TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Başarı Ödül Töreni”nde konuştu.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının satır başları şöyle;
Bilindiği gibi ülkemiz dünyanın en büyük 250 uluslararası müteahhit listesinde 48 firmasıyla iftihar verici bir yerde bulunuyor. Aynı şekilde dünyanın en büyük 225 uluslararası teknik müşavirler listesinde de 7 firma ile temsil ediliyoruz. Başbakanlığım ve Cumhurbaşkanlığım döneminde bu sayıların nasıl giderek arttığını, firmalarımızın dünyanın dört bir yanındaki çalışmalarına bizzat şahit olarak da takip ettim.
Küresel ekonomik krizin en çok etkilediği alanların başında müteahhitlik sektörünün gelmesine rağmen firmalarımızın ülkemizi başarıyla temsil etmeyi sürdürmelerinden memnuniyet duyuyoruz. Tabi firma sayımızın nisbi yüksekliğine rağmen uluslararası müteahhitlik gelirlerinden aldığımız payın henüz arzu ettiğimiz seviyede olmadığının da altını çizmek istiyorum.
“Devasa yatırımların habercisi olarak görüyorum”
Ülkemizin potansiyeli, firmalarımızın gücü, insanımızın kabileyetleri toplamda yılda 420 milyar doları geçen bu büyük pastadan çok daha fazla pay alabilmemize uygundur. Küresel krizin malzeme fiyatlarını artırması ve işçilik maliyetlerini yükseltmesi elbette zorluklara yol açmaktadır. Ancak salgın döneminde gelişmiş ülkelerin alt yapılarının nasıl yetersiz ve eski olduğunun ortaya çıkmasını, önümüzdeki dönemde yapılacak devasa yatırımların habercisi olarak görüyorum.
Uluslararası alt yapı yatırımlarında ulaştırma, konut ve enerji başlıklarının ilk sıralarda yer alması ülkemizin bu alanlardaki tecrübesi dikkate alındığında bizim için önemli bir avandajdır. Türkiye son 20 yılda kara yolu, hava yolu ve demir yolu alt yapısını büyük ölçüde yenilemiş. TOKİ projeleri ve kentsel dönüşüm çalışmalarıyla şehirlerinin çehresini değiştirmiştir. Şehir hastaneleri gibi modellerle sağlık sistemini ana sınıfından üniversiteye her seviyedeki atılımlarıyla eğitim-öğretim sistemini güçlendirmiştir. Barajlar ve diğer yatırımlarla kalkınmasına destek olacak enerji ihtiyacını karşılamıştır. Velhasıl her alanda çok büyük yatırımlar gerçekleştirmiş bir ülkeyiz.
“Uluslararası müteahhitlik hizmetlerinden aldığımız payı ilk etapta 75 milyar dolara çıkarmayı hedeflemeliyiz”
Sahip olduğumuz bu tecrübe uluslararası müteahhitlik projelerine daha kararlı şekilde talip olmamızı sağlamaktadır. Yine bu yatırımların yarısından fazlasının ülkemizin merkezinde bulunduğu Avrupa, Asya, Orta Doğu coğrafyasında gerçekleştiriliyor olması da bize avandaj sağlayan bir başka tablodur. Uluslararası müteahhitlik hizmetlerinin büyüklüğünün 2030’larda 750 milyar dolar seviyesine çıkacağı öngörülmektedir. Ülkemizin bu büyük pastadan aldığı payı ilk etapta yüzde 10’a yani 75 milyar dolara çıkarmayı beraberce hedeflemeliyiz.
“Müteahhitlik hizmetlerini tüm imkanlarımızla desteklemeyi sürdüreceğiz”
Bu hedefi 2053 vizyonumuzda da en az yüzde 15 olarak belirlememiz gerektiğine inanıyorum. Son yarım asırda dünyanın 131 farklı ülkesinde 460 milyar dolarlık proje yürüten müteahhitlerimiz için ülkemizin geldiği seviye dikkate alındığında bu hedefin gayet gerçekçi olduğundan şüphe duymuyorum. Bu projelerin yüzde 90’ının son 20 yılda gerçekleştiğine de özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Dövizden istihdama, teknoloji transferinden makine parkının geliştirilmesine kadar pek çok alanda sayısız faydası olan uluslararası müteahhitlik hizmetlerini tüm imkanlarımızla desteklemeyi sürdüreceğiz.
