Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Madrid’deki NATO Liderler Toplantısı’nın ardından IFEMA Kongre Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
NATO Madrid Zirvesi’ni biraz önce son eren üçüncü çalışma oturumuyla birlikte tamamladık. NATO’nun tarihindeki en önemli zirvelerden birini böylece başarıyla neticelendirdik. Zirve, müttefiklerin mevcut meydan okumalar karşısında birlik ve dayanışma anlayışının teyit edilmesine vesile oldu.
Öncelikle Kral 6. Felipe ve hükümet başkanı sayın Sanchez başta olmak üzere tüm İspanyol makamlarına sergiledikleri misafirperverlik ve başarılı organizasyon için şükranlarımı sunuyorum.
Zirvenin başarısı için gösterdikleri gayret nedeniyle Genel Sekreter Stoltenberg ve ekibine de teşekkür ediyorum.
“İttifakımızın Ukrayna’ya desteği tamdır”
Ukrayna’daki savaşın başlamasının ardından biri video telekonferans, biri de Brüksel’de düzenlenen toplantı olmak üzere liderler düzeyinde bu yıl üçüncü kez bir araya geldik. Madrid Zirvesi gelinen noktayı tahlil etmemiz ve geleceğe yönelik bir vizyon oluşturmamız için önemli bir fırsat oluşturdu. İttifakımızın Ukrayna’ya desteği tamdır. Fakat bu desteğimizi bir barış vizyonuyla birlikte ortaya koymalı, insani dramın, yıkımın ve gözyaşının bir an önce durdurulması için çaba göstermeliyiz. Kalıcı bir ateşkesin sağlanmasına dönük diplomatik girişimlerimizi yoğunlaştırmalıyız.https://platform.twitter.com/embed/Tweet.html?dnt=false&embedId=twitter-widget-1&features=eyJ0ZndfdHdlZXRfZWRpdF9iYWNrZW5kIjp7ImJ1Y2tldCI6Im9mZiIsInZlcnNpb24iOm51bGx9LCJ0ZndfcmVmc3JjX3Nlc3Npb24iOnsiYnVja2V0Ijoib2ZmIiwidmVyc2lvbiI6bnVsbH0sInRmd190d2VldF9yZXN1bHRfbWlncmF0aW9uXzEzOTc5Ijp7ImJ1Y2tldCI6InR3ZWV0X3Jlc3VsdCIsInZlcnNpb24iOm51bGx9LCJ0Zndfc2Vuc2l0aXZlX21lZGlhX2ludGVyc3RpdGlhbF8xMzk2MyI6eyJidWNrZXQiOiJpbnRlcnN0aXRpYWwiLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X2V4cGVyaW1lbnRzX2Nvb2tpZV9leHBpcmF0aW9uIjp7ImJ1Y2tldCI6MTIwOTYwMCwidmVyc2lvbiI6bnVsbH0sInRmd191c2VyX2ZvbGxvd19pbnRlbnRfMTQ0MDYiOnsiYnVja2V0IjoiZm9sbG93IiwidmVyc2lvbiI6bnVsbH0sInRmd190d2VldF9lZGl0X2Zyb250ZW5kIjp7ImJ1Y2tldCI6Im9mZiIsInZlcnNpb24iOm51bGx9fQ%3D%3D&frame=false&hideCard=false&hideThread=false&id=1542504698145452032&lang=tr&origin=https%3A%2F%2Fwww.trthaber.com%2Fhaber%2Fgundem%2Fcumhurbaskani-erdogan-3lu-muhtira-diplomatik-zaferdir-kirmizi-cizgilerimizi-belirttik-691725.html&sessionId=cfbcd86bd92b37fdb6aca870bc2489cb4eaa5d6c&siteScreenName=trthaber&theme=light&widgetsVersion=b45a03c79d4c1%3A1654150928467&width=550px
Zirvenin dün gerçekleştirdiğimiz ilk oturumunda Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, bizlere video mesajla hitap etti. Sürecin başından itibaren kendisiyle yakın diyalogumu sürdürüyorum. Aynı zamanda bilindiği üzere Rusya Devlet Başkanı Putin’le de düzenli temas halindeyim. Tüm bu çabalarımız kalıcı barışın yolunu açacak adımların atılması içindir.
“Türkiye olarak adil bir barışın kaybedeninin olmayacağına inanıyoruz”
Çatışmalar uzadıkça maalesef can kayıpları ve yıkım da artmaktadır. Savaşın başta enflasyon olmak üzere küresel ekonomideki olumsuz yansımalarını hepimiz hissediyoruz. Türkiye olarak adil bir barışın kaybedeninin olmayacağına inanıyoruz. İstanbul süreciyle yeşeren umutları daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Türkiye’nin sorumluluk üstlenen, tüm taraflarla konuşabilen, elini taşın altına koyabilen bir müttefik olarak oynadığı rolün NATO içinde de takdirle karşılandığını bir kez daha memnuniyetle gördüm.
