1974 sonrasında uzun bir süre, Rum tarafından elektrik aldığı halde parasını ödemeyen Kıbrıslı Türkler, nihayet 1990’lı yılların başında bir elektrik santralı sahibi oldular. Teknecik sahasına Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) tarafından kurulan iki üniteli santral tam devreye girecekti ki büyük bir patlama ile sarsıldı.
UBP dışında kurulan ilk hükümet olan DP-CTP hükümeti iş başındaydı. Karanlık geceler yaşadık ve hükümet partileri çok zor günler geçirdiler. Santral yeniden devreye girdiğinde Türkiye makamları santralın işletmesini Sezai Türkeş-Fevzi Akkaya firmasına (STFA) vermeyi önerdiler. Hükümetin Başbakanı Hakkı Atun bu konuda kararlı görünürken CTP kanadı kendi içinde sorunlar yaşadı.
Zamanın hükümeti, 3 Ekim 1995 tarihinde aldığı bir karar ile “KKTC’de elektrik üretim, iletim, dağıtım ve ticaret yapma görevinin sağlanması amacıyla TC’de kayıtlı STFA ELTA Şirketi ile Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu arasında bir sözleşme yapılması” için Tarım, Doğal Kaynaklar ve Enerji Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nı yetkili kıldı ama CTP kanadının “direnişi” bu işin sonlandırılmasını engelledi. Mehmet Ali Talat, biyografik bir çalışma olan Adam isimli kitapta, “Bardağı taşıran son damla da hükümet ortağının baskısıyla Özgür’ün elektriğin özelleştirilmesine, daha doğrusu bir Türkiye şirketine devredilmesine onay vermesi oldu” diyerek CTP Genel Başkanı Özker Özgür ile yaşadıkları mücadelede de elektrik sorununun önemli bir rol oynadığını anlatmış oldu. CTP’liler, hala daha elektrik işinin STFA’ya verilmesine engel olmanın gururunu taşıyor olabilirler…
Aradan yaklaşık 30 yıllık bir süre geçti. Kuruluşta 120 megawatt gücü ile KKTC’nin ihtiyacını fazlasıyla karşılayabilecek olan Teknecik Santralı artık çürüdü. Yerine yenisi konamadığı için ada 17.5 megawattlık jeneratörler ile doldu. Kıb-Tek’te sekiz, AKSA’da sekiz olmak üzere 16 tane jeneratörümüz var. Onların bakımı da doğru dürüst yapılamıyor. AKSA isimli şirketle çeşitli sözleşmeler imzaladık, son olarak Türkiye’den kablo ile elektrik getirme işini de onlara havale ettik ama bundan da memnun değiliz. Tartışmaya devam ediyoruz.
Elektrik ihtiyacımızı karşılama konusunda başarılı olmadığımız açıkça ortadadır. Rum tarafından oldukça pahalı elektrik alıyor, abonelere ucuza satıyoruz. Kıb-Tek’i batırdık; yatırım yapmasını beklemiyoruz! AKSA’ya iş veriyor; ardından laf ediyoruz!
Düşünüyorum… Elektrik işini daha 1995 veya 96’da STFA’ya verseydik ne olurdu?
STFA, bugün, 25 ülkede enerji yatırımlarına öncülük ediyor. Bu ülkeler STFA konusunda bizim kadar “direngen” olamadılar. Stratejik sektörlerini STFA ve diğer şirketlere teslim ederek sorunlarını çözmek yoluna gittiler.
Biz de elektrik işini STFA’ya verseydik, Teknecik’i bugünkü duruma düşmezdi herhalde… Bırakın teknolojik yatırımları, santral bacasından kirli atık çıkmaz, santral alanındaki kuru otlar veya atıklar yangına neden olmaz; yakıt tankı sızdırmazdı.
Santralda ve elektrik işlerinde çalışan mühendis ve teknisyenlerden başarılı olanlara Tunus’tan Umman’a kadar başka ülkelerdeki STFA işletmelerinde daha önemli görevler verilir; bizim mühendislerin de ufku açılırdı.
KKTC’deki elektrik işletmesi örnek hale getirilir; STFA, başka ülkelerden yetkililere KKTC yaptığı işi gösterecek geziler düzenler, bu işletmeyi yeni işler bağlayacak bir referans olarak kullanabilirdi.
Elbette elektrik işinden anlamayanları doluşturacağımız bir kurumdan yoksun kalmış olurduk. Siyasi iktidarlar, kendi yandaşlarını dolduracakları bir kurumu kaybetmiş olurlardı. Bekçisinden mühendisine kadar pek çok KKTC yurttaşı, başka işlerde çalışan meslektaşlarının aldığı ücretin 2-3 katı maaş almak olanağına sahip olamazdı.
Biz elektriğimizi alır, kullanır ve ücretini ödemeye devam edebilirdik.
Gerçekten, 1995 yılındaki tartışma olmasaydı ve elektrik işini STFA’ya verseydik ne olurdu?
N’olacaktı?
Yaşadığımız bunca sorundan kurtulmuş, kendi işimize bakıyor olurduk!