da olduğu halde Kıbrıslı Rum lider Hristodulidis ile kahve içti, kruvasan yedi. Yunanistan ve Arnavutluk Başbakanları da tanıklık etti. İyi bir organizasyon olmuşa benziyor. Budapeşte’de gerçekleşen bu görüşme öncesinde, Rum basını, Hristodulidis’in Erdoğan ile görüşmeye çalıştığını zaten duyurmuştu. Belli ki bazı aracılar da kullanıldı ve bu görüşme organize bir şekilde gerçekleşti. Kıbrıslı Türkler yoktu. Bir AB platformunda Kıbrıslı Türkler olmadan şu veya bu şekilde Kıbrıs sorunu konuşuldu.
Erdoğan’ın bu görüşmeye razı olması ilginçtir. Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirmek istiyor… Tam üye olmak isteğini yeniden dillendirilmeye başlamasına aldırmasak bile gümrük birliği anlaşmasının yenilenmesine ve vize kolaylıklarına büyük önem verdiği anlaşılıyor. Hristodulidis, tam da bu nedenle, Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesinin öneminden söz ederek bunun anahtarının kendi elinde olduğunu ima etmeye başladı. “Sen Kıbrıs’ı bana ver; ben de sana AB’de yardım edeyim” hikayesi…
Bunun olmayacağını bilsek bile Erdoğan ile Hristodulidis’in arayışlarını yansıtan buluşma, “Kıbrıslı Türklerin sefaletini” anımsatması bakımından önemlidir. Kıbrıslı Türkler “siyasi bir aktör” olamıyorlar. Bazı dönemlerde artan rolümüzü sürdürülebilir hale getirmeyi başaramadık.
Daha hazin olansa, Kıbrıs Türk halkının bu görüşmeden rahatsız olacağını bilen Erdoğan’ın buna aldırmadan şen-şakrak bir görüşme yapmış olmasıdır. Erdoğan, bir kez daha, bize aldırmadığını vurgulu bir şekilde göstermiştir. Belki de bu, bize kızgınlığının ifadesidir!
Sonuç ortadadır: Kıbrıslı Türkler, “siyasi bir aktör” olarak kabul görmek istiyorlarsa bunun gereğini yapmalıdırlar! Kimse size böyle bir şeyi hediye etmez; edemez!
Bunları duygusal bir tepkinin ifadesi olarak yazmış değilim… Tatar’ın seçilmesinden beri Kıbrıslı Türklerin Türkiye dahil olmak üzere hiçbir siyasi oluşum tarafından dikkate alınmadığını zaten görüyorum, anlıyorum ve biliyorum!
Bunları bir fotoğrafa takılıp kalmayalım diye yazdım. Her şeyin değişmesi için bir fotoğraftan daha fazlasına ihtiyaç vardır ve bizim yaşadıklarımız o fotoğraftan görünenden daha fazladır!