Yurt dışı seyahatlerimizde muhataplarımızla veya ülkemize gelen misafirlerimizle yaptığımız görüşmelerimizin gündemine sizlerin orada bir meselesi varsa mutlaka alıyor çözümü yolunda gereken iradeyi ortaya koyuyoruz. Sizlerden de artık daha büyük ölçekli daha büyük katma değerli projelerde gerekiyorsa girişim ortaklıkları kurarak yer almanızı bekliyoruz.
Özellikle de işçilerin yurt dışındaki sorunlarıyla alakalı olarak bazı avukatlık firmalarının alavere dalavere yapmak suretiyle onların güya haklarını alıp iade edecekmiş gibi oradan kendilerine imkan tevlid etme gayretleri noktasında başta şu anda Cumhurbaşkanı Yardımcım Fuat bey olmak üzere diğer Bakan arkadaşlarıma da söylüyorum hiç gecikmeden Meclis’in yeni döneminde yasal düzenlemeyse yasal düzenleme, bunu yapmak suretiyle bu adımı atacağız.
Diğer bir konu da vergi noktası, Hazine ve Maliye Bakanımız burada bu konu ile ilgili olarak da Hazine ve Maliye Bakanımız hiç gecikmeden onun için de Meclis’in açılmasını bekleme diye bir durum söz konusu değil. Bunu Bakanlık nezninde süratle adımı atıp bunun çıkışını da Bakanlığımızın sağlaması gerekir.
“Ülkemizin önündeki fırsatları kaçırmaması için her türlü gayreti göstermek her türlü fedakarlığı yapmak boynumuzun borcudur”
Biz bu çalışmaları yürütürken kimsenin kimliği ile meşrebi ile görüşü ile ilgilenmiyoruz. Bizim baktığımız tek husus ülkemize yaptığınız katkılardır. Türkiye’yi hep birlikte büyütecek, güçlendirecek, hedeflerine ulaştıracak 2053 vizyonuna hazırlayacağız. Kendimizin ve evlatlarımızın geleceği için ülkemizin kazanımlarına sıkı sıkıya sahip çıkmamız hedeflerimizi kararlılıkla hayata geçirmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Küresel siyasi ve ekonomik yönetim sisteminin yeni baştan dizayn edildiği bir dönemde ülkemizin önündeki fırsatları kaçırmaması için her türlü gayreti göstermek her türlü fedakarlığı yapmak boynumuzun borcudur.
Ülkemize geçtiğimiz 20 yılda eğitimden sağlığa, güvenlikten ulaştırmaya, enerjiden sanayiye, tarımdan spora her alanda kazandırdığımız alt yapı işte bugün önümüze çıkan tarihi fırsatı değerlendirebilmemiz içindir. Önümüzde öyle büyük bir hedef var ki hiç bir bireysel siyasi, ideolojik, sosyal, ekonomik çıkar kaygısı bunun önüne geçemez. Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmaktan, Türk milletini muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmaktan daha büyük ideal, daha büyük bir ülkü, daha büyük bir onur olabilir mi? Bizim mücadelemizin tek gayesi işte budur. Sizlerden bir ittifaka bir partiye bir isme değil işte bu büyük vizyona, bu büyük hedeflere destek vermenizi istiyorum.
