,
Koronaviruse karşı verilen mücadeleyi yakından katip eden bütün dünya, gözlerini koronavirüs salgınında İtalya ve İspanya’nın ardından Avrupa’da en çok vakanın görüldüğü ülke olarak Almanya’ya çevirdi. Bugüne kadar hayatını kaybeden hastaların sayısının diğer ülkelere kıyasla çok daha düşük olması, Almanya’nın izlediği strateji ve alınan önlemlere dikkat edilmesine neden oldu.
Angela Merkel hükümeti, koronavirüs salgınıyla mücadelede ülkenin 129 yıllık geçmişe sahip Robert Koch Enstitüsü’nün tavsiyelerini uyguluyor. Enstitünün başkanı Prof. Dr. Lothar H. Wieler, bu hafta yaptığı açıklamada, “Henüz bu salgının başındayız” dedi. Wieler, “Önlemlere disiplinli bir şekilde uymak zorundayız. Virüsün yayılmasını önlemekte her yurttaşa, her birimize görev düşüyor. Virüsün seyri bizim elimizde”çağrısında bulundu.
ÜÇ BOYUTLU STRATEJİ
Prof. Dr. Wieler’in basın toplantısında açıkladığı, Almanya’nın üç boyutlu stratejisi şu unsurlardan oluşuyor:
- Covid-19 vakaları testler yoluyla hızlı bir şekilde teşhis edilerek izole ediliyor, bu kişilerle temasta bulunanlar da tespit edilerek karantinaya alınıyor.
- Yaşları ilerlemiş ya da kronik hastalıkları olanlar, korunmaya muhtaç gruplar için ek koruma önlemleri alınıyor.
- Sağlık sistemi güçlendiriliyor. Covid-19 konusunda test kapasiteleri kadar hastanelerdeki yoğun bakım, solumun cihazı kapasiteleri iki kat artırılıyor.
YÜRÜTME DE BAŞARILI
Merkel hükümeti, İtalya benzeri büyük bir krizi önleyebilmek için haftalardır çok ciddi önlemler aldı, salgının yayılmasını geciktirebilmek için toplumsal yaşam sınırlandırıldı. Eğitimden spora, telekomünikasyondan tarıma birçok çok alanda kurumlar, sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan istişarelerin ardından art arda önlemleri devreye sokan hükümet, ayrıca 750 milyar euroluk bir ekonomi paketini de Federal Meclis’ten geçirdi.
Alınan önlemler görece başarılı oldu ve toplumun geniş kesiminden de destek buldu. Ancak önümüzdeki günlerde yaşanabilecekler konusunda hükümet teyakkuz halinde olmayı sürdürüyor. Sağlık Bakanı Jens Spahn, bugün yaptığı açıklamada, süreci “fırtına öncesi sessizliğe”benzetti. Bugüne kadar sağlanan başarının bundan sonra da sürüp sürmeyeceğini, ölüm oranlarının artıp artmayacağını, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’nın bu krizden ne kadar hasarla çıkacağını önümüzdeki günler gösterecek.Bu süreci başarı ile yöneten Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın politik kariyeri ve yaşam tarzı da oldukça dikkat çekici. 1980 doğumlu Spahn, muhafazakan bir partide siyaset yapan homoseksüel bir genç. Öğrenimi ise tıp alanında değil, politika ve hukuk… Spahn, Merkel’in göçmen politikasını eleştiren CDU mensupları arasında bulunuyor. Bu mücadele başarılı olmasının onu geleceğin başbakanı yapabileceği de söyleniyor.