Hasipoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, “Rum tarafının bütünüyle Kıbrıs Türkü’ne karşı hiç de dostça olmayan bir tutumun içinde olduğunun gün geçmiyor ki yeni göstergeleri ortaya çıkmasın” dedi.
Hasipoğlu, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bir yandan “Türk tarafı ile iyi niyetle, üçlü, beşli görüşmelere hazırız” derken diğer yandan AB’nin Kıbrıs Türk halkına 2004 referandumu öncesinde ‘evet’ demesi için verdiği sözlerden biri olan Doğrudan Ticaret Tüzüğünün AB gündeminden kaldırılması için harekete geçtiğini belirtti.
DİSİ’nin, Avrupa Parlamentosu siyasi grup başkanlarının, yeni yasama yılının açılışı vesilesiyle komitelerin kapanmamış konularının ele alınacağı 10 Ekim’deki toplantısında Doğrudan Ticaret Tüzüğünün de ele alınmasını önlemek için harekete geçtiğini kaydeden Hasipoğlu şöyle devam etti:
“Bunun karşısında bizler de Meclis’ten bir heyet olarak AB’nin Doğrudan Ticaret Tüzüğünün gündemden çıkarılmamasını ve en ivedi bir şekilde yürürlüğe girmesini talep etmek için Brüksel’e gidiyoruz. Kolay olmayacağını biliyoruz, zira AB Parlamentosu içerisinde bizim sandalyelerimizi de gasp eden sadece Rum vekiller var.
Brüksel ziyaretinde, Avrupa Parlamentosu’ndaki parti grupları ile bir dizi temasta bulunup kritik oyalamada desteklerini isteyeceğiz.
Ayrıca, Kıbrıs konusundaki diğer gelişmeler, özellikle kapalı Maraş konusunda önyargılı bir tutum içerisinde olan yeni AP vekilleri ile Brüksel’de bazı temaslar yapacağız.
Ben şahsen, Rum tarafındaki siyasi partilere de AP’deki üyesi bulundukları gruplara baskı yapma çağrısı yapan DİSİ’nin “Hepimizin ortak tezi, işgal bölgeleriyle Doğrudan Ticaret Tüzüğünün hiçbir şekilde açılmaması, dosyanın gündemden geri çekilmesi gerektiği olmalıdır” şeklindeki açıklamasını öğrendikten sonra, bu zihniyette olan bir topluma karşı, bırakın kapsamlı çözümü, güven yaratıcı önlemler bağlamında da ciddi sıkıntılar yaşayacağımızı düşünüyorum.”
Oğuzhan Hasipoğlu, Kıbrıs Türk tarafı iyi niyetle müzakere masasında “ada etrafındaki zenginliği paylaşalım, komite kuralım” derken Rum tarafının egemen devlet olduklarını iddia ederek, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’yi AB’ye şikayet etme yolunu seçtiğini vurguladı.
Kıbrıs Türk tarafı, yıllardır müzakere masasında “mülkiyet sorununa çözüm bulalım” diye öneriler koyarken, Rum tarafının bir yandan görüşür gibi yapıp, Louizidu, Aresti, Orams ve benzeri davalar açarak, masa dışında mülkiyet sorununa çözüm aramaya çalıştığına dikkati çeken Hasipoğlu şunları kaydetti:
“Annan Planı dahil, tüm planlara ‘hayır’ diyen, onaylamış olsalardı Maraş’ı yönetimlerine alacakları bir süreç geçiren Rum tarafı, şimdi biz 45 yıldan sonra kapalı Maraş’ı açacağız, dediğimiz zaman, etekleri tutuşup panik havasında bizi AB’ye şikayet etmelerinin de hiçbir tutarlı tarafı olamaz.
Bu noktada AB’nin yıllardır Kıbrıs Türk halkına vermiş olduğu sözlerden biri olan Doğrudan Ticaret Tüzüğünü uygulamaya koymamasının da makul bir izahı yoktur. Eğer AB gündeminden tamamen çıkarılma yönünde bir karar üretilirse, 2004 yılında referandumda “evet” diyen Kıbrıs Türk halkı, AB’nin bu yanlı tutumundan dolayı, AB’den daha da uzaklaşmış olacaktır.”