Guterres, durduk yerde mi konuştu, yoksa birileri tarafından dürtüldü mü; bilmiyoruz! Konuşması iyi oldu ama; bizi kendi gerçeğimize döndürdü. Oldukça genel şeyler konuşarak yani hiçbir şey konuşmadan seçime gitmeyi planlayanların planları bozulmuş oldu.
KKTC Cumhurbaşkanlığı makamının “ille de gerekli bir makam olmadığı” açıkça ortada olmasına karşın, en önemli işlevinin Kıbrıs sorunu ile ilgili temaslar ve konuşmalar yapmak olduğu da hepimizim malumudur. Aslında cumhurbaşkanı değil, müzakereci seçmekteyiz ve yaşadığımız günler halkın da buna razı olduğunu göstermektedir.
Öyleyse gelin, en azından Kıbrıs konusunu konuşalım ve seçimimizi de buna göre yapalım!
HANGİ NOKTADAYIZ?
Guterres, KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra beşli bir konferansın toplanması için girişim yapabileceğinden söz etti: “Seçimler olur olmaz garantörler ve iki tarafın yer aldığı 5 kilit aktörle siyasi süreci yeniden başlatmayı planlıyorum”. Şimdiye kadar kaç tane “girişim” olduğunu biliyoruz değil mi? Suriye ve Libya gibi ülkeler için yapılan girişimlerden de haberimiz vardır değil mi?
Ama bu cümle bize yetti işte! Biz klasik söylemlerimizi tekrarlamaya hazırlanırken Türkiye’den peşpeşe üç açıklama geldi. Türkiye’nin üzerinde durduğu bütün noktaların özeti şudur: Müzakerelere kaldığı yerden devam edemez; yeni bir referans çerçevesi gerekir.
Bu, Crans Montana’ya asla dönmeyeceğiz demektir. Guterres istediği kadar çağrı yapsın –ki yapmayacaktır- Türkiye “evet” demeden resmi veya gayrı resmi bir konferans toplanmayacaktır!
Bu arada, Rum tarafından gelen tepkileri de unutmamak gerekir tabii… Kıbrıslı Rumlar, yarattıkları oldu-bittileri kökleştirmek için müzakerelere Crans Montana’da kaldığı yerden ama “tehdit” diye nitelendirdikleri sondaj faaliyetleri durdurularak devam etmek istiyorlar.
GÖRÜŞMELER NASIL OLACAK?
Bilinen bir tekerlememiz vardır: Ortada bir sorun varsa, eninde sonunda görüşme de olacaktır.
Evet, olacak!
Akdeniz ve Ege’de deniz yetki alanları sorunu vardır; araştırma, sondaj ve savaş gemileri denizleri doldurmuş durumdadır ve eninde sonunda görüşme olacaktır. Kıbrıs sorunu da vardır ve eninde sonunda görüşme masası yeniden kurulacaktır. Ama hangi konjonktürde, hangi çerçevede ve ne zaman?
Bildiğimizi söyleyelim: Görüşme çerçevesi yeniden oluşturulacak; şartlar yeniden belirlenecektir. Taraflar, bugünkü gerginlik ile yaşayamaz duruma geldikleri zaman.
Federasyon görülemez mi? Belki de görüşülecektir… Siyasi eşitliğin nasıl sağlanacağı ve görüşme masasından anlaşma sağlanmadan kalkılması halinde Kıbrıslı Türklerin statüsünün ne olacağı konularında daha görüşmeler başlamadan anlaşılabilirse “federasyon masası” kurulabilir…
İki devletlilik görüşülemez mi? Görüşülebilir… Bölgenin paylaşımının ana hatları konusunda daha baştan anlaşılabilirse; bu paylaşımı sonlandırmak için de görüşme yapılmasına gerek olacaktır tabii…
Ama bir seçenek daha var: Durum, şimdiki gibi devam edemez mi?
Edebilir tabii! Bunca yıldır devam ettiğine göre bir 50 yıl daha devam edebilir! Federasyon görüşmenin zorlukları ve iki devletliliği Rumlara kabul ettirmenin imkansızlığı nedeniyle bu üçüncü seçenek, en kuvvetli seçenektir aslında…
İşte bizim asıl düşünmemiz gereken şey tam da budur: Federasyon olmadan, iki ayrı devlet kabul edilmeden bir 50 yıl daha nasıl devam edebileceğiz?
Bunu düşünmeden konuşmak veya siyaset yapmak çok kolaydır. N’olacak?Yıllardan beri ezberimizde olan şeyler vardır; tekrarlayıp durmak zor olmayacaktır! Bunları tekrarlamak, halka birşey kazandırmayacak ama… Olsa olsa, siyasetçilerin siyaset yapmalarını kolaylaştıracaktır. Guterres bir açıklama yapar yapmaz ezberlerimizi tekrarlamaya koşmamızın nedeni de bu olmalıdır.