Buradaki temaslarımızda savaşın başından buyana bu öncelikler arasındaki krizin insani etkilerinin en aza indirilmesi, ateşkesin ivedilikle temini yönündeki girişimlerimiz hakkında bilgi verdi. Ukrayna tahılının Karadeniz’deki limanlardan ihraç edilmesine yönelik BM planına ilişkin katkılarımızın paylaştım. BM’nin ve tarafların katılacakları dörtlü toplantıyı İstanbul’da en kısa zamanda düzenlemeye matuf çalışmalarımızdan bahsettim.
Müttefiklerimizden sözde değil eylemlerinde de hakiki bir dayanışma beklediğimizi güçlü bir şekilde vurguladım.
Zirvede uluslararası kamuoyunun en çok ilgisini çeken belgelerden biri dün kabul ettiğimiz yeni stratejik konsept oldu. 2010 Lizbon Zirvesinde kabul edilen stratejik konseptin yerini alacak bu belge, NATO’nun temelini oluşturan birlik ve dayanışma ilkelerinin önemini bir kez daha teyit etmiştir. İttifakın gelecekteki güvenlik ortamına kendini adapte etmesine yönelik bir vizyon ortaya koymuştur.
“Bu kararlılık kağıt üzerinde kalmamalıdır”
Bu sene ittifaka katılımının 70’inci yılını kutlayan ve NATO içinde oynadığı etkin rol ve verdiği kapsamlı katkılarla müttefiklik ruhuna her zaman uygun hareket eden Türkiye, şüphesiz gelecek vizyonunda da söz sahibi müttefikler arasında yer alacaktır. Stratejik konseptte terörizmin en ciddi asimetrik tehdit olarak tanınması ve NATO’nun terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadele yönündeki kararlılığının ortaya konulması elbette önemlidir. Ancak bu kararlılık kağıt üzerinde kalmamalıdır. Fiiliyatta terör örgütleri arasında hiçbir ayrıma gidilmeden mücadelenin tam bir dayanışma içinde sürdürülmesi zaruridir. Oturumlardaki hitaplarımda ve ikili temaslarımda bu konunun Türkiye için ne denli büyük hassasiyet arz ettiğini özellikle vurguladım.
Ayrıca bunun sadece bizim değil, NATO’nun da meselesi olduğuna işaret ettim. Masumların canları ve kanları üzerinden ikbal devşirmeye çalışan cinayet şebekeleri hepimizin ortak düşmanıdır. Bugün bize karşı kullanılan silahların, yarın başka müttefiklerimize karşı kullanılmayacağının hiçbir garantisi yoktur. Tarih bize bu tür ihmalkarlıkların daha sonra ölümcül tehditler olarak muhataplarına geri döndüğünü göstermiştir.
“Daha net, tutarlı ve samimi adımlar atmamız şart”
Son günlerde PKK ve uzantılarının kendilerine yönelik en küçük bir müdahale karşısında sergiledikleri pervasızlıklar bunun açık örneğidir. Tıpkı habis bir ur gibi günden güne büyüyen, toplumsal barışı, huzuru ve güvenliği tehdit eden bu beladan kurtulmamız gerektiğini dile getirdim. Müttefiklerimizden sözde değil, eylemlerinden de hakiki bir dayanışma beklediğimiz mesajını güçlü biçimde vurguladım.
Türkiye’nin terör örgütlerine karşı yürüttüğü uzun ve kararlı mücadeleyi anlatan bir videoyu liderlerle beraber izleme fırsatı bulduk. Böylece PKK, PYD, YPG, FETÖ ve DEAŞ’ın kanlı yüzünü bir kez daha tüm muhataplarımıza anlatmış olduk. Gelinen noktada hepimiz şu gerçeği görüyoruz. Şayet NATO’nun güvenilirliğini ve inandırıcılığını korumak istiyorsak müttefikler olarak terörün tüm tezahürleriyle mücadelede daha net, tutarlı ve samimi adımlar atmamız şart.