“Mesele siyasi rekabet değil, ülkenin ve milletin bekası meselesidir”
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra başlatılan büyük atılımın önünün ilerleyen yıllarda nasıl kesildiğini, siyasette, ekonomide, sanayide, diplomaside nasıl adım adım kıskaca alındığımızı bugün daha iyi görüyoruz. Kimi zaman sosyal fay hatları harekete geçirilerek, kimi zaman kısır siyasi çekişmeler körüklenerek, kimi zaman darbelerle milli irade çiğnenerek oynanan oyunların amacı hep aynıydı. Bu amaç Tükiye’nin tarihi birikimini, coğrafi gücünü, milli imkanlarını harekete geçirmesini engellemekti. Maalesef bu sinsi tuzakların çoğuna da düştüğümüz de bir gerçektir. Demokrasi ve kalkınma yolunda asırlık bir sıçrama gerçekleştiren ülkemizin bir kez daha aynı oyunlarla yolundan çıkartılmasına, kazanımlarından edilmesine, hedeflerinden uzaklaştırılmasına izin veremeyiz. Mesele siyasi rekabet değil, ülkenin ve milletin bekası meselesidir. Bu ülkenin 85 milyon vatandaşının her birinin de bugüne ve geleceğe aynı yaklaşımla bakacağına hareket tarzını ona göre belirleyeceğine yürekten inanıyorum.
Küresel ekonomideki dengesizliklerin ülkemize olan etkilerinin hepimiz fakındayız. Her ne kadar birileri felaket tellallığı yaparak milletimizin moralini bozmaya çalışsa da Türkiye küresel ekonomik krizi fırsata çevirme konusunda en başarılı ülkedir. Enflasyon diye, faiz diye, kur diye sorunlarımız yok mu? Elbette var. Fakat elimizdeki imkanlar ve önümüzdeki fırsatlar öylesine büyük ki sadece bunlara takılıp kalırsak ülkemize yazık ederiz.
“Enerjide, Avrupa’nın adeta mide krampları geçirdiği bir kışa biz gayet rahat şekilde hazırlanıyoruz”
Türkiye ile ve ekonomimizle ilgili sözde değerlendirmeler yapanların tespitlerinden ziyade temennilerini dile getirmeleri, gerideki asıl niyeti göstermektedir. Şimdi birileri diyor ki Türkiye’de üretim bitti. İşçisinden çiftçisine herkes perişan. Peki gerçek öyle mi? Tarımda, hem çok iyi rekolte elde ettiğimiz hem de verdiğimiz alım fiyatlarıyla üreticilerin yüzlerini güldürdüğümüz bir dönem yaşıyoruz. Turizmde, salgın döneminin kayıplarını telafi etmenin ötesinde kazançlar sağlayacak derecede başarılı bir sezon geçiriyoruz. Enerjide, Avrupa’nın adeta mide krampları geçirdiği bir kışa biz gayet rahat şekilde hazırlanıyoruz. Sanayide, ülkemizin her yerinde fabrikalar harıl harıl çalışıyor. Kamyonlar, trenler, gemiler, uçaklar mal taşımaya yetişemiyor. Dış ticarette ihracatta her ay rekor üstüne rekor kırıyoruz. İstihdamda, 31 milyona yaklaşan çalışan sayısıyla tüm tarihimizin en yüksek seviyesine ulaşmış durumdayız.
Hangi alanda ülkemizi Avrupa ile dünya ile karşılaştırırsanız karşılaştırın terazinin bizim bulunduğumuz kefesi ağır basıyor. Diyorlar ki onlarda enflasyon yüzde 9 bizde yüzde 80’e dayandı. İyi de onlardaki yüzde 9 enflasyonun ekonomik ve sosyal sonuçlarıyla bizdeki enflasyonun etkileri aynı değil ki. Bunu bir defa masaya yatıracaksın. Biz işçisinden memuruna her kesimden vatandaşımızın gelir kaybını enflasyonun üzerindeki ücret artışlarıyla telafi ederek enflasyonun sosyal etkilerini sınırlandırdık. Avrupa’da gıda başta olmak üzere temel ihtiyaç maddelerindeki fiili fiyat artışı ile ücretlere yapılan artış arasında öylesine derin uçurumlar var ki insanlar sokaklara dökülmeye başladı. Gösterge faizleriyle enflasyon arasındaki 5-6 katlık farkları söylemiyorum. Piyasaları paraya boğarak krizi bastıranlar şimdi kara kara bu dengesiz politikanın bedelini nasıl ödeyeceklerini düşünüyorlar. Biz bu sıkıntıların hiç biriyle karşı karşıya değiliz.
