Toplumdan gelen yoğun tepki sonrası hükümetin “sadece antijen testlerinin ücretsiz yapılması konusunda geri adım attığını” kaydeden Erhürman, bunun normalleştirilmeye çalışıldığını, hükümetin ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalıştığını’ savundu.
CTP’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Erhürman, Kanal SİM’de Günaydın Kıbrıs programına konuk olarak gündeme özel değerlendirmelerde bulundu.
“BAKANLIKLAR İÇERİSİNDE FEODAL BEYLİKLER OLUŞTU”
Azınlık Hükümetinin artık merkezi bir yapısı kalmadığını savunan Erhürman, Ekonomi Bakanlığı’nın ayrı, Sağlık Bakanlığı’nın ayrı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ayrı bir feodal beylik olduğunu ileri sürdü.
Bakanlar Kurulu’nda alınan tüm kararların oybirliğiyle alınmış olmasına rağmen toplantıdan sonra bakanların muhalefet gibi Bakanlar Kurulu’nu eleştirdiğini belirten Erhürman, KIB-TEK’teki zammın ardından Genel Müdür’ün, Müsteşar’ın, Yönetim Kurulu’nun ve ilgili bakanın farklı farklı açıklamalar yaptığını, bunun da bakanlıklar içerisinde ayrı “feodal beyliklere” yol açtığını savundu.
“SİYASİ ÇIKARLAR İÇİN KOLTUKTA OTURUYORLAR”
“Hükümet bunca yaşananlara rağmen neden hala istifa etmiyor?” sorusunu yanıtlayan ana muhalefet CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, UBP’nin tamamen kurultaya yoğunlaştığını, diğer ortaklarının ise siyasi çıkarlar açısından kurultaya kadar koltukta oturmaya devam etmek istemesinden kaynaklandığını iddia etti.
Erhürman, “Krizin göbeğindeyiz. Bu gelişmeleri, her gün doğru kararların üretilmesi gereken, bu kararların üretilmediği her an yaranın büyüdüğü bir dönemde yaşıyoruz” dedi. “PCR konusunun tam bir rezalete dönüştüğünü “ ileri süren Erhürman, “Bakanlar Kurulu kararları, Resmi Gazetede yayımlanmamış diye dün insanlar 150 TL’ye test yapmak zorunda bırakıldı. Dakikalarca kuyrukta bekleyip testlerin ücretli olduğunu öğrenenler test yapmaktan vazgeçti” dedi.
“TOPLUMU YOK OLMAYA SÜRÜKLÜYORLAR”
Testlerin yaygınlaştırılması gereken bir noktada alınan “beceriksiz” olduğunu savunduğu kararlarla toplumun yok olmaya sürüklendiğini ileri süren Erhürman, bunun ne Kıbrıs Sorunu, ne Türkiye’nin müdahalesi, ne de maliyenin kötü durumda olmasıyla alakası olduğunu, bunun tamamen yönetsel beceriksizlikten kaynaklandığını savundu.
Kaybedilen insan sayısının çok ciddi rakamlara ulaştığını, yoğun bakımdaki sağlık çalışanlarının perişan hale geldiğini vurgulayan Erhürman, böyle bir dönemde maliyede para kalmayışının mazeret olarak gösterildiğini ancak ekonomi dönerse maliyede para olabileceğini ifade etti.
Zaten çökmüş olan ekonominin bu alınan test kararıyla daha da çökeceğini iddia eden Erhürman, “İnsanlar alışveriş yapmayacak, maliyenin geliri daha da düşecek. O zaman hükümet, sözde test sayısından ettiği tasarrufun ötesinde bir zarara girecek” ifadelerini kullandı.
“TOPLUM, YÖNETENLERE GÜVENMİYOR”
Toplumun büyük endişe içinde olduğunu, yöneticilere karşı güvenin kaybolduğunu ileri süren Erhürman, kriz yönetiminin birinci şartının güven olduğunu kaydetti.
Erhürman, “Güvenin kaybolduğu ortamda kararlar uygulanmaz, kararlar uygulanmadığı takdirde kriz yönetilemez. Şu an sokaktaki hangi insan bu hükümetin krizi olması gerektiği gibi yönetebiliyor diyor? Kimse” dedi.
“SIÇAN DÜŞSE KAFASININ YARILACAĞI BİR MALİYE BIRAKMAK ÜZERELER”
Maliyenin çok kötü bir durumda olduğunu belirten Tufan Erhürman, durumu “sıçan düşse kafasını yaracak bir maliye bırakmak üzereler” şeklinde niteledi ve hükümetin sadece bugünü değil, toplumun geleceğini de çaldığını savundu.
Ülkenin vergi toplayamaz hale gelme noktasında olduğunu, Fiyat İstikrar Fonu’nun da tükenmesi halinde yeni gelecek hükümetin büyük sorunlar yaşayacağını ileri süren Erhürman, ‘Zaten memleketi enkaza çevirdiler, bırak altında kalsınlar’ yaklaşımında olmadıklarını, altında kalacak olanın bütün bir toplum olacağını ifade etti.
“HEM EŞİT EGEMENLİK HEM GARANTİLERİN DEVAMI NASIL OLACAK?”
Kıbrıs Sorununa yönelik değerlendirmeler de yapan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’in “1960’a geri dönelim” dediğini ancak bunu söylerken garanti ve ittifak anlaşmalarının farkında olmadığını söyledi.
Erhürman Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da bir yandan iki devletli ve egemen eşitliğe dayalı çözümden bahsettiğini, diğer yandan da 1960 anlaşmalarından kaynaklanan garantilerden bahsettiğini dile getirdi ve bu ikisinin bir arada nasıl olabileceğini sordu.