Kamuoyunda sürmekte olan tartışma var: Devletten garantili bir gelire sahip olanlar kapanıp oturmayı; yiyecek ekmeği olmayacağı konusunda kuşku duyanlar ise limanların ulaşıma açılmasını savunuyorlar.
Hükümet üyeleri çok zor durumda: Uçuşları başlatsalar bir dert, başlatmasalar başka dert… Uçuşlar başlarsa Covid-19 virüsünün adaya intikali sözkonusu ama bununla başa çıkabileceğimizden emin değiller. Başlatmazlarsa ekonomik sorunlar derinleşecek; işsizlik artacak.
KAPALILIK KOŞULLARI
Şimdi yaşadığımız türden salgınlar, daha önce yaşanmış ve insanlar bunlardan korunmanın yolunu mümkün olduğu kadar soyutlanmakta bulmuştu. Mutlak bir kapalılık ve virüs bilim insanları tarafından alt edilene kadar ortalıkta dolaşmamak en etkili korunma yöntemidir.
KKTC’de böyle bir kapalılığı sürdürmek mümkün olmadığı gibi, böyle bir arayış veya hedef de yoktur. Böyle bir kapalılığı talep edenler olsa bile bunun gerektirdiği fedakarlıkları yapmaya hazır değillerdir. Böyle bir kapalılık, hayatta kalmak için gerekli olanakları eşit olarak paylaşmayı gerektirir. Statülerin ve hakların yok edilmesi; sadece ve sadece “yaşama hakkının” dikkate alınması gerekir.
KKTC’de ne böyle bir arayış vardır; ne de anlayış…
Bakın, 2020 Mayıs ayındaki satışlar, 2019 Mayısındakine denk geliyor. Bu ortamda araba almayı sürdürüyoruz. Kimileri bunu, “hayatın normale dönüşü” olarak algılıyor… Belli ki, Covid-19 salgını nedeni ile işini kaybedenlerin yanırısa, eski düzenini devam ettirebilenler de vardır. Bunlar, kapalılık koşullarının devam etmesini istiyor olsalar bile arabasını veya ekmeğini başkaları ile paylaşmaya hazır değillerdir. Kapalı kalmanın koşullarından biri yaşam olanaklarını eşit olarak bölüşmekse, KKTC’de bu yoktur ve olmayacaktır.
DEVLETİN ÖNLEMLERİ
Bu durumda devlet, gerekli önlemleri alarak önemli bir kitlenin yaşam kaynağı olan turizm ve yükseköğretim sektörlerini geri kazanmanın olanağını yaratmak zorundadır. Aksi takdirde halkın önemli bir bölümü çok zor durumda kalacak ve yaşamını devam ettirme olaraklarını yitirecektir. Kimse ölmeye razı olmaz; elbette sonuçta önemli bir kaos da ortaya çıkacaktır.
Aslında bu krizi yönetme kapasitesi olup olmadığı tam da böyle sınanacaktır.
- Turist gruplarının adaya test yapılarak kabul edilmesi için gerekli alt yapı şimdiye kadar hazırlanmış olmalıydı ama bırakın turistleri, ada içinde seyahat edebilmek için gerekli olan testlerin yapılması için bile kapasite yaratılamamıştır.
- Adaya gelecek olanların hastalanması halinde tedavilerinin KKTC tarafından yapılması gerekecektir. Bunun için gerekli altyapı hazırlanmadı. Sağlık bakanlığı “yaparız” dese bile bu konuda güven sağlanabilmiş değildir.
- Dışa açıldığımız zaman risk artacak, şimdiki önlemlerin de sıkılaştırılması gerekecektir. İş yerlerinden sokağa kadar her yerde alınan önlemler giderek gevşemektedir ve devletin herhangi bir müdahalesi söz konusu değildir.
Ekonomik olanakları eşitlikçi bir yaklaşımla kullanmayı reddeden, kamu görevlilerini eski tarzda yaşatmak için özel sektör çalışanlarını neredeyse açlığa mahkum eden devlet, özel sektör işletmlerinin yaşamaya devam etmesini sağlayacak sağlık önlemlerini almak konusunda da sınıfta kalmıştır.
Devlet bizi, evlerimizde kalarak bütün limanları geliş-gidişlere kapamak ile limanları açarak kendimizi Tanrı’ya emanet etmek arasında bir tercih yapmaya zorluyor. Bizi organize ederk ortak hedeflere yöneltmenin aracı olması gereken kendisi ise seyrediyor!