Türkiye’de büyük bir pahalılık yaşanıyor. Domatesler çöpe gidiyor ama marketlerde 30 TL… Karpuz, üreticiler tarafından bedava dağıtılıyor ama markette bir tanesi 30-40 TL tutuyor.
Tarlada beleş olan markette alınamaz durumda… Bunun temel nedeni, tarladan markete gidene kadar oluşan maliyetlerdir. Taşıma, market maliyetleri; her şey pahalı!
İthal konfeksiyon ürünlerinin fiyatı, yerlilerden aşağıda kalmaya başlamış… Konfeksiyon ihracatındaki rekabet gücü ise tamamen kaybolmuş… Aynı sorun, turizm için de geçerli…
Almanya ve İngiltere’den yağmur gibi video yağıyor: Türkiye’deki pek çok ürün, özellikle gıda maddeleri oralardan çok daha pahalı…
Bütün bunların başlıca nedeni Türkiye’deki iktidarın Türk Lirası ile ilgili çevirdiği oyunlardır. Önce değerini yok ettiler. Böylece para basarak dağıtabildiler ve seçim kazandılar. Seçimi kazandılar ama Türk Lirası’nı bir “değer biriktirme aracı” olmaktan çıkardılar. TL ile hesap yapılmaz, birikim yapılamaz gibi bir sonuca neden oldular.
Pes etmediler, gerçeği görmezden gelerek Kur Korumalı Mevduat (KKM) diye bir şey icat ettiler ve bununla TL’nin değerini koruyabileceklerini hesapladılar; işleri daha da berbat ettiler.
Şimdi moda “carry trade” dedikleri şey… Yabancılara, “paranızı TL’ye çevirin ve gelin size %50 oranında hazine garantili faiz verelim” diyorlar. Ekonomistler çarpıyor, bölüyor; bu yolla Amerikan Doları’na %10 faiz ödemesi yapıldığı sonucuna varıyorlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde ABD dolarının bu kadar yüksek faiz getirisi yoktur. Türkiye bunu, Türk Lirası değerini korumak ve bu sırada kasasında para tutabilmek için yapıyor tabii… Kasadaki paralar harcanıp bitirildiği için ithalatı sürdürecek dolar lazım; enflasyonu baskı altında tutabilmek için de dolar kurunun yükselmemesi gerekiyor. Kırk satır mı, kırk katır mı gibi bir durum ama onlar yolunu buldular: “Lets carry trade”!
Bütün bunlar, “küreselleşmiş ekonomik düzen içinde kendi paranızı bile istediğiniz şekilde idare edemeyeceğinizi” anlamadığınız için oluyor. Para politikasının esasları bellidir ve bu esaslara sadık kalmak zorunludur. Para sizindir diye istediğinizi yapamazsınız!
Zurnanın “zırt” dediği yer de burasıdır zaten… Türkiye hükümeti, Türkiye sınırları içindeki egemenliğini korumaya çalışıyor. “Burası benimdir, istediğimi yaparım” diye düşünüyorlar.
Sosyal medya platformları ile kavgasının nedeni de budur: “Bizim kanunlarımıza uyacaksınız” diyorlar ya… Standart dışı kanunlarını bile baskı yoluyla “egemen” kılmaya çalışıyorlar.
Köpekleri istedikleri gibi öldüremeyeceklerini de anlarlar yakında… Bütün dünyada Türkiye’deki köpekleri kurtarma kampanyaları düzenleniyor… Türkiye ürünlerinin bu yüzden boykot edilmesi de gündemdedir.
“Ben devletim, istediğimi yaparım. Bana uyacaksınız” yönteminin çalışmaya devam edemeyeceği açıktır. Dünyada geçerli olan “terör” tanımının dışında bir tanım yaparsanız, sizin yasalarınızı dikkate alan olmaz. İnsan haklarına dünyada geçerli olduğu gibi yaklaşmazsanız dikkate alınmayı bekleyemezsiniz. Hayvanları korumayı becereceksiniz; öldüremezsiniz. Bu yüzden sorunlar yaşarsanız, kendi halkınızı tatmin etmek için “ama bizim kanunlarımızı dikkate almıyorlar” gerekçesine sığınırsınız ama sorunlardan kurtulamazsınız. Bırakın sorunlardan kurtulmayı, kendi ülkenizi bile idare edemez hale düşersiniz.
Bilinmesi gereken şey basittir: Artık dünyada “ulus devletlerin egemenliği” diye bir şey kalmamıştır. Ulus devletin egemenliği çatısı altında istediklerini yapmaya çalışanlar bunlar gibi sorunlar yaşamaya devam edecekler. Bir süre daha tabii… Sonunda ya gönüllü olarak ya da zorla dünyaya ayak uyduracaklar.
“Egemenlik” düşkünlerine duyurulur!
Kendi sınırlarınız içinde egemen olma devri kapanmış; egemenlikler kısıtlanmıştır. Egemen olmak isterseniz yaratacağınız değerler ile dünyaya egemen olacaksınız; başka türlü egemenlik kalmamıştır.
Yapın da alkışlayalım!
Hepimiz birlikde Aglarsak belki ALLAH YARDIMCIMIZ OLUR