Ne bütçe disiplininden taviz verdik ne finansal araçları hoyratça kullandık, ne sosyal yıkımların yolunu açtık. Hamdolsun yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme üzerine kurulu ekonomi politikamızı hedeflerimize uygun şekilde uygulamayı sürdürüyoruz.
Son dönemde banka kredileri konusunda yaşanan sıkıntıların kaynağı ekonomi programımız değil finans kesimi ile reel sektör arasındaki geçici bir yaklaşım farklılığıdır. Bu farklılığın en kısa sürede üretim ve istihdam odaklı büyümeyi destekleyecek şekilde kapsamlı bir uzlaşıya dönüşeceğine inanıyorum. Görüldüğü gibi bakış açımızı genişlettiğimizde karşımıza birilerinin bize ısrarla dayattığı moral bozukluğu fotoğrafı yerine umutlarımız güçlendiren bir tablo çıkıyor. Eksikleri tamamlayarak, hataları düzelterek, elimizdeki işleri hızla tamamlayarak, yeni projeler geliştirerek ülkemizi önce 2023’e ulaştıracak ardından da 2053’e uzanan yola güvenle çıkacağız. Hep söylediğim gibi bunu da beraberce yapacağız. Dikkat ederseniz dünya ekonomisinde de, ülkemizde de ölçekler çok değişmiştir. Dün çok büyük çok erişilmez görünen rakamlar bugün normal, erişilebilir, ulaşılabilir seviyeler haline gelmiştir.
Ülkemizde de 20 yıl önce hayal bile edilemeyen pek çok eser hizmet, yatırım bugün günlük hayatımızın rutini haline dönüşmüştür. Yaşı 35-40’ın üzerinde olanlar dünyadaki ve ülkemizdeki bu değişimi kendi tecrübeleriyle mukayeseli olarak değerlendirebilme imkanına sahiptir. Ancak böyle bir tecrübeye böyle bir mukayese imkanı olmayan gençlerimize dünyadaki ve ülkemizdeki büyük değişimi anlatmak kolay olmuyor.
Çünkü karşımızda bilgisayarı ile, tableti ile, cep telefonu ile, interneti ile, sosyal medya mecraları ile nice iletişim alternatifi ile, e-devlet’i ile, e-ticareti ile sınırsız haber kaynakları ile sınıf mevcudu az, kitabı ücretsiz modern eğitim kurumlarıyla dilediği hastaneden dilediği hizmeti alabildiği sağlık sistemiyle, dünya ile sıkı etkileşim içindeki hayat biçimiyle daha nice imkanlarıyla büyüyen bir gençlik var. Bu gençlere vesayetin kıskacındaki, darbelerin gölgesindeki, yokluğun ve yoksulluğun pençesindeki bir Türkiye’de yaşamanın ne manaya geldiğini anlatmak gerçekten çok zor.
Aynı durumu iş dünyasındaki kuşaklar arasında da görüyoruz. Eski tüfekler yatırımın, üretimin, iş yapmanın, para kazanmanın, ayakta kalmanın ne demek olduğunu çok iyi bilir. Genç iş insanlarımız hem ülkemizin sahip olduğu güçlü alt yapı hem girişimcilere verdiğimiz kapsamlı destekler, hem dünyanın önlerine getirdiği fırsatlar sayesinde çok farklı bir iklimde hayata atılıyor. Bu gerçeği onların hayatta hepimizden daha hızlı yol alacaklarının, ülkemize hepimizden daha çok katkıda bulunacaklarının, milletimize hepimizden daha fazla hizmet edeceklerinin işareti olarak görüyorum.
Pek çok köklü şirketimizde ikinci, üçüncü, dördüncü nesillerin sorumluluk üstlendiğini gördükçe de geleceğe olan güvenimiz artıyor. Ülkemizde dünya çapında iş yapan şirketlerimizin kurumsallaşması ne kadar güçlü olursa bugün güven o kadar derinleşir, o kadar sağlamlaşır. Gençlerimizin gayretleriyle yakın bir gelecekte ülkemizin dünyanın en büyük uluslararası müteahhitleri listesinde çok daha fazla sayıda firmamızla temsil edildiğini göreceğine inanıyorum.