TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs’ı bir devlet olarak dünyaya tanıtma konusunda adeta bir sarmal oluşturmak ve bu sarmalla dünyayı kuşatmak gerektiğini belirtti.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı 9. Zirvesi’ne katıldığı Özbekistan ziyareti sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Türk Devletleri Teşkilatının 9. Zirvesi’ni başarıyla tamamladıklarını belirten Erdoğan, görüşmelerde Türk dünyasına ilişkin güncel meseleleri etraflıca ele aldıklarını, gelecek dönemde iş birliği yapılacak alanları belirlediklerini söyledi.
Geçen sene İstanbul’daki tarihi zirvede Türk dünyası vizyon belgesinin kabul edildiğini, belgeyle gelecek 20 yıla dair hedeflerin ortaya konulduğunu anımsatan Erdoğan, bu zirvede de ilk 5 yıllık uygulama kılavuzu niteliğindeki strateji belgesinin kabul edildiğini aktardı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ticaretten ekonomiye, kültürel konulardan çevre sorunlarına kadar geniş bir yelpazede iş birliğimizin alt yapısını oluşturacak bir dizi anlaşmaya imza attık. Türk Konseyimizin Teşkilata dönüştürülmesiyle Nahçıvan Anlaşması’nda ortaya çıkan değişiklik ihtiyacını akdettiğimiz bir protokolle giderdik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu çerçevede gözlemci üye olmasını kabul ettik. Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türkü’nün yalnız olmadığını gösterdik. Alınan bu tarihi kararın başta Kıbrıs Türkleri olmak üzere hepimize hayırlı olmasını diliyorum. Kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirdikleri için tüm liderlere teşekkür ediyorum.”
Zirvede ayrıca ulaştırma, medya, kültür, turizm projelerinde atılabilecek ortak adımların görüşüldüğünü ifade eden Erdoğan, “Özellikle finans alanında dayanışmamızı güçlendirmek maksadıyla Türk Yatırım Fonu’nu kurduk. Fonun sağlayacağı imkanların iş birliğimizi daha da kuvvetlendireceğine ve faaliyetlerimize ivme kazandıracağına inanıyorum.” diye konuştu.
Erdoğan, zirvede güncel küresel meselelere ilişkin ortak yaklaşımların ve Türk dünyasında iş birliğinin geliştirilmesi hususundaki kararlılığın Semerkant Bildirisi’yle somutlaştırıldığını da söyledi.
Gelecek zirvenin, 2023 yılında Kazakistan’da gerçekleştirileceğini belirten Erdoğan, “Zirveye katılan devlet ve hükümet başkanlarıyla samimi görüşmelerimiz oldu. Temaslarımızda ikili ilişkilerimize ilaveten güncel küresel konuları da ele aldık.” dedi.
Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in, şahsına Türkiye-Özbekistan ilişkilerine katkıları dolayısıyla Yüksek Düzeyli İmam Buhari Nişanı’nı tevcih ettiğini, Türk Devletleri Teşkilatına ve Türk dünyasına olan hizmetleri nedeniyle de teşkilatın Türk Dünyası Ali Nişanı’yla taltif edildiğini aktaran Erdoğan, “Bu nişanları milletimiz adına almaktan mütehassis oldum.” ifadesini kullandı. Erdoğan, Türk Dünyası Ali Nişanı’nın, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ve Türkmenistan eski Devlet Başkanı Kurbankulu Berdimuhammedov’a da tevcih edildiğini anımsattı.
Zirvede ayrıca Semerkant’ı Türk Dünyası Medeniyet Başkenti olarak ilan ettiklerini belirten Erdoğan, “Mevkidaşlarımla beraberce diktiğimiz fidanlarla hem birlikteliğimizi güçlendirdik hem de 11 Kasım Ağaçlandırma Günü’müzü kutladık. Gerek zirvemizin gerekse Özbekistan’da yaptığımız diğer görüşmelerin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Dönem başkanlığını devrettiğimiz Özbekistan’a ev sahiplikleri için teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.” diye konuştu.
