Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, Doğu Akdeniz’deki gerginliğin uzlaşıyla sonuçlanmasının Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözümle mümkün olacağını söyledi. Erhürman, bütün dünyanın da bunu görmesi gerektiğini belirtti ve “Bunu dünyaya anlatmamız gerekir” dedi.
Erhürman, BM şemsiyesi altında sürdürülen müzakerelerin sonuç odaklı ve ucu açık olmayan bir çerçevede sonuç verici olabileceğini vurguladı.
Medyascope’un Youtube kanalından yayımlanan programda Erhürman 2004 Annan Planı referandumunda Kıbrıslı Türklerin ‘Evet’, Kıbrıslı Rumların ‘Hayır’ dediğini, ancak çözüm çıkmadığını anımsattı.
Erhürman, o dönemde Kıbrıs Rum Meclisi’nin deniz yetki alanlarına ilişkin bir karar aldığını ve bu kararın ardından da çeşitli ülkelerle temasa geçerek, belirli anlaşmalar imzaladığını belirtti.
Kıbrıslı Rumların masada zamanın hep kendi lehlerine işlediği düşüncesiyle davrandığını söyleyen Erhürman, “Kıbrıs’ta çözüme ulaşamamanın nedenlerinden bir tanesinin de bu olduğu artık aşikâr bir biçimde görülüyor. Kıbrıs Rum tarafı adanın etrafındaki hidrokarbonlar konusunda her defasında Kıbrıs Türk tarafını görmezden gelerek deniz yetki alanları ve hidrokarbonlar konusunda çeşitli anlaşmalar imzaladı. Ayrıca Baf Havaüssü’nün kullanılması konusunda da çeşitli milletlerle anlaşmalar imzaladı. Bunların hepsinde bir hukukilik sorunu var” dedi.
“KIBRISLI TÜRKLERİN YOK SAYILMASI HUKUK İHLALİDİR”
Kıbrıs Rum tarafının 1960 Anayasası’na ve Zürih-Londra Antlaşmaları’na dayanarak Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği üyesi olduğunu ve aynı anlaşmaların Kıbrıslı Türkleri de iki kurucu ortaktan biri olarak kabul ettiğini söyleyen Erhürman, “Kıbrıs adası ile ilgili olarak KKTC tanınmamış olsa bile, Kıbrıs Türk halkının iki kurucu ortaktan biri olduğu bu anlaşmalarla ortaya çıkıyor. Bunlarla birlikte yapılan her türlü işte Kıbrıs Türk halkının yok sayılması hukukun da ihlali anlamına geliyor” dedi.
“KARARLILIĞIMIZI DÜNYAYA ANLATAMADIK”
Kıbrıs Rum tarafının büyük devletleri arkasına almak suretiyle, Türkiye Cumhuriyeti ile bölgede bir denge kurabileceğini düşündüğünü söyleyen Erhürman, “Bu kadar büyük devletleri bölgede arkanıza almaya çalışmanın sonucu, o büyük devletlerin sizin arkanıza geçmesi değil, önünüze geçmesi oluyor. Ve sizin de söz hakkınız, özne olma kapasiteniz bundan fena halde olumsuz etkileniyor” dedi.
Türkiye’nin Crans Montana’da yapıcı bir şekilde masaya oturduğunu söyleyen Erhürman, Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in siyasi eşitliği mazeret göstererek masadan kalktığını, o dönemde bunu tüm dünyaya anlatmak gerekirken, birtakım tutukluklar yaşandığını ve anlatılamadığını söyledi.
“UCU AÇIK OLMAYAN MÜZAKERE SÜRECİ”
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ardından yapacağı girişimi de yorumlayan Erhürman şunları kaydetti:
“5’li konferans çağrısı ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti’nden gelmişti. Guterres ayrıca ‘Bu defaki 5’li konferansın ucu açık olmayan ve sonuç odaklı bir müzakere olacak, bundan öncekilere benzemeyecek’ demişti. Biz de bu açıklamanın ardından böyle bir konferansa hazır olduğumuzu söyledik. Kıbrıs Türk halkı artık müzakere masasına hapsolmak, müzakere ediyormuş gibi davranışlardan fena halde sıkıldı ve usandı. Çünkü sürekli olarak bize zaman kaybettirilmeye, Kıbrıs Rum tarafı da zaman kazanmaya, zaman kazanarak Türkiye’ye karşı güç toplamaya ve müzakere masasında kendi elini güçlendirmeye çalışıyor.”
“KIBRISLI TÜRKLER SADECE MÜZAKERECİ SEÇMEYECEK”
Kıbrıs Rum tarafının da kendi imzaladığı EastMed projesinin ekonomik akla uygun olmadığını bildiğini söyleyen Erhürman, “Makul proje, buradan çıkacak olan hidrokarbon, Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmesidir. Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarından ortaya çıkan gerginliği azaltıp uzlaşıya varmanın yolu da Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı bir çözümle sona erdirilmesinden geçer. Bütün dünyanın da bunu görmesi lazım” dedi.
Kıbrıslı Türklerin, Cumhurbaşkanlığı seçiminde sadece müzakereci seçmediğini söyleyen Erhürman şöyle devam etti:
“Biz burada Cumhurbaşkanı’nı seçiyoruz ve Cumhurbaşkanlığı makamı Kıbrıs Türk halkı için yaşamsal önemde bir makam. Çünkü KKTC’nin tanınmamış olmasından dolayı, Cumhurbaşkanlığı BM şemsiyesi altındaki toplum liderliği pozisyonu nedeniyle dışarıya açılan tek siyasi penceremizdir. Dolayısıyla biz Cumhurbaşkanlığı makamına yeni stratejimizle 3 fonksiyon yüklüyoruz. Biri, müzakere masasında sonuç odaklı ve ucu açık olmayan müzakere etmemiz. Eş zamanlı olarak Maraş’ta uluslararası hukuk kapsamında açılım, Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün bir an önce yürürlüğe girmesi için AB ile doğrudan ilişki, Yeşil Hat Tüzüğü’nün kapsamının genişlemesi için doğrudan ilişki, sporcularımızın ve sanatçılarımızın dünyayla ilişki kurmasının önünü açacak bir dış politika ve bunlara ek olarak içeride de aktif bir Cumhurbaşkanlığı makamıdır.”