Terörün finansmanı ile militan devşirme faaliyetlerinin engellenmesi, bu mücadelenin ayrılmaz parçasıdır. Yaklaşık 40 yıldır bölücü terörle mücadele eden, binlerce evladını teröre kurban vermiş ülke olarak oyalamalara tahammülümüz kalmamıştır. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvuruları bağlamında yaşananlar, Türkiye’nin bu konudaki kırmızı çizgilerini ortaya koymuştur. İlk günden itibaren hassasiyetlerimizi ifade ederek yapıcı ama kararlı bir tutum sergiledik.https://platform.twitter.com/embed/Tweet.html?dnt=false&embedId=twitter-widget-2&features=eyJ0ZndfdHdlZXRfZWRpdF9iYWNrZW5kIjp7ImJ1Y2tldCI6Im9mZiIsInZlcnNpb24iOm51bGx9LCJ0ZndfcmVmc3JjX3Nlc3Npb24iOnsiYnVja2V0Ijoib2ZmIiwidmVyc2lvbiI6bnVsbH0sInRmd190d2VldF9yZXN1bHRfbWlncmF0aW9uXzEzOTc5Ijp7ImJ1Y2tldCI6InR3ZWV0X3Jlc3VsdCIsInZlcnNpb24iOm51bGx9LCJ0Zndfc2Vuc2l0aXZlX21lZGlhX2ludGVyc3RpdGlhbF8xMzk2MyI6eyJidWNrZXQiOiJpbnRlcnN0aXRpYWwiLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X2V4cGVyaW1lbnRzX2Nvb2tpZV9leHBpcmF0aW9uIjp7ImJ1Y2tldCI6MTIwOTYwMCwidmVyc2lvbiI6bnVsbH0sInRmd191c2VyX2ZvbGxvd19pbnRlbnRfMTQ0MDYiOnsiYnVja2V0IjoiZm9sbG93IiwidmVyc2lvbiI6bnVsbH0sInRmd190d2VldF9lZGl0X2Zyb250ZW5kIjp7ImJ1Y2tldCI6Im9mZiIsInZlcnNpb24iOm51bGx9fQ%3D%3D&frame=false&hideCard=false&hideThread=false&id=1542507275272613888&lang=tr&origin=https%3A%2F%2Fwww.trthaber.com%2Fhaber%2Fgundem%2Fcumhurbaskani-erdogan-3lu-muhtira-diplomatik-zaferdir-kirmizi-cizgilerimizi-belirttik-691725.html&sessionId=cfbcd86bd92b37fdb6aca870bc2489cb4eaa5d6c&siteScreenName=trthaber&theme=light&widgetsVersion=b45a03c79d4c1%3A1654150928467&width=550px
“Asıl olan verilen sözlerin hayata geçirilmesidir”
Salı günü Sayın Genel Sekreterin kolaylaştırıcılığında İsveç ve Finlandiya liderleriyle dörtlü zirvemizi gerçekleştirdik. İmzalanan mutabakat muhtırasını Türkiye’nin hassasiyetlerinin anlaşıldığının bir işareti olarak görüyoruz. Elbette bu bir başlangıçtır, bir davettir. Asıl olan verilen sözlerin hayata geçirilmesidir. Bundan sonraki süreçte muhtıradaki kayıtlı hususların uygulamasını titizlikle takip edecek, adımlarımızı da buna göre atacağız.
Özellikle diplomasiye bir tarafın kazanıp diğer tarafın kaybettiği sıfır toplamlı bir oyun nazarıyla bakmak yanlıştır. Bilakis diplomasiyi bizleri ortak paydaya ulaştıracak en kestirme, en garanti yol olarak görmek gerekir. Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan muhtıraya bu zaviyeden bakılmasının daha doğru olacağına inanıyor ve ben de böyle anlıyorum. Hiç şüphesiz bu muhtıra, Türkiye ve milletimiz açısından zorlu müzakere sürecinden sonra elde edilmiş diplomatik bir zaferdir.
Üçlü muhtırayla Türkiye, PKK ve uzantılarıyla mücadelede tam işbirliği, terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle dayanışma, PYD, YPG ve FETÖ’ye destek sağlamama taahhüdü, savuma sanayii alanında ambargo ve kısıtlamalara gidilmemesiyle işbirliğinin artırılması, İsveç ve Finlandiya’nın terörizmle mücadele ve savunma sanayii konularındaki ulusal mevzuatlarını ve uygulamalarını tadil etme sözü, terör suçlularının iadesi konusunda somut adımlar atılması ve ikili düzeyde hukuki düzenlemeler yapılması, ki İsveç’in verilmiş olan sözü 73 teröristin Türkiye’ye iadesi. PKK ve uzantılarının para toplama ile eleman devşirme faaliyetlerinin yasaklanması ve bunların soruşturulması, Türkiye’ye yönelik terör propagandasının engellenmesi hususlarında net, somut ve sağlam garantiler almıştır. Bu adımların uygulamasını denetlemek üzere adalet, istihbarat ve güvenlik kurumlarının katılımıyla daimi ortak mekanizma kurulması kararlaştırılmıştır.
Finlandiya ve İsveç, daimi yapılandırılmış işbirliği süreci PESKO dahil, Avrupa Birliği güvenlik mekanizmalarına ülkemizin en geniş şekilde katılımını destekleyeceğini beyan etmiştir. Böylece Türkiye’nin ilk günden itibaren dile getirdiği hassasiyetlerin tamamı, üçlü muhtıraya girmiştir. Türkiye ve NATO ile birlikte bu muhtıranın kazananı aynı zamanda İsveç ve Finlandiya haklarıdır.
