Salgın tehlikesi altında olsak da tartışıyoruz… Son günlerde, tartışırken kullanılan en güçlü argüman, siyaset yapılacak bir zamandaolmadığımızdır. “Siyaset yapmıyoruz” diyerek siyaset yapılan zamanlarını yaşıyoruz!
Siyaset yapıp yapmamaktan daha fazla üzerinde asıl durmamız gereken şey, siyasi tartışmalarının niteliğidir. Bu tartışmalar, ağız dolusu bir sürü laftan öteye gitmiyorsa “çirkin siyaset”; temel varsayımlara bağlı argümanlar ile sürdürülüyorsa“yapıcı siyaset”olarak değerlendirilmelidir.
KONUŞMA VE FİKİR ÜRETİMİ
Son günlerdeki tartışmalara şöyle bir göz attığımızda, bizim aslında “etkili bir fikir alış-verişi” yapmadığımız; laf kalabalığından öteye gidemediğimiz çok net bir şekilde görülmektedir.
Meclis’te 11 saat konuşma oldu:Bu konuşmaları baştan sona izleyenler, salgın tehlikesinin yönetimi konusunda gerçekten uyulması gereken kaç öneri duydular? Kendi adıma, CTP Genel Başkanı Tufan Erhüman’ın kriz yönetimi konusunda söyledikleri dışındaki yaklaşımları dikkate alınabilecek şeyler olarak değerlendirmediğimi söyleyebilirim.
Cumhurbaşkanı Akıncı, iki-üç gecedir TV ekranlarındadır:Akıncı’nın önermeleri nedir? Muhalefetin merkezi olmaya çalışıyor ya; Hükümetin siyasi nedenlerle yapmaktan kaçındığı ama gerçekte yapılması gereken kaç önerisi vardır?
Hükümet çeşitli kararlar almaktadır:Bu kararların kaç tanesinin gerekçesi halka açık-seçik bir şekilde anlatılabilmiştir? İşsizlik sigortasının 1500 TL’ye indirilecek olmasının gerekçesini ve hukuki dayanaklarını duymadık bile…
TARTIŞMA KÜLTÜRÜNÜN TEMELLERİ
Siyaset psikolojisi alanındaki yazılarını beğeniyle okuduğum Prof. Nuri Bilgin, Türkiye’deki tartışmaların “kanaat belirtme ve tavır almanın ötesine gidemediğini”belirterek, “rasyonel bir iletişim çerçevesinde konuşabilmenin” özelliklerini şöyle aktarmaktadır:
“Herkesin kendi söylediğinin gerçekten bilincinde olması”:KKTC siyasetçilerinin söylediklerini gerçekten bildiklerine inanmak hiç de kolay değildir!
“Hareket noktası olarak aldığı öncüllerini açık seçik bir şekilde belirtmesi”: Öncüller, temel bilgilerimizdir. KKTC’deki siyasetçiler, üzerine düşünce veya kanaat inşa ettikleri sağlam bilgilere sahip değildirler veya bunları açıklayamamaktadırlar.
“Ve mantıklı bir akıl yürütme ve argümantasyon zinciri izlemesi”:KKTC’deki siyasetçiler, zaten sahip olmadıkları bilgilere dayalı argümanlar üretme konusunda başarısızdır.
Kısaca; KKTC’deki siyasi tartışmalar da, Türkiye’de olduğı gibi “kanaat belirtme ve tavır almanın ötesine” gidememektedir!
BİLGİLER NEREDE?
Geçtiğimiz günlerde Güney Kıbrıs’tan gelen ve geldiği bizzat Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından açıklanan ilaçlarla ilgili tartışmayı ele alalım…
Bu ilaçların bir ihtiyaç olduğunu kim saptamıştır?
Rum tarafından bu ilaçların istenmesine kim veya kimler karar vermiştir?
Gelen ilaçlar ne kadardır?
Bu soruların yanıtları, halen daha açık ve kesin değildir.
O günlerde ilaçların Avrupa Birliği yardımı olarak geldiği şeklinde çok yaygın sosyal medya paylaşımları yapılmıştı. Bugün biliyoruz ki AB yardımları Mersin üzerinden ayrıca gelmiştir ve gelmeye devam edecektir.
Bilgi sahibi olmadan kısır bir tartışma süreci yaşadık.Gerekli bilgileri gizleyenler ise bu tartışmayı “kendi siyasi hedefleri” doğrultusunda yönlendirmek veya kısırlaştırmak isteyenlerdi.
ÇİRKİN SİYASET
Bugünlerde herkes konuşuyor… Ve konuşan herkes de siyaset yapmadığı iddiasındadır. “Siyaset yapmayalım”denilerek yapılan “çok çirkin bir siyaset”ile yüzyüzeyiz.
Nuri Bilgin, yukarıda yaptığım alıntılarla açıkladığım şekilde sürdürülmeyecek bir tartışmanın, sorunları, “sesini en çok duyurmanın, en çok alkış almanın gizli bir erdem gibi herkesi yönlendirdiği kısır bir takım polemikler içerisinde hapsedeğini”yazmaktadır.
İşte çirkin siyaset budur: İşe yaramamaktadır. Halkı siyasi kamplara ayırmak ve zamanımızı boşa harcamaktır.
Doğru dürüst bir tartışma sürdürmemize engel olanlar; bizi çirkin siyasetin girdabında boğmaya çalışmaktadır.