Salgın ile başettik derken yangınlarla boğuşmaya başladık. Zaten her kışı sellerle uğraşarak geçirme başlamıştık… Araya bir de hastane yangını sıkıştırdık.
Başımız dertten kurtulmuyor. Felaketler bizi takip ediyor…
Gerçekte, biz bu tür olaylarla başa çıkamıyor; onların felaket haline gelmesine neden oluyoruz.
YANGIN ÖNLEMLERİ
İki günden beri gündemi yangın meşgul ediyor diye, bir yangın helikopteri bile alamamış olmamızdan dolayı yakınıp duruyor; siyasilere sövüp sayıyoruz.
Bir yangın helikopterimiz olsaydı fena olmazdı… Bu doğru… Ama önce yakıp sonra söndürmeye çalışmak da oldukça aptalca değil mi?
Yangın helikopterimiz olup olmamasından önce, yangınları önlemek için yapmamız gerekenleri ve bunları nasıl yapabileceğimizi tartışmamız çok daha doğru olacaktır.
Ne yangıncıyım; ne de ormancı! Orman yangınlarının önlenmesi için neler yapılması gerektiğini de bilmiyorum… Bilenler olduğunu biliyoruz ama… Eğer hükümet edenlerden biri olsaydık, çok daha fazlasını bilenlere de kolaylıkla erişebilirdik.
Orhan Cemali Aydeniz, “6/79 sayılı Arazi Yangınları ile Mücadele yasasının 5(3) maddesi uyarınca ‘Anayol hendekleri, arazilerde çıkabilecek yangınları önlemek amacıyle devletçe her yıl mevsiminde temizlenir” diye bir mesaj paylaştı.
Herhalde eskiden öyleydi: Rahmetlik babamın çalıştığı Dikelya üs bölgesinde ormanların tertemiz olduğunu; Vuda’ya giden asfalt yolun iki yanındaki banketlerin her yıl temizlendiğini hatırlarım. Orhan Bey’e sorsak, yangınların önlenmesi için neler yapılması gerektiği konusunda çok daha fazlasını söyleyeceğinden de eminim.
DEVLET HİZMETLERİ
Bugün yangın var; yangını konuşuyoruz… Kışın sel olmuştu; seli konuştuk… Trafik kazaları yüreğimizi yaktığı zaman yolları konuşacağız…
Biz bu altyapı ve devlet hizmetleri konusunda neden yetersiz kalıyoruz? İngiliz yönetiminin 50 yıl önce temizlediği ormanları biz niye temizleyemiyoruz? Makarios hükümetinin otlardan arındırdığı köy yolu banketleri, bugün neden bakımsız?
Sıcak o zaman da vardı! O zaman da yangın helikopteri yoktu. Yangına su taşıyacak tanker bulmak bile imkansızdı. Bu kadar orman yangını oluyor muydu acaba? Yangınlarla kaybedilen orman ne kadardı?
DEVLETTEN BEKLENTİLER
Denklem çok basittir aslında: Devletten orman yangınlarını önlemesini beklerseniz, orman yangınları azalır! Devletten size ve çocuklarınıza aylık bağlamasını beklerseniz aylıkçılar çoğalır; yangınlar artar.
Neredeyse 20 yıldan beri KKTC bütçesinin %80-85 kadarının maaş nitelikli harcamalardan oluştuğu yazılıp çizilmektedir. Bütçenin %80-85’i maaş olarak harcanmaktadır ama yol kenarlarını temizleyen yoktur; ormanlara bakan da bulunmuyor. Maaşlı yaşayan çoktur ama KKTC pislikten geçilmemektedir. Bu maaşlı personel, gerçekte ihtiyaç hissedilen görevlerde değil; kendileri için uydurulmuş olan işlerde çalışır görünmektedir.
Devlet, 50 sene önce yapılanları bile yapabilecek durumda bile değildir.
GÜÇLÜ BİR YÖNETİM
“Salgın, ne olduğumuzu göstermiştir” diyorduk ama sağlık önlemleri hafifler hafiflemez diğer sorunlarla da yeniden yüzleşmeye başladık. Sadece salgın değilmiş demek;her geçen gün, ne kadar çelimsiz bir devlet sahibi olduğumuzu ortaya koyuyor.
AB’ye bağlanalım olsun bitsin diyen de var; Türkiye vali tayin edip bizi bu dertten kurtarsın diyen de ama bunların ikisi de hayaldir: Kendi kendimize söylenerek ne AB üyesi olabiliriz; ne de bir Türk vilayeti… Bizim, şimdiki durumda yapabileceklerimizi yapmamız gerekiyor.
Yapabileceğimiz tek bir şey var: Kaynaklarımızı doğru yöneterek etkili bir kamu yönetimine sahip olmak!
Sayımız az, kaynağımız kıttır belki ama sorunlarımız da ona göredir. Bakın, helikopterimiz yoktu ama yardıma koşan helikopterler oldu. Mevcut sorunların üstesinden gelebilecek kaynağı yaratabilir; bu arada, Kıbrıs Rum tarafı ve Türkiye ile daha olumlu ilişki de kurabiliriz. Devletimizden bunu bekliyorsak, kamusal kaynakları buna uygun olarak harcar ve bu devleti yeniden inşa edebiliriz.