Terörle mücadele yönünde atılacak her müspet adım, bu ülkelerin barış, huzur ve güvenliğine katkı yapacaktır.
“NATO’ya gerekli katkıları vermeye devam edeceğiz”
Zirve toplantılarında ve marjında birçok devlet ve hükümet başkanıyla da bir araya gelme fırsatı bulduk. Bu çerçevede NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Finlandiya Cumhurbaşkanı ve İsveç Başbakanı ile dörtlü zirvemizi gerçekleştirdik. Zirvemizin yanı sıra Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Birleşik Krallık Başbakanı Johnson, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Michel, ABD Başkanı Biden, Avusturya Federal Şansölyesi Nehammer, İspanya Hükümeti Başkanı Sanchez, Almanya Başbakanı Schulz, Hollanda Başbakanı Rutte, Romanya Başbakanı Iohannis ve Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon ile görüşmelerimiz oldu.
Keza toplantılar sırasında Macaristan ve Karadağ liderleri dahil pek çok devlet başkanıyla sohbet ettik. Bu görüşmelerde mevkidaşlarımla ağırlıklı olarak Ukrayna’daki gelişmeleri ele aldık, ittifak gündemi çerçevesinde fikir teatisi gerçekleştirdik. Ayrıca, ikili gündemimizdeki konuları farklı yönleriyle değerlendirdik. Zirveyle Türkiye’nin 70 yıldır NATO üyesi olan ittifakın en büyük ikinci ordusuna sahip, harekat ve misyonlara en fazla katkı veren beşinci ülkesi olarak NATO’nun dününde ve bugününde olduğu gibi geleceğinde de söz sahibi olacağı bir kez daha açıkça görülmüştür.
Biz kendi bağımsız dış politikamızı izlerken, müttefiklik ruhu içinde NATO’ya gerekli katkıları vermeye devam edeceğiz. Müttefiklerimizden de aynı samimi dayanışmayı görmek istiyoruz. Madrid Zirvesi’nin bu noktada yeni bir dönemin kapılarını aralamasını temenni ediyoruz.
SORU-CEVAP
Erdoğan, IFEMA Kongre Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
“Ukrayna’nın hububat ihracatı için bir planınız olduğunu söylediniz. Bu plan nasıl işe yarayacak, bu plana Sayın Putin’in reaksiyonu nedir” şeklindeki soru üzerine Erdoğan, hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile bu hafta sonu veya hafta başında telefon diplomasisini sürdürmeye gayret edeceklerini söyledi:
“Başlamış olan zaten bir yol haritamız var. Kendileriyle görüşmek suretiyle bir an önce bu koridoru işletmeye çalışacağız. Bizim 20 kadar bölgede gemilerimiz var. Bu gemilerle de bu ürünlerin tahliyesini ve ‘re-export’ vasıtasıyla üçüncü ülkelere de naklini sağlamaya gayret edeceğiz.
“Gecikmeden hemen bir heyeti Amerika’ya göndereceğim”
Şimdi biliyorsunuz parlamentolar sıkıntılı süreçlerin yaşandığı yerlerdir. Burada da sayın Başkan elinden gelen adımları atacağını, tabii sadece olay demokratlarla bitmiyor. Bir de cumhuriyetçiler var. Benim de geçen hafta geniş bir ekibim Amerika’daydı. Orada gerek cumhuriyetçilerle gerek demokratlarla görüşmeler yaptılar. Şu anda da biz sayın Biden’la dün akşam yaptığımız görüşmeden sonra heyetlerimizi gerekirse yine göndereceğiz ve orada cumhuriyetçilerle de görüşmeler yapmak suretiyle onların da bu konudaki desteğini almamız halinde inanıyorum ki sayın Biden’ın bu konudaki samimi gayretleri ciddi bir destek bulacaktır. Onun için de gecikmeden hemen bir heyeti Amerika’ya göndereceğim.
“Biz parlamentomuzdan bunu geçirmedikten sonra zaten bu iş yürümez”
Tekrara zaten gerek yok. Biz parlamentomuzdan bunu geçirmedikten sonra zaten bu iş yürümez. Önce İsveç ve Finlandiya üzerlerine düşen görevleri yerine getirmeleri lazım. Bu zaten metin içerisinde yerini alıyor. Onlar bu görevlerini yerine getirmeleri halinde biz de parlamentomuza göndeririz. Bunlar yerine getirilmezse bunun parlamentomuza gönderilmesi söz konusu değil. Biliyorsunuz Makedonya ne kadar zamanda NATO’ya gidebildi? 11+9 20 yılda NATO’ya girebildi. Bu iş öyle süreci çok çabuk işleyen, ben istedim oldu süreci değildir. Onun için İsveç de bunu biliyor Finlandiya da bunu biliyor. Öncelikle tabii bu PKK, PYD, YPG, FETÖ, bu terör örgütlerinin silinip atılması lazım. Bunlarla ilgili yasal düzenlemeleri de bir an önce bitirmeleri lazım.