– “Türk Devletleri Teşkilatı kendisini başarılı bir iş birliği platformu olarak ispatlamış bulunuyor”
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“Uzun süre Sovyet esareti altında kalmış Türk devletlerinin, Türk halklarının bağımsızlık sonrası ayağa kalkmaya çalıştığı bir dönem oldu. Yüzyıllar sonra Türk halklarını, devletlerini aynı çatı altında toplamada, üstelik bunu kurumsal bir yapıda gerçekleştirmede siz öncü bir rol oynadınız. Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan’a Türkiye’nin verdiği destek burada Türk dünyasına çok büyük cesaret ve özgüven verdi. Türk Devletleri Teşkilatı gibi ileride çok gelecek vadeden bir ulus ötesi yapılanmanın kuruluşunda rol oynamış, öncülük yapmış bir insan olarak duygularınız neler? Türk Devletleri Teşkilatının geleceğini nasıl görüyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, Türk devletleri arasındaki iş birliğinin, gücünü tarihsel kardeşlik bağlarından, ortak kültür, dayanışma, dil ve geleneklerden aldığını söyledi.
Türk dünyasının ne yazık ki bugüne kadar çok darbeler yediğini ve bu yediği darbeler sebebiyle de arzu edilen hedeflere ulaşamadığını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
“Kendi aralarında da ne yazık ki belli bir güç devşiremedi, oluşamadı. Geçtiğimiz dönem başkanlığını devraldığımız İstanbul Zirvesi, Türk devletleri için aslında bir dönüm niteliği taşıyordu. Biz bu zirveyle Türk Konseyini, Türk Devletleri Teşkilatı adıyla uluslararası bir teşkilata dönüştürdük. O zirveyi gerçekleştirdiğimiz Demokrasi ve Özgürlükler Adası bu noktada ciddi bir sıçrama merkezi oldu. Ev sahipliğini yaptığımız İstanbul Zirvesi’nde ayrıca iş birliğimizin uluslararası hedeflerini ortaya koyan 2040 vizyonunu da kabul ettik. Bütün bu süreci Türk devletleri arasındaki karşılıklı sevgiye, saygıya dayalı olarak yürüttük. Sağ olsunlar kardeşlerimiz de bu süreç içerisinde belirlediğimiz istikametten sapmadılar ve yere sağlam bastılar. İşte bugün de atılan adımların neticesi olarak şahsıma Türk Dünyası Ali Nişanı’nı takdim ettiler. Türk Devletleri Teşkilatı kendisini başarılı bir iş birliği platformu olarak ispatlamış bulunuyor; bölgesinde ve dünyada ağırlığı artıyor. Burada ayrıca Yüksek Düzeyli İmam Buhari Nişanı’yla taltif olmak bizim için çok çok farklı, çok çok anlamlıydı. Özellikle de Şevket Mirziyoyev’in bu konuda hassasiyeti, Buhara’yı bu konuda bir merkez haline getirme gayretleri var. Belki de önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde Türkiye-Özbekistan ortak üniversitesini kurmak suretiyle İmam Buhari Fakültesi veya enstitüsü gibi bir adımı da inşallah burada birlikte atacağız. Birkaç gün önce buraya arkadaşlarımız geldiler, birlikte Buhara’da, Taşkent’te çalışmalar yaptılar ve bu çalışmaların neticesini de çok kısa zamanda görmek istiyoruz. Bununla birlikte bu ilk çeyrekte de imzaları atarak Türkiye-Özbekistan Üniversitesi’ni inşallah Taşkent’te kurmuş olacağız.”
