Adnan Genç
Korona ile birlikte sanki herkes kendi başının çaresine bakmaya başladı. Kıbrıs da Türkiye tarafından unutuldu gibi. Ve aslolarak, bildiğiniz gibi KKTC ve Rum kesimi arasında yaşayan herkesin, öznel tarihleri boyunca süren görüşmeler meselesi hangi noktada tam bir bilinmezlik içinde. Tabii şu anki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da kimi çıkışları TC tarafından benimsenmedi.
Bütün bu konuları işinin ehli bir gazeteciye, bir siyasetçiye soralım istiyoruz… 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Sözcüsü ve yıllardır bağımsız gazetecilik yapan Hasan Erçakıca’ya kimi sorularımız oldu. Aldığımız yanıtlarla günceli yakalamış olacağımızı umuyorum…
Covid-19 salgını Kıbrıs’ı nasıl etkiledi?
Salgın, KKTC’yi sağlık açısından çok fazla etkilememiş görünüyor. Mart başında Kuzey Kıbrıs’ta bulunan bir Alman turist grubunda ortaya çıkan virüs, önlemlerin erken alınmasına neden olmuş görünüyor. Bu nedenle kapanma önlemleri erken alındı ve zaten dünya ile fazla irtibatı olmayan Kuzey Kıbrıs salgından korunmuş oldu.
Salgının ilk günlerinde Kıbrıs Rum tarafı, erken aldığı bir karar ile Ada üzerindeki geçiş noktalarının bazılarını devre dışı bırakmıştı. Bu karar önce “siyasi” diye nitelenip tartışmaya ve gösterilere neden oldu ama şimdi anlıyoruz ki salgının yayılmasını da önlemiş oldu.
Güney Kıbrıs’ta henüz daha sıfır vaka noktasına ulaşılmadı. Her gün 2-3 vaka tespit ediliyor. Güney Kıbrıs dünyaya daha fazla açık ve daha fazla turist kabul ediyor. Bunun nedeni de bu açıklık olmalı…
Salgının ekonomik etkileri neler oldu?
Galiba işin püf noktası burası… KKTC ekonomisi turizm ve yükseköğretime bağımlıdır. Salgın ilk etapta bu iki sektörü devre dışı bıraktı. Üniversiteler 2-3 hafta içinde çevrimiçi eğitime başladılar ve gelirlerini korumuş görünüyorlar. Ama 30 bin kadar öğrenci adadan ayrıldı. Öğrencilerin üniversiteler etrafında yarattıkları ekonomik aktiviteler, yıllık bir milyar dolarlık gelir sağlayan turizm faaliyetleri tam anlamı ile durmuş durumdadır.
KKTC hükümetinin kendi gelirleri de bu aktiviteler ile ilişkilidir. Bu nedenle Nisan ve Mayıs’taki memur maaşları eksik ödendi. Şimdi, Türkiye’den sağlanan kaynakla birlikte memur maaşlarının eksik ödenmesine son verileceği açıklandı.
Devlet, kamu görevlilerinin maaşlarını eksik öderken özel sektör işletmelerine ve çalışanlarına yeterince yardım yapmadı; yapamadı. Hükümet tarafından kapatılan işyerlerinde çalışanlara maaş desteği verildi ama işletmelerin personel maaşları dışındaki yükümlülükleri olduğunu gibi devam ediyor. Kaldı ki, maaş desteği de bir kez yapıldı; arkası getirilemiyor.
Bu arada, bayram tatilinin son gününde Türkiye ile KKTC arasında imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması, 2020 yılı sonuna kadar Türkiye’den KKTC’ye 2.2 milyar TL’lik yardım yapılmasını öngörüyor. Bu kaynağın en önemli kısmı KKTC bütçesinin açığını kapatmak için kullanılacak.
Bu kaynak, KKTC’de maaşların gününde ve tam olarak ödeneceğinin güvencesi olarak kabul edildi ama özel sektöre destek verecek unsurlar içermemesi sert eleştirilere neden oluyor. Başbakan, özel sektöre destek verecek bir paket üstünde çalıştıklarını açıklamaktadır ama bunun unsurlarının neler olabileceği konusunda bir ipucu vermiyor. Bu nedenle de piyasaya giderek karamsarlık hâkim oluyor.
Türkiye dâhil ekonomisi turizme dayalı çeşitli ülkeler turizm için çeşitli önlemler açıklarken KKTC’nin bu konuda somut adımlar atamaması da karamsarlığı körüklüyor. Turist yoksa, öğrenciler geri gelmeyecekse KKTC ekonomisi en az % 50 küçülecek demektir. Bu durumda da işletmeler kapanacak, işsizlik artacaktır.
Kıbrıs sorunu ne olacak? Salgın Kıbrıs sorununu nasıl etkiledi? İki taraf arasındaki ilişkiler nasıl gelişti?
Salgın Kıbrıs sorununu aslında durgun bir dönemde yakalamıştı. Normalde Nisan ayında KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacaktı. Seçim öncesinde görüşme olması veya çözüm arayışlarının ivme kazanması alışılmış bir şey değil zaten; bu dönemler durgunlukla geçer…
Ama bu durgunluğun başka nedenleri de var: Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum tarafına oldukça kırgındır. 2017’de sorunun çözüme ulaştırılmasını amaçlayan bütün açılımları Rum lider Anastasiadis tarafından boşa düşürüldü. 2019’da çözüm arayışlarını canlandırma girişimleri de karşılık bulmadı. Buna karşılık Doğu Akdeniz’de gaz arama faaliyetleri üzerinden sürdürülen bilek güreşi devam ediyordu.Salgın böyle bir ortamda ortaya çıktı. İlk aşama kapanma önlemleri zaten tarafların ilişkisini de neredeyse sıfırladı. Şimdi, turizmi ve iki taraf arasındaki alış-verişi canlandırmak için birlikte çalışmak gerektiğinden söz ediliyor ama görüşmelerin başlamasından veya soruna kapsamlı çözüm bulunmasından söz eden yoktur. Kaldı ki, mevcut statükoyu koruma çabası, salgın sonrasında ekonomiyi canlandırmak için işbirliği yapılmasına da engel olacaktır. Örneğin; Rum tarafı, Ada’ya Güney Kıbrıs’taki havalimanlarını kullanarak gelen turistlerin Kuzey Kıbrıs’a geçmesine zorluk çıkarıyordu. Şimdi bu zorlukları kaldıracağına dair bir işaret görünmüyor. İki tarafın da önemli turizm potansiyeli var ve işbirliği yapılacaksa öncelikle bu alandaki engellerin kaldırılması gerekiyor. Ben umutlu değilim. Kıbrıs’taki statükonun da; zorlukların da devam edeceğini düşünüyorum.