“Biz siyaseti denge politikaları üzerinden yürütmek istiyoruz”
Bizim Rusya’yla ikili ilişkilerimiz var. Tabii bunun yanında Ukrayna ile de ikili ilişkilerimiz var. Dolayısıyla biz siyaseti denge politikaları üzerinden yürütmek istiyoruz, kavga politikaları üzerinden değil. Bizim gerek savunma sanayii noktasında gerek enerji noktasında bizim şu anda doğal gaz enerjisinde yüzde 40’ı aşkın doğal gazımızı Rusya’dan temin ediyoruz. Nükleer enerji santralimizi Rusya’yla birlikte yapıyoruz. Bunlar bizim için büyük önem arz ediyor. Biz bunları bir kenara koyamayız. Dolayısıyla da süreci takip edeceğiz, bu süreç içerisinde siyasetin bu kazan-kazan esasına göre şekillendiğini ele aldığınız zaman mesele kalmaz.
Burada Boris benim çok sevdiğim bir dostum, arkadaşımdır. Onun bakışı öyledir, benim bakışım da bu şekildedir. Ama dediğim gibi burada denge politikasının diplomasiyi şartlarına göre iyi işletmenin çok daha faydalı olacağına inanıyorum. Ve win-win, buna göre adım atarsak buradan çok daha hayırlı kararlar çıkabilir. Onun için de yoğun bir şekilde sayın Putin’le, sayın Zelenskiy’le görüşmelerimi devam ettiriyorum. Haftada bir, 10 günde bir kendileriyle telefon görüşmelerim oluyor. Bundan da netice alacağımıza inanıyorum.
“Barışın egemen olduğu bir dünyayı tesis edeceksek, o zaman bu adımlar ne için atılıyor”
Yunanistan’ın malum son dönemlerdeki tutumu, bizim siyaset anlayışımıza asla uymuyor. Son dönemde özellikle kendisine İstanbul’da verdiğim yemekten sonra bir teklifte bulundum. Bundan böyle biz aramızdaki ilişkileri ikili yapalım, üçüncü kişileri aramıza sokmayalım dedim. Fakat buna rağmen Amerika’da Cumhuriyet Senatosu’nda yaptığı konuşmayla bizim bu anlaşmamızı iki hafta, üç hafta sonra tamamen tersine dönüştürdü. Sadece onunla da kalmadı, Davos’ta da aynısını yaptı. Onunla da kalmadı ve bir taraftan adalar, adacıklar, buralara özel ziyaretler yapıp, bu özel ziyaretlerle de silahlandırmalara gitmek gibi bir gayretin içine girdi. Bu adalar, adacıklar, gerek Lozan gerek Paris Anlaşmasına göre ters bir olaydır. Oraları silahlandıramazsınız. Ama Yunanistan böyle bir adımın içine girdi. Bir de bu 5+4, Amerika’nın burada üs kurma olayları ki bu sorulduğu zaman alınan cevap, Rusya’ya karşı… Benim halkım bunları pek yutmuyor. Niye? Neden? Adama sorarlar niçin? Çünkü biz barışın egemen olduğu bir dünyayı tesis edeceksek, o zaman bu adımlar ne için atılıyor? Ona tabii olumlu bakmıyoruz bunu da yaptığımız ikili görüşmelerde liderlere söyledik.
“Bizim iç muhalefet bu işlerden pek memnun değil, ona dönünce anlatırız”
Muhalefetin hiçbir zaman iktidara şu siyah değil mi? Beyaz der, beyazsa siyah der. Hiçbir zaman olması gerekeni, doğrusunu söylemez. Türkiye muhalefeti böyledir. Ama şimdi bütün belgeler ortaya konuldu. Dünya bu olaya nasıl baktığını herkes çok açık, samimi olarak görüyor ve şu an itibarıyla bizim buradaki tavrımız, attığımız adımlar, ilgi uyandırdığı gibi bütün liderler noktasında herkes de takdirle karşıladı. Bizler de terörle mücadelemizin Türkiye dışındaki ayaklarını bütün belgelerle beraber kendilerine takdim ettik. Oradan bunları izledikten sonra bu işi çok daha iyi anlayacaklar. Şu anda zaten İsveç’teki terörist yanlıları, terör yanlıları, ciddi manada şu anda çılgındalar. Ne yazık ki bizim iç muhalefet bu işlerden pek memnun değil, ona dönünce anlatırız.
“Bakalım bu verdikleri sözü yerine getirecekler mi?”
İsveç’in, daha önce teröristlerin iadesine olumlu yaklaşmadığının hatırlatılmasının ardından, “73 teröristin iadesi için söz verdi dediniz, bunu biraz açar mısınız?” sorusuna karşılık Erdoğan, “Daha önce onlar 60 teröristin iadesi konusunda bazı müzakerelerdeydiler. Şimdi ise bunu 73’e çıkardılar, bu müzakereler esnasında. Bakalım bu verdikleri sözü yerine getirecekler mi? Biz de takipçisi olacağız” diye konuştu.