-“Büyük tehlike ve tehdittir”
Bu coğrafyanın en önemli belalarından birisinin FETÖ yapılanması olduğu, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bazı temizlemeler yapıldığı belirtilerek “Ama bu coğrafyanın kendi içinde dengeler var ve hala bu yapıyı Amerika ile aralarındaki yumuşak güç olarak görenler de var. Özellikle Orta Asya’daki bazı ülkelerde hala varlıklarını sürdürdüklerine dair izlenimler var. Türk Devletleri Teşkilatının geleceğinde bu yapının tamamen silinmemesi halinde sorunlar çıkacağı açıktır. Bu yapı burada tamamen nasıl biter? Umudunuz var mı? Türkiye olarak bu liderleri ikna edebildik mi?” soruları üzerine Erdoğan, liderlerle her bir araya gelişinde terörle mücadele konusunu; PKK/PYD/YPG, FETÖ, DEAŞ, bütün bunları kendilerine hatırlattığını söyledi.
Liderlerin, FETÖ konusunda “Bizde var.” demediğini, “Biz bunları temizledik, temizliyoruz.” dediğini aktaran Erdoğan, şunları dile getirdi:
“Bugün de aynı şeyi gerek Kırgızistan gerek Özbekistan gerek Kazakistan’la yine konuştuk. Dedik ki ‘Bu konudaki mücadeleniz hangi safhada? FETÖ ile mücadelede belli bir mesafe kaydedebildiniz mi? Sizler yok diyorsunuz ama bizdeki istihbarat bilgilerinde ne yazık ki hala sizin devlet kademelerinde bile bunların olduğunun bilgileri bize geliyor. O zaman benim size söyleyeceğim tek şey var; istihbarat dairenizi bizim istihbarat başkanlığımızla bir araya getirelim, müşterek olarak çalışsınlar, eğer hakikaten temizlenmişse mesele yok, siz de rahat edersiniz biz de rahat ederiz. Ama bilin ki bunlar sizin için büyük tehlike ve tehdittir.’ Mesela liderlerden bir tanesi bugün bana şunu söyledi; ‘Ben, siz bu işin üzerinde bu kadar dururken bu FETÖ’nün ne olduğunu hala bilmiyordum’ dedi. ‘İşte sizin bu noktadaki bilgi kaynaklarınız maalesef size yanlış bilgi aktarıyor. Yanlış bilgi aktardığı için de bu alçakların, bu namussuzların ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Bunların 160’a yakın ülkede okulları vardı ve bu okullarda bunlar güya iyi niyetle eğitim öğretim yaptırdıklarını söylüyorlardı. Oranın yöneticileri de ‘Bunlar kötü bir şey yapmıyor, bunlar eğitim öğretim yaptırıyor.’ diyorlardı. Ama o eğitim öğretim yaptırıyor dediğiniz yerde oraların zeki çocuklarını alıyorlar, onları zehirliyorlar ve onları da ondan sonra hem kendi ülkeleri hem de Türkiye aleyhine birçok çalışmaların içerisine sokuyorlar. Bakın işte bizde 15 Temmuz hadisesinde her şey patlak verdi ve bizim 252 canımız maalesef şehit oldu. Bunun yanında askeriydi, siviliydi 2 bini aşkın vatandaşımız yaralandı, gazi oldu. Bütün bunları biz yaşadık. Gelen başbakanlara, başkanlara Meclisimizi gösteriyoruz. İşte demokrasinin merkezi olan Meclisimizi bunlar bombaladılar. Neyle? Bu ülkenin, bu devletin, bu ordunun uçaklarıyla bombaladılar. Helikopterlerle geldiler vurdular. Eğer zaman yarışında isabet ettirebilseydiler bugün belki ben de olmayacaktım. Benim iki tane korumam şehit oldu. Bunların hepsi yaşanmış hadiseler. Benim canım yandığı için ben size bunları anlatıyorum’ dedim.
