Ortada Üstel’in kampanyasını yöneten bir “ofis” var mı bilmiyorum. Hasan Taçoy, “ofis çıkışlı” açıklamalardan söz ediyor. Bizden daha iyi bilmesi gerekiyor… Demek ki Ünal Üstel için çalışan bir “ofis”, belki de “ofisler” vardır.
Üstel’in neredeyse 10 günde bir Ankara’ya gitmesi ve Ankara’dan ana sloganı olan “istikrar” vurgusunu çağrıştıran mesajlarla dönmesi bu ofislerin marifeti olmalıdır. Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın demeç veya paylaşımlarına Üstel’in kullandığı ifadelerin sokuşturulması da herhalde bu ofis çalışanlarının işidir. Bu arada, Üstel’in son Ankara ziyaretinde işin içine Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın katıldığını da unutmamak gerekiyor. Bu da ayrıca önemlidir ve Üstel-Fidan fotoğrafları da ofis üretimi olabilir…
Hasan Taçoy, daha önce kendilerinin yaptığı düzenlemelerin bugün Üstel için yapıldığından da söz etmiş ve bunları “eski moda korkutma taktikleri” olarak nitelemişti.
Eski moda, yeniden moda olmuşsa; bunun eskisine benzer sonuçlar doğuracağını düşünenler de olmalıdır. Belki “ofis” denilen şeyin düşüncesi de budur.
Tam olarak ne olup bittiğini bir gün gelir öğreniriz diye umut etmekten başka seçeneğimiz yoktur.
Bugüne baktığımızda ise UBP Kurultayı’nın sonucunu kolaylıkla tahmin edebiliyoruz. Adına ister “ofis” deyin ister başka şey ama Üstel’in ardında düzenli çalışan bir ekibin var olduğu dıştan bakılınca bile görünebiliyor. Baskılar da belki ama normal sayılması gereken iletişim teknikleri ile çalışan insanlar olduğu da ayan-beyan ortadadır. Açıklamalar ve açıklamalardaki tematik bütünlük, ana muhalefet partisi genel başkanını bile işin içine çekmiştir. CTP Genel Başkanı Erhürman, “istikrarın işe yaramadığı” imasıyla eleştirel paylaşımlar yaparak Üstel’in kampanyasının bir elemanı gibi hareket etmeye başlamıştır; kampanya mesajını çoğaltıp yaygınlaştırmakta ve güçlendirmektedir.
İşin bir de UBP eliti ile ilgili olan yanı vardır. Ankara ile ilişkileri herkesin malumu olan Tahsin Ertuğruloğlu Üstel’in adaylık başvurusu törenine katılarak açık bir mesaj vermiş olmalıdır. Tahsin Ertuğruloğlu’nunkilerden daha farklı ilişkilere sahip olduğuna inandığım Sunat Atun’un verdiği destek ise Üstel’in aldığı desteğin yaygınlığının kanıtı sayılmalıdır. Bu kadar yaygın ve farklı kesimlerden gelen bu destek, Üstel’in başarısı sayılmak zorundadır.
Peki UBP tabanı ne diyor?
Bu konuda yeterli bilgiyi toplama olanağına sahip değiliz tabii… Görünenler kadar, görünmeyen şeyler de olabilir. Yenilenmeye çalışılan parti örgütünde herkesin kendi derdine düştüğü izlenimine sahibim. Dedikodulara bakılırsa Üstel’in desteklediği adaylardan bazıları kazanmış, bazıları kaybetmiştir. Üstel’i destekleyenlere sorarsanız, Başbakan bu seçimlere taraf olmamıştır ve olmayacaktır. Bu konuda söz bizden daha çok başkalarına düşmektedir.
Üstel’in karşısında başlıca aday gibi duran Hasan Taçoy ise oldukça “muhalif bir dil” kullanmaya başlamıştır. Süreç ilerledikçe, kendini ifade edebilmek için bu dilin keskinliğini artırmak zorunda kalacağı da öngörülebilir. UBP kitlesi bu dile itibar edecek mi? Muhalefet olacaklarsa neden UBP’li olsunlar ki? Bugüne kadarki deneyim, UBP’lilerin muhalefet olmayı sevmedikleri şeklindedir. Üstel’in ofisi de bunu biliyor olmalıdır ki başlıca vaat olarak “iktidarda kalmayı” gündeme getirmiş bulunmaktadır.
UBP kurultayı ile ilgili süreç devam ediyor. Bu süreçte hem siyasal iletişim hem de Kıbrıs Türk siyasetinin yapısal durumu konusunda alınacak dersler ortaya çıkmaktadır. Bugünkü durumda sürecin tamamen Üstel ve ofisinin kontrolü altında geliştiğini ve bugünden bakıldığı zaman kurultay sonucunun büyük ölçüde belli olduğunu söylemek mümkündür.
Gerisini hep birlikte izlemeye, görebildiklerimizi ise paylaşmaya devam edeceğiz!