Tarım Bakanı Dursun Oğuz, Tepebaşı’ndaki yangının 1995’teki beşparmak yangınından sonraki en büyük yangın olduğunu söyledi. Bunu neden vurgulamak ihtiyacı hissetti; bilmiyorum! Ben bu vurguda, mazaret arama gayreti gördüm. “Yangın çok büyüktü, başedemedik” mesajı vermeye çalıştığını anladım.
Yangını büyüten bizleriz… Evet, sıcaktı ama rüzgarın 1995 yangınındaki kadar şiddetli olduğunu zannetmiyorum. Arazi koşulları da Beşparmaklar gibi değil…
Üstelik 1995’te değil; 2020’deyiz! Beşparmak yangınından veya daha sonra binlerce dönüm ormanı yok eden yangınlardan ders alsaydık; bu yangınların “büyüyememiş” olacağını düşünüyorum…
KÜÇÜK ÖNLEMLER
10 veya 20 milyon dolarlık helikopter alınıp Ercan’da bekletilmesini kasdetmiyorum… İzlediğim tartışmalardan, ondan önce alınması gereken rutin ama maliyeti daha düşük önlemler olduğunu anladım:
- Bütün ada belediyelere bölündüğüne göre, Arazi Yangınlarını Önleme Yasası’nın devlete yüklediği yol kenarlarının kuru otlardan temizlenmesi gibi önlemler hemen Belediyeler Yasası’na da aktarılmalı ve belediyeler bu işten sorumlu tutulmalı… Zaten dün Güzelyurt’ta toplanan Bakanlar Kurulu, bu görevi yerine getirebilsinler diye belediyelere para aktarmayı bile görüşmüş… İlle de para aktarmaya gerek yok… Belediyelerfestivallere para bulabildiklerine göre buna da bulabilirler! Otları temizlemek yasaya eklensin!
- Türkiye ile tam bir işbirliğini sağlayacak şekilde bir “yangın yönetimi” oluşturulmalıdır. Bunun için bir de telefon tahsis edilsin! Amerika ile Rusya arasındaki kırmızı telefon gibi bir şey… Rum tarafı ile de aynı birlikteliğin sağlanması için girişim yapılsın. Bu merkezler, siyasilerden önce karar alma yetkisi ile donatılsın ki müdahale süresi kısalsın…
- Orman Dairesi, yangın mevsimini biliyordur umarım… Bu tarihten bir ay önce, lise ve üniversite öğrencileri istihdam edilerek ormanlar bütün cam ve metallerden temizlensin… Gençler hem para, hem de doğa sevgisi kazansın! Para yoksa; lise 2 ve lise 3 öğrencilerinin ikişer hafta süreyle bu faaliyetlere katılmaları diploma almak için zorunlu hale getirilsin.
- Askerlikten muaf olmak isteyen gençler, askerlik süresinin iki katı kadar bir süre orman temizliğinde çalışsın. Seferberlik tatbikatlarının bir günü de orman temizlemek için kullanılsın.
UZMAN GÖRÜŞLERİ
Bilmem uzmanlar ne der ama; ben bu önlemlerin bile Beşparmak yangınından daha büyük yangınların yaşanmasını önleyebileceğini düşünüyorum.
Zaten önemli sorunlardan biri de budur: Benim gibi her ‘aklı evvel’, kendince bir takım öneriler sıralayıp durmaktadır. Bunlardan işe yarar olanlarının ayıklanması, uygulamaya konulması ve yaşananlar ışığında revize edilmesi gibi bir öğrenme veya biriktirme süreci yaşamıyoruz. “Gerekli bürokrasi” de, el ve iş birliği ile yok edilmiştir… Orman Dairesi gibi geleneksel bir daire bile kendi birikimi ile hareket edemiyor; bir kaç yılda bir müdür-müşavir üretmekle uğraşıyor.
Bu yangınla birlikte, yeniden tartışmaya başladığımız “helikopter sorunu” bunun güzel bir örneğidir… Eski Tarım Bakanlarından Erkut Şahali, muhalefet yapmayı bir yana bırakarak helikopter almanın “gerçekci bir hedef olmadığını” söyleyebiliyorken Başbakan Tatar, kamuoyu baskısına boyun eğerek “helikopter alımını değerlendiriyoruz” diye konuşmak zorunda kalmıştır.
Popülizm ile buraya kadar! Bugünkü KKTC siyaseti ve bürokrasisi ile sonuç budur! Şimdi artık idare zaten Facebook paylaşımcılarında…Yönetim sorumluluğu Facebook kullanıcılarındaysa, “büyük yangınların” sorumluluğu da elbette doğa olacaktır!