Şu anda bunlara kim sahip çıkıyor? Başta Yunanistan. Kaçıp Yunanistan’a gidiyorlar, kaçıp Avrupa’ya gidiyorlar. Hep buralara kaçtılar; Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, Danimarka’da, İngiltere’de, Amerika’da yaşıyorlar. Ve bu adamı Amerika saklıyor. Kim saklıyor? Biden saklıyor. Kendilerine Pensilvanya’da devasa bir kaşane verdiler, orada bu adam yaşıyor. Bana terörün merkezi neresi diye sorarsanız; işte ben size şu anda bunu söylerim.”
-“Sıradan bir süreç yaşamıyoruz”
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gelecek hafta Endonezya’da yapılacak G20 Zirvesi’ne katılmayacağını açıkladığı hatırlatılarak “Rus heyetine Sergey Lavrov’un başkanlık edeceğini biliyoruz. Rusya’nın şubat ayında Ukrayna’ya başlattığı savaştan sonra Biden ve Putin’in ilk kez bu zirvede bir araya gelmesi bekleniyordu. Putin’in zirveye katılmamasını nasıl yorumlarsınız? Siz hem Rusya hem Ukrayna liderleriyle yakinen görüşüyorsunuz. Zirve öncesinde bir telefon görüşmeniz olacak mı kendisiyle? Bir de bu kapsamda savaşın sona erme ihtimalini nasıl görüyorsunuz?” soruları üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
“Doğrusu kendisiyle son görüşmemde Endonezya’ya gelmesinin isabetli olabileceği kanaatinde olduğumu söylemiştim. Fakat kendisi de ‘Ben bir değerlendirmemi yapayım, ona göre haber veririm’ demişti. Sonra Dışişleri Bakanının Endonezya’ya gelmesine karar vermişler. Bu 2-3 gün içerisinde eğer kendisiyle bir irtibatım olabilirse neler düşündüğünü, ne gibi adımlar atacaklarını, özellikle de bu sürecin, yani diyaloğun barışa dönüştürülmesi noktasında adımlarının ne olabileceğini kendisiyle konuşma imkanı bulabilirim. Zirveye katılmama konusunda Sayın Putin demek ki kendi ekibiyle bunun istişaresini yapmış, sonunda da böyle bir karara varmıştır. Bu konuda bir değerlendirmeye girmek hem kendisine saygısızlık olur hem ekibine saygısızlık olur. Bu tabii kendilerinin bileceği bir iştir. Çünkü sıradan bir süreç yaşamıyoruz.”
Rusya’nın sıradan bir devlet olmadığını, güçlü bir devlet olduğunu dile getiren Erdoğan, “Tabii başta Amerika olmak üzere Batı, Rusya’ya adeta sınırsız saldırıyor. Bütün bunların karşısında da tabii şu anda Rusya bir direnç ortaya koyuyor. Biz de acaba nasıl olur da -işte bir tahıl koridoru olayı gerçekleşti- buradan bir barış koridorunu açabiliriz, bunun gayreti içerisindeyiz. Bunun için de en güzel yol, diyalogdan barışa giden bir yol olabilir diye düşünüyoruz.” dedi.
Burada sadece Putin’in kanaatlerinin yetmeyeceğini, Zelenskiy ile de görüşerek burada onların düşündükleri nedir, onlar böyle bir şeye nasıl bakarlar, onların da kanaatini alacaklarını ifade eden Erdoğan, “Ve bu arabuluculuk acaba bizi bir barışa taşır mı, bunu da görmenin yollarını arayacağız. Ama şimdilik bizim için en önemlisi bu tahıl koridorunu ciddi manada işletmek. Amonyak aynı şekilde, gübre aynı şekilde. Burada tabii Sayın Putin’in de hedefi özellikle fakir Afrika ülkelerini öne çıkaralım; Mali gibi, Somali gibi, Sudan gibi ülkeleri öne çıkaralım yönünde. Ve biz ücretsiz olarak onlara tahılı gönderebiliriz teklifini bana yaptı. Böyle bir adım atıldığı anda biz de aynı hassasiyeti gösterebiliriz.” diye konuştu.
