Bir Zamanlar Kıbrıs’ta dizisini görmemiştim; Famagusta’yı bulabilirsem, görmek isterim…
Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, TRT tarafından finanse edilmişti; parasını Türk halkının ödediğini söyleyebiliriz. Bu diziye en büyük tepkiyi ise Türk Mukavemet Teşkilatı’nın örgütlenmesine katkı koyan eski mücahitlerimiz göstermişti. Anlamlı olan da oydu zaten. Dizi, Kıbrıs Türk halkının mücadelesini yansıtmayı başaramamıştı. Eleştiriler, “bu zaten kurgu” diye yanıtlandı ama kurgu da olmamıştı! Hedef birilerine para yedirmekse dizi başarıya ulaşmış sayılabilir; gerisi tam bir başarısızlıktır! Olay oldu; kapandı gitti!
Türkiye’de yurttaşların neyi görüp göremeyeceğini belirlemekle görevlendirilmiş bulunan Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Famagusta’nın gösterilmesini yasakladı. Yasak sadece Türkiye’de geçerlidir. Bu yasak, çeşitli yollarla delinebilecek; sadece bu yolları kullanamayanları etkileyecek. Famagusta’yı görebilecek miyim, bilmiyorum! Göremesek bile tepkilere ve tutumlara bağlı değerlendirmeler yapmak mümkün ve ilk değerlendirmelerin bu yasaklama ile ilgili olması gerekiyor.
Öyle anlıyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, belli bir oy kitlesini kontrol etmek için çalışıyor. Belli sayıdaki seçmenin gözlerinin önünden kendilerine göstermek istedikleri gibi bir dünyanın akıp gitmesini istiyorlar… Kendileri ve kendi seçmenleri için, başkalarının yaşadığı dünyadan farklı bir dünya oluşturmaya çalışıyorlar…
Aslında hepimizin yapmaya çalıştığı da budur! Dünyayı kendi bakış açımızdan gördüğümüz gibi göstermeye çalışıyor; kendi doğrularımızı herkese kabul ettirmeye çalışıyoruz. Famagusta’yı görmemizi engelleyenlerin bizden farkı, kendi göstermek istediklerini, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ödediği vergileri tepe tepe kullanarak göstermeye çalışmalarıdır. Devletin parası ile tarihi çarpıtan diziler yapıyor, görülmesini istemediklerini devletin gücünü ve devletin parası ile maaş ödedikleri memurları kullanarak yasaklatıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, kendi yurttaşlarını yine yurttaşlarından topladığı parayı kullanarak körleştirmeye çalıştığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yurttaşlarının dünya gerçeklerini algılamasını önlemeyi birinci vazifesi edinmiş bir devlet ile karşı karşıyayız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devlet parası ile yanına çektiği TV ve gazetelerin dışındaki basına karşı tutumu belli zaten… Kontrolüne alamadığı ve almasının da mümkün olamayacağını bildiği sosyal medya platformlarına bakışı da malum… Bu tutumun altında yatan da aynı şey olmalı… Yurttaşlarının Dünyayı algılama şeklini yönetme olanağı zayıflayınca sinirleniyor; öfke saçıyor.
Bu devlet nasıl bir “devlet” olmuş sorusuna yanıt arayanlar, bu noktalara da dikkat etsinler. Bu devlet yurttaşlarını “zombileştirmeye” çalışan bir devlet olmuş işte!