ABD Başkanı Joe Biden ile yapılan görüşmede, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası’ndan (CAATSA) Türkiye’nin çıkartılması konusunun gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine Erdoğan, görüşmelerde CAATSA konusunun gündeme gelmediğini ancak dışişleri bakanlarının kendi aralarında yaptıkları görüşmelerde olumlu gelişmelerin olduğunu bildirdi.
“Verilen söz yerine gelecek”
“‘Finlandiya yasalarımızı değiştiremeyiz ya da bu kişileri iade edemeyiz derse NATO üyeliğini engelleriz’ mi diyorsunuz” sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Ben tabii bana verilen söze bakıyorum. Eğer verilen söz yerine gelmezse o zaman sözleşmede ne varsa onun gereğini yerine getiririz. Siz şimdi bu teröristleri bize vereceğinize söz veriyorsunuz, yasaları değiştireceğinize söz veriyorsunuz; eğer bunlar yerine gelmezse kusura bakmayın. Verilen söz yerine gelecek. Şahsiyetli siyaset, şahsiyetli dış politika budur. Eğer bu yerine gelmediği takdirde o zaman Türkiye de verilen sözü neyse, o sözü tutar. Yapılan bu. İsveç de Finlandiya da aynı şeyi söyledi. Bu sözlerini tutacaklar. Erdoğan da verilen sözünü eğer tutmazsa, Erdoğan’a da gereken hesabı sorun.”
“Freedom House’un önce kendisini sorgulaması lazım”
Freedom House’tan olduğunu belirten bir katılımcının, “Türkiye, gazetecilerin özgürlüklerinin kısıtlanması konusunda kötü bir sicile sahip. 15 Temmuz’dan sonra çok sayıda gazeteci hapse atıldı. NATO’da yeri var mı Türkiye’nin” değerlendirmesi üzerine Erdoğan, “Bunu diyen kim” diye sordu.
“Freedom House’tan” yanıtını alan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Freedom House’un önce kendisini sorgulaması lazım. Türkiye’de 40 yılda 40 bin vatandaşımız öldürüldü. Şu anda Diyarbakır Anneleri, 1100 gündür HDP’nin kapısı önünde evlatlarını bekliyor. Bu anneler; çocukları 12, 13, 14 yaşında dağa kaçırılanlar. Nerede bu Freedom House? Önce gelsin, bir defa o Diyarbakır Annelerini bir ziyaret etsinler. Bu anneler neyi bekliyor orada? Kaçırılan evlatlarını bekliyor. Peki bu evlatları kaçıran bu HDP’liler, bu PKK’lılar, bu YPG’liler; bunlar bunu özgürlük adına mı yapıyorlar? Bu nasıl özgürlüktür? Bir defa özgürlüğün tanımını iyi bileceğiz. Özgürlük, benim özgürlük alanım sizin özgürlük alanınıza kadardır; sizin özgürlük alanınız da benim özgürlük alınma kadardır. Bu anlayışla eğer bunu sürdürürsek netice alabiliriz. Ama bugün Türkiye’de bir Kandil gerçeği var. Bu Kandil gerçeğinde de 13, 14, 15 yaşında kız çocuklar dağlara kaçırılıyor ve bu dağlarda boyları kadar silahlarla bunlara eğitim yaptırılıyor. Acaba bunları biliyor musunuz? Acaba Freedom House bunları ne kadar takip etti? Hiç.”
Aynı katılımcının, “Cezaevindeki gazeteciler, insan hakları savunucularına ilişkin nasıl bir değerlendirme yapacaksınız” sorusuna karşılık da Erdoğan, “Benim şu anda ülkemde cezai bir durum olmadıktan sonra, hukuk noktasında herhangi bir cezai yaptırıma muhatap olmadıktan sonra gazeteci, kalemşör, fikir… Bunlardan cezaevlerinde olan yok. Bunların hepsi sadece bir dezenformasyon, bunları da biz yutmayız” dedi.
“Bunları bize verecek”
İsveç ve Finlandiya’dan teröristlerin iadesine ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Bunları bize verecekler. Çünkü onların sözü. Bunlar yazılı kayda da girmiş vaziyette. Dolayısıyla verdikleri sözü yerine getirecekler” sözlerini kullandı.
Bir gazetecinin, “Rusya ve Ukrayna devlet başkanlarıyla iletişim halinde olan az sayıda liderden birisiniz ve etkin bir şekilde insani koridorlar kurulması konusunda çabalar gösterdiniz. Bu yeni diplomasiyi nasıl değerlendirebiliyorsunuz” sorusuna yanıt verirken Erdoğan, her şeyden önce kendisinin bir siyasetçi olduğunu belirtti.