-“Süre tahdidi koymak bana göre yanlış olur”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Kasım’da tahıl koridoru anlaşmasının sona ereceği hatırlatılarak “Uzatılması için görüşmelerin devam ettiğini biliyoruz. Acaba siz taraflara yine 4 ay mı, yoksa daha uzun süreli bir anlaşma mı önereceksiniz? Bir tavsiyeniz olacak mı?” sorularını şöyle yanıtladı:
“Orada süre tahdidi koymak bana göre yanlış olur. Biz kendilerine bu işi ne kadar uzun tutarlarsa o kadar isabetli olacağını belirttik. Öte yandan bana göre bizim daha çok bu işin sınırını iyi çizmemiz, bunun üzerinde iyi çalışmamız lazım. Yani Putin’in söylediği gibi, Afrika ülkeleri adıyla bu adım atılabilir. Çünkü şu anda fakir fukara, garip gureba hep Afrika ülkelerinde. Afrika’yı bir tarafa koyup Avrupa’ya göndermek adil bir yaklaşım olmaz. Zira ‘Biz böyle yapacaktık ama böyle olmadı, Avrupa ülkelerine gidiyor.’ dedi. Ve Avrupa ülkelerine gidiş de onun bu konudaki yaklaşımını olumsuz etkiledi. Şimdi tekrar görüşmemizde özellikle Afrika ülkelerine -yani bu zikrettiğim ülkelerin adedini çok daha artırabiliriz- garip gureba, fakir fukara ülkelere yoğun bir şekilde tahıl koridorundan tahıl, gübre, amonyak akışı sağlarsak oradaki halkları da rahatlatmış oluruz.”
“Kuzey Kıbrıs olayı Kosova kadar kolay değil, daha zor ama elimizden geleni yapacağız. İşin üzerine üzerine gideceğiz. İnanıyorum ki Kuzey Kıbrıs’ı dünyaya tanıtma imkanı bulacağız”
Zirvede, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılması kararı anımsatılarak, “Bu acaba Kuzey Kıbrıs’ın tanınmasının ilk adımı olarak kabul edilebilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan, “Bunu tanıma olarak değerlendirirsek yanlış olur. Tanımanın birçok özellikleri, hassasiyeti var.” ifadesini kullandı.
Bu kararla ilgili ilk teşekkürü KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’dan aldıklarını belirten Erdoğan, “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığımız konuşma demek ki ses verdi. Bu işin altyapısını çok güçlü tutmamız, önce bir altyapı çalışmasını başlatmamız lazım. Altyapı çalışmasından sonra da dünya genelinde Kuzey Kıbrıs’ı bir devlet olarak dünyaya tanıtma konusunda adeta bir sarmal oluşturmamız ve bu sarmalla dünyayı kuşatmamız lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, Kosova’nın tanınma sürecine işaret ederek “Kosova’yı tanıyan ülke 100’ü aştı, şu anda da işte 120 civarında ama orada tıkandı kaldı çünkü Amerika da maalesef işe sahip çıkmadı. Yine bizler sahip çıktık, sahip çıkıyoruz fakat Kuzey Kıbrıs olayı Kosova kadar kolay değil, daha zor ama elimizden geleni yapacağız. İşin üzerine üzerine gideceğiz. İnanıyorum ki Kuzey Kıbrıs’ı dünyaya tanıtma imkanı bulacağız.” diye konuştu.
-ABD ile F-16 görüşmeleri
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ile F16 tedariki ve F35 konusunda devam eden süreçten Yunanistan’ın rahatsız olduğu belirtilerek “Bir yandan da Yunan hükümeti ve basını tehdit dolu açıklamalarına da devam ediyor. Ayrıca bir de Dedeağaç Limanı konusu vardı, ABD’ye satışı şimdilik rafa kaldırdı. Bunların hepsini topladığınız zaman, son dönemde Türkiye ile ABD arasında yürütülen görüşmelerden rahatsızlık nedeniyle Atina-Washington hattında bir kırılma yaşanıyor mu?” şeklindeki soruya karşılık “Son atılan adımlardan Yunanistan ciddi manada rahatsız. Biz de özellikle başta Amerika olmak üzere Batı’nın Yunanistan’da takındığı tavırlardan rahatsızız. Dedeağaç bunlardan bir tanesi. Bunun dışında terörle mücadelede de Yunanistan’ın bize verdiği rahatsızlıklar var. Özellikle bu Lavrion Kampı konusu, öyle yenilir yutulur şeyler değil.” dedi.
F35 konusuna da değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
“F35 noktası bizi rahatsız etmekten çok aslında Amerika’yı rahatsız ediyor. Niye? Çünkü biz üzerimize düşeni yaptık. Ödemeler planında ödemelerimizi yaptık ama bu yaptığımız ödemeler maalesef karşılığını bulmadı. Bunun üzerine F16 talebimize ilişkin teknik çalışmalar planlandığı şekilde devam ediyor. ‘Bu işi bu şekilde yürütelim, çözelim ve dosyayı da kapatalım.’ dedik. Zaman zaman Amerika tarafı, Savunma Bakanım Hulusi Paşa’ya olumlu, güzel şeyler söylüyor.
Tabii şimdi bir seçim yaşadılar. Bu seçimle birlikte şu anda bazı olumlu haberler yine geliyor ve bunları da bizler yakın takipte sürdürüyoruz. Temennim odur ki yani önümüzdeki ay bazı müjdelerle dolu olsun ve F16 konusunu çok daha olumlu istikamette geliştirelim. Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçiler açık ara işi önde kapattılar ama şimdi tabii senato var. Senatoda iki, üç yer çok büyük önem arz ediyor. Yani bu iki, üç yerde eğer Cumhuriyetçiler başarılı çıkarsa belki iş bizim için çok daha kolay olacaktır. Şimdi süreci takip ediyoruz.”
-“Türkiye, sözü dinlenen, saygın ve vazgeçilmez bir aktör haline geldi”
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği başvuru sürecinde Türkiye ile yapılan anlaşma ve bu konuda terörle mücadele çerçevesinde elde edilen uluslararası başarı anımsatılarak “Türkiye Yüzyılı vizyonu içerisinde Türkiye’nin dünya sahnesinde ulaştığı yer, dünya diplomasi sahnesindeki geleceği ve ekonomide ilk 10’a girme noktasında atılacak adımlara” ilişkin değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, son 20 yılda dünyada ve çevre ülkelerdeki krizler karşısında gerçekçi, girişimci, insani ve milli bir dış politika izlediklerini vurguladı.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Türkiye’nin hak ve menfaatlerini müdafaa ettiklerini hem de küresel, bölgesel barış ve istikrar için ciddi bir gayret ortaya koyduklarını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hamdolsun çabalarımızla Türkiye artık küresel konularda sözü dinlenen, saygın ve vazgeçilmez bir aktör haline geldi. Bu, dünya kamuoyu tarafından da teslim ediliyor. Çevremizde bir barış ve refah kuşağı oluşturmak için durmaksızın çalışıyoruz. Bu amaç doğrultusunda, terör belasını milletimizin gündeminden topyekun silmek konusunda kararlıyız. Dış politikamızı ülkemizin çıkarlarını merkeze alarak belirlemeye, milli menfaatlerimiz çerçevesinde kendi eksenimizi tahkim etmeye devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin ikinci asrını teşkil edecek olan Türkiye Yüzyılı’nda da ülkemizin bu etkin ve saygın küresel aktör rolünü milletimizin layık olduğu şekilde pekiştireceğiz.”
