spot_img
22.8 C
Lefkoşa
spot_img

CTP, depremle ilgili ad-hoc komiteden çekildi

Erhürman: “Maaşlılar gelirinin bir kısmından vazgeçecek ama Maliye gelirinden koymayacak, giderinden tasarruf etmeyecek”

Erhürman, hükümeti insanların dayanışma motivasyonunu kırmakla suçladı

Barçın: “Hükümet edenler piyasa ilişkilerini, alım gücünü geriletici ilişkileri bize dayatmaya çalıştı… Bu sebeple sunulan yasa önerisine CTP’li komite üyeleri olarak imzacı olmadık”

“Hükümet, biz burada yazdığımız tüm bu giderlere gelir bulacak olsak bile, ‘maaş kesintisini yapacağız, doğru beyan yapanlardan ek vergi alacağız’ noktasında hareket ediyor”

blank

Ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), “Depreme Dair Mali, İdari ve Sosyal Önlemlerin Takibine İlişkin Oluşturulan Geçici ve Özel (Ad-Hoc) Komite”den çekildiğini açıkladı. CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman; belediyeler, maaşlılar, iş insanları, esnaflar ve zanaatkârlar gelirinin bir kısmından vazgeçerken, Maliye’nin kendi gelirinden vermeyecek ve kendi giderlerinden tasarruf etmeyecek olmasını eleştirerek, bu tutumu insanlarda oluşan duyarlılık ile hassasiyeti istismar etmek olarak niteledi.

CTP milletvekilleri, Cumhuriyet Meclisi Zalihe Çavuşoğlu Toplantı Salonu’nda basın toplantısı düzenleyerek, Depreme Dair Mali, İdari ve Sosyal Önlemlerin Takibine İlişkin Oluşturulan Geçici ve Özel Komiteden çekildiğini duyurdu ve Komiteden çekilme gerekçelerini açıkladı.  

Basın toplantısında ilk olarak konuşan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Türkiye’de yaşanan 6 Şubat depremlerinin ardından Türkiye’ye katkı yapılabilmesi ve Kuzey Kıbrıs’ta depreme hazırlık kapsamında yapılması gereken harcamaların karşılanabilesi için kaynak oluşturma ihtiyacının ortaya çıktığını anlattı.

“Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak biz kaynağa ihtiyaç duyulduğu konusunda herhangi bir şüphe taşımıyoruz” diyen Erhürman, kaynağa ihtiyaç ortaya çıktıktan sonra Hükümetin izlemek istediği yöntemi eleştirdi.

-Erhürman: “Kaynağın yönetimi sadece hükümete bırakılamaz… Hükümete kamuoyunda genel bir güvensizlik var”

Hükümetin Anayasa’ya aykırı bir yasa gücünde kararname çıkardığını ve bununla birlikte aynı içerikte bir yasa tasarısını Meclis’e sunduğunu anımsatan Erhürman, hem muhalefet olarak kendilerinin hem sendikaların hem ekonomik örgütlerin hem de sivil toplum örgütlerinin bunun yanlış bir yöntem izlenerek yapıldığını açıkladığını belirtti. Erhürman, bunun üzerinde Hükümetin hem Yasa Gücünde Kararnameyi hem de yasa tasarısını geri çekmek zorunda kaldığını anlattı.

-“En doğru yöntem ek bütçe”

Kaynak ihtiyacının karşılanması için en doğru yöntemin bir ek bütçe hazırlanması olduğunu vurgulayan Erhürman, “Bu ek bütçe hazırlanmayacaksa da ona benzer biçimde bir yasa tasarısı hazırlanacaksa da muhakkak o yasa tasarısının içerisinde yalnızca gelir kalemleri değil, gider kalemleri de yer almalıdır” dedi.

Yaratılacak kaynağın genel bütçe içine girmemesi gerektiğini ve ayrı yönetimi olan ve tamamen ayrı bütçelenen bir kaynak olması gerektiğini vurgulayan Erhürman, hükümete kamuoyunda genel bir güvensizlik olduğunu savunarak kaynağın yönetiminin sadece hükümete bırakılamayacağını söyledi.

Depremin olduğu günden itibaren ülkede toplumsal duyarlılığın çok yüksek olduğunu anlatan Erhürman, hükümetin sergilediği yaklaşımla insanların dayanışma motivasyonunu da kırdığını savundu. Erhürman, gönüllülük esasına dayalı olarak toplanacak miktar, Maliye’nin kendi gelirlerinin bir kısmından feragat ederek aktaracağı miktar, yine Maliye’nin bazı kalemlerde tasarrufa gitmesi ile ortaya çıkacak miktar ve dolaylı vergiler yoluyla özellikle lüks tüketimden alınacak ekstra vergilerle bu kaynağın oluşturulması gerektiğini vurguladı.

-“Ekonomik örgütler, sendikalar, sivil toplum örgütleri ile muhalefetin konuyla ilgili konsensüsü bile Hükümeti yaklaşımından vazgeçirmeye yetmedi”

Kayıt dışılığı büyütecek bir yaklaşım olacağı gerekçesiyle kayıt içinde olanlardan kesinti yapılmaması konusunda uyarıda bulunduklarını belirten Erhürman, kurulan Ad-Hoc Komitede katkı koymaya çalıştıklarını anlattı.