Erdoğan, 40 yıllık bir siyasi geçmişinin bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Belediye başkanlığından Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı’na kadar bu süreci yaşadım. Siyasette parti teşkilatlarının en alt tabanından tırmanarak bu makamlara geldim. Dolayısıyla bir şey öğrendim; siyaset, kavga gürültü işi değildir. Siyaset, daha çok eğer barışa endeksliyse burada dost kazanmanın gayreti içerisinde olacaksınız. Ne kadar düşman kazanırsanız siyasette o kadar kayıpsınız. Şimdi benim Sayın Putin ile geçmişim eski, Zelenskiy ile daha yeni. Çünkü Sayın Zelenskiy’nin Ukrayna siyasetindeki geçmişi çok eski değil fakat siyasette Ukrayna’da işbaşına geldiği andan itibaren de ilişkilerimiz yoğun bir şekilde devam etti. Sayın Putin’le daha eski. Şimdi ortada bir gerçek var. Burada biz eğer bir arabuluculuk yapacaksak en önemli adımlarımızdan bir tanesi de ne oldu? Ukrayna’nın temsilcileri ile Rusya Federasyonu’nun temsilcilerini İstanbul’da bir araya getirdik. Onları görüştürmek suretiyle de yeni bir süreci memnuniyetle başlattılar, başlattık. Ben istiyorum ki bundan sonraki süreçte de bunu hızlandırarak devam ettirelim. Hele hele bu tahıl krizinin olduğu bir dünyada bizler gerek Rusya gerek Ukrayna’dan bunları çıkartabilirsek inanıyorum ki şu anda tahılın sıkıntısını çekenler; buğdayın, arpanın, ayçiçeği yağının vesaire burada bir rahatlamayı yaşayabilirler.”
Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyon
Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyonun uluslararası toplum tarafından olumlu karşılanıp karşılanmayacağına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, “Uluslararası camianın anlamayacağı bir operasyonu yapmayız. Uluslararası camianın anlayacağı dilden, onların anlayacağı operasyonları yaparız. Türkiye bu konuda ciddi tecrübelere sahiptir. Hiç endişe etmeyin” dedi.
“İspanya Türkiye’nin çok samimi bir dostudur”
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile yaptığı görüşme ve Türkiye-İspanya ilişkilerine yönelik soru üzerine Erdoğan, İspanya’nın her şeyden önemlisi Türkiye’nin çok samimi bir dostu olduğunu belirtti.
İspanya’nın en hassas, en kritik dönemde Patriotları Türkiye’ye yerleştirdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Diğer NATO’daki ortaklar alıp götürdüler bataryalarını ama İspanya götürmedi. Hala onların bataryası Türkiye’de duruyor. Bundan dolayı milletim adına, devletim adına özellikle Sanchez’e şükran borcum var. Tabii bir de biz İspanya ile bir adım attık, o da uçak gemisi olayını gerçekleştirdik. İspanya ile uçak gemisini yaptık. Şu anda Anadolu uçak gemimiz suya indirildi ve öyle zannediyorum ki bu yıl içinde artık seferlerine de başlayacaktır. Daha çok SİHA’ların, helikopterlerin inip kalktığı bir uçak gemisi ve bunun dışında da şu an itibariyle 15 milyar doları aşkın bir ticaret hacmine sahibiz. Hedefimiz bunu 20 milyar dolara çıkarmak ve bu konuda Sanchez’in buradaki devlet adamlığı önemli rol oynuyor. Bu toplantı vesilesiyle de değerli dostuma, aynı zamanda Kral Felipe’ye de yine şahsım, milletim adına şükranlarımı bildiriyorum.”
Türkiye-ABD ilişkileri
“Geçmişte Sayın Joe Biden sizi kızdıracak şeyler söyledi ama bu hafta iyi dostlar olarak görülüyorsunuz, ne değişti?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siyasette dün dündür, bugün bugündür. Bunu bu şekilde bilmemiz lazım. Onun için de 24 saatte siyasette çok şey değişir. Bu anlayışla siyaseti yürüteceğiz ama dimdik de duracağız. Tabii Türkiye-ABD ilişkilerinin geçmişi çok çok eski. Ben Başbakan olmadan önce Sayın Bush ile bir süreç başlattım, o günden bugüne gelen bir sürecimiz var. Tabii iyi günler oldu, kötü günler oldu, öyle veya böyle Türkiye-Amerika ilişkileri de yolunda devam etti” diye konuştu.
“Kongre üyelerinin F16 konusunu onaylayacakları noktasında herhangi bir garanti aldınız mı?” sorusunu da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada bir çelişki var, Demokratlar-Cumhuriyetçiler. Her iki taraftan belli bir desteği almak gerekiyor. Fakat bütün bunlara rağmen, Sayın Biden kendinden emin. Ben buna inanıyorum. Burada da zaten bunun açıklamasını yaptı. Temennim odur ki dostluğumuza, dayanışmamıza yakın bir neticeyi çıkartalım” dedi.