-“Merkez Bankamızın döviz rezervi konusunda iyi bir konumdayız”
Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisinde yer alması konusunda önündeki engellerin yavaş yavaş kaybolduğuna dikkati çeken Erdoğan, Başbakanlığı döneminde özellikle Merkez Bankası’nda döviz rezervinin bir dönem 135-136 milyar dolara kadar çıktığını, şu anda da döviz rezervinin 115-120 milyar dolar civarında dolaştığını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yani Merkez Bankamızın döviz rezervi konusunda öyle Bay Kemal’in ifade ettiği gibi sıkıntılar söz konusu değil. Biz şu anda hamdolsun iyi bir konumdayız. Ama tabii adamın akıl hocaları kimlerdir bilemem. Yani ne yaptığı belli değil, kurusıkı atıyor. Her şey ortada. Hesap, kitap ortada. Adamın ekonomiden hiç haberi yok.” diye konuştu.
-“Ülkeyi kim yönetiyorsa Varlık Barışı’nın ömrünü uzatmak veya kısaltmak onun elindedir”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Varlık Barışı 9 kez yenilendi” yönündeki açıklamalarını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Diyor ki ‘Varlık Barışı 9 kez yenilendi.’ 19 kez de yenilenir. Ülkeyi kim yönetiyorsa Varlık Barışı’nın ömrünü uzatmak veya kısaltmak onun elindedir. Biz şu anda bunu 9 kez uzattıysak, süre bittikten sonra gene uzatmak gerekirse gene uzatırız ama anlamıyor adam, bilmiyor. Akıl hocası kimdir? Malum. Şimdi ‘Bu Varlık Barışı’ndan gelen para nereden geldi?’ diye gösteriyor, ‘Esrar, eroin, uyuşturucu kaçakçılığından.’ diyor. Hakaret ettiği Bakan’ım çıktı ve kendisine ağır bir ifadeyle ‘Sen bunu ispat edemezsen namertsin.’ dedi. Hadi çık, ispat et. Var mı elinde bir delilin? Neye göre bunu söylüyorsun? Ya sen bu ülkenin evladı değil misin? Bu ülkenin evladı olarak bu ülkenin yönetimi, devleti nasıl olur da uyuşturucu işi yapar diyebilirsin. Bir belge varsa çıkar belgeni göster. Elinde bir belge yoksa nasıl oluyor da kalkıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ‘Uyuşturucu kaçakçılığı yaparak bütçesini dengeliyor.’ dersin. Daha ileri konuşmayayım. Zor sabrediyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyor ki ‘Varlık Barışı şu kadar yenilenmiş.’ Yenilenir. Zerre kadar sende ekonomi anlayışı varsa sor, sağına soluna sor. 9 kere yapar, 19 kere yapar, 99 kere yapar. Bu mesele, ülkenin ekonomisini yönetenlerin bu noktadaki tavrıdır. Kalem bizim elimizde. Bilgisayar bizim elimizde. Hesap bizim elimizde. Hesaba göre nasıl bunu daha iyi yönetiyorsak, daha ileri taşıyabiliyorsak ona göre de adımlarını atarız. Onun için bunların ipiyle kuyuya inilmez. Benim milletim de inşallah 2023’te zaten bunların ipiyle kuyuya inmeyeceği gibi bunları kuyuda da bırakır.” ifadelerini kullandı.
-“Temiz para getireceğim’ diyor, parayı kime getireceksin?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kılıçdaroğlu’nun ‘Temiz para bulacağım, getireceğim.’ vurgusuyla İngiltere’ye gitmesi ve birtakım görüşmelerde bulunmasına” yönelik değerlendirmesinin sorulması üzerine, “Şimdi ‘Temiz para getireceğim.’ diyor. Sen kimsin? Hani Londra’ya gidişi eleştiriyordun? Buradan getireceğin parayı kime getireceksin? Sen iş adamı mısın? Senin yanında böyle bir para talebinde bulunan birileri mi var? Parayı kime getiriyorsun? Yani affedersiniz İngiltere’de bu kadar enayi var mı, sana kalkacaklar bu paraları verecekler, ‘Al Bay Kemal bunu Türkiye’de nerede kullanırsan kullan.’ diyecekler.” dedi.
Erdoğan, bir gazetecinin, bu kaynağın CHP’li belediyelerin projeleri için kullanılabileceği yorumunu yapması üzerine de şunları kaydetti:
“Ben belediye başkanlığı yaptım. Hem de İstanbul’da yaptım. Kendi İstanbul Belediye Başkan’ına şunu sorması lazım, ‘Erdoğan, belediye başkanlığı yaptığı dönemde hangi ülkeden ne kadar kredi çekti? Bir bak bakalım.’ Şu anda kendi belediye başkanlarına -gerek Ankara gerek İstanbul gerek İzmir- acaba bu tür dış kredide Bay Kemal mi onlara bu parayı, bu krediyi buluyor? Bulduğu zaman da bu krediye teminatı kim veriyor? Teminatı veren kişi benim. Eğer teminat verirsek adamlar kredi veriyor. Aksi takdirde vermez. Yani bu adamı anlamak mümkün değil. Bilmiyor ve öyle rakamlar söylüyor ki ve bu rakamları ne İngiliz bankaları verir ne Deutsche Bank verir ne bir başka yer verir. Vermez. Ama dedim ya kurusıkı atıyor. Böyle bir şey olmaz. Mümkün değil.”
-“Demek ki masada 6 kişi yetmiyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saadet Partisi’ne yakın olduğu belirtilen bir televizyon kanalının FETÖ firarisi Hakan Şükür’ü canlı yayına konuk aldığı anımsatılarak, “İsveç’ten başka bir firari FETÖ’cünün iadesinin gündemde olduğu bir süreçte, Türkiye’de bir televizyon kanalının bir başka firari FETÖ’cü ile yayın yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna, “Onu değerlendirmeye gerek yok. Demek ki masada 6 kişi yetmiyor. 7, 8 falan arıyor olabilirler.” yanıtını verdi.
-Togg’un üretimi
“Yerli ve aynı zamanda global bir marka olma yolunda Togg’un geleceğiyle ilgili neler öngörüyorsunuz? Yine Türkiye Yüzyılı vizyonu kapsamında önümüzdeki yıllarda özellikle yerli üretimi odağına alan projeler görecek miyiz?” sorusu üzerine de Togg’un fabrikasında üretimin robotik sistemle gerçekleştirildiğini anlattı.
Togg’un parçalarıyla ilgili “Bunlar İtalya’da üretiliyor” gibi iddiaların da gündeme geldiğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Yani bu kadar da ahlaksızlar. Biz bu robotik sistemi yurt dışından alamaz mıyız? Bunun yanında bu robotik sistemler belki kısa bir süre sonra ülkemde de üretilir hale gelecek. Bizim yerli ve milli noktasında da olay sadece bununla kalmayacak tabii. İHA, SİHA, Akıncı üretimi de görülmeli. Bay Kemal de bir kere gitmiş oraya galiba ama buna rağmen adam hala yalan söylüyor. Temel efendi de gitmiş o da yalan söylüyor, yeterli değil filan diyor. Yani bunları anlamak mümkün değil. Bizim işimiz tabii sadece bunlar da değil. Mesela BMC’nin zırhlı araçları var. Şu anda buna benzer birçok alanda, ağır sanayide, ileri teknolojide fabrikalarımız var. Bunlarla beraber gümbür gümbür inşallah yola devam ediyoruz.”
-“Şu anda yasal süreç devam ediyor”
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığı iddiasını gündeme getiren CHP ve HDP milletvekilleriyle ilgili hangi adımların atılacağı sorusuna, şu karşılığı verdi:
“Yasal süreç başladı onlarla ilgili olarak. Şu anda yasal süreç devam ediyor. Tabii gereğini yargı yapacaktır. Zaten 3 tanesinin dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik adımlar da şu anda atıldı. Bu işin peşini bırakmayacağız.”