İsveç ve Finlandiya ile yapılan muhtıra
Bir gazetecinin, Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasındaki üçlü muhtıraya ilişkin, “Finlandiya ve İsveç, Türkiye’nin iade taleplerini yerine getirecek ifadesi yok aslında. Türkiye’nin iade taleplerini değerlendirecek, bunlara yanıt verecek deniyor” sözleri üzerine Erdoğan, “Metni okudunuz. Buna göre ele alacaktır veya verecektir, vermeyecektir. Tabii bizim ne anladığımız önemli. Görüşmelerde, konuşmalarda ne anladığımız önemli. Bununla ilgili olarak da İsveç bu 73 kişiyi güncelleyerek bize vereceğinin sözünü bize bu metinle verdi. Verir veya vermez, Biz şimdi bu metin üzerinden bunun takibini yapacağız, ona göre de kararımızı vereceğiz” diye konuştu.
“Eğer Finlandiya ve İsveç’in hukuk sistemi sizin talep ettiğiniz iadeleri gerçekleştirmezse ne yapacaksınız” sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörizme bu yargı sistemleri çanak tutuyorsa bunu açıklansınlar, yok terörizme yargı sistemleri çanak tutmuyorsa bunu da açıklasınlar. Bizim ülkemizde teröre ve terörizme bizim yargı sistemimiz asla çanak tutmaz. Teröristlere yönelik bu konuda yasal düzenlemelerimiz gayet serttir, gereği neyse bunun gereğini yaparlar. Temenni ederim ki Finlandiya ve İsveç de kendi ifadeleri ‘Bizim yasalarımız bu konuda serttir, gereğini yaparız’ diyorlar öyleyse biz de gereğini bekliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan’la ilişkiler
“Dün ABD Başkanı Joe Biden ile görüştükten sonra bölgedeki istikrarı da ele aldığınızı söylediniz. Hangi konuyu ele aldınız? Bölgedeki tansiyonun, gerilimin azalması konusu mu gündeme geldi, Yunanistan Başbakanıyla da görüştünüz mü” sorusu üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
“Yunanistan germedikten sonra biz germeye meraklı değiliz ama şunu söyleyeyim, 147 kez hava sahamızı ihlal eden Yunanistan bunun hesabını vermek durumundadır. Onun için de 147 kez hava sahamızı ihlal edeceksin, buna karşın Türkiye’nin hava kuvvetleri de gerekli cevabı verdiği zaman rahatsız olacaksın. Böyle bir şey yok. Önce Yunanistan bunu bir defa düzene koymalı. O adalar, adacıklar kalkıp buraları silahlandırmaya gitmesi Lozan ve Paris anlaşmalarına terstir. Bu anlaşmaları da bir okusunlar buna göre de adımlarını atsınlar.”
Türkiye ve NATO’nun Afganistan’daki terörizmle mücadele konusunda bundan sonraki döneme ilişkin atacağı adımlara yönelik soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
“Afganistan’daki terörle mücadele noktasında biz daha önce biliyorsunuz burada 1000’e yakın askerimiz vardı ve NATO ile ABD ile koalisyon güçleri olarak orada ciddi manada bir mücadeleyi verdik. Şimdi de yine aynı şekilde Afganistan’daki yeni sürece katkıda bulunma arzusuyla Kabil Havalimanının işletilmesine yönelik biz varız. ‘Katar, hatta BAE de olmak suretiyle üçlü olarak da havalimanının işletimini ele alabiliriz. Altyapı, üstyapı çalışmalarıyla ilgili de gerekli olan destekleri verebiliriz’ dedik. Bu konuda Afganistan tarafının yaklaşımını bekliyoruz. Temennimiz odur ki oradan da olumlu yaklaşım gelirse biz de adımlarımızı atacağız.”
Türkiye ve AB arasındaki “terörizm tanımı” konusunda yaşanan ayrılıklar hatırlatılarak, İsveç ve Finlandiya’nın da AB müktesebatı çerçevesinde kararla, bazı kişileri teslim etmeyebileceğine yönelik soru üzerine Erdoğan, “Terörist noktasında biz belgeleriyle beraber, sadece şiddete başvurmanın ötesinde, düşünün ki birçok insanı öldürmüş ve bu öldüren insanların hala ‘terörle alakası yoktur’ deniliyorsa bizim zaten o ülkenin yasalarına da güvenmemiz mümkün değil. Biz bu belgelerle beraber kendilerine bunları, istihbarat örgütlerimiz verir ve istihbarat örgütlerimizin verdiği bu belgelerle birlikte de bunların tarafımıza gönderilmesini isteriz. Bizdeki gerek yargı organlarımız gerek istihbaratımız bu belgeler olmadan da zaten bunları talep etmez. Olay bu kadar açık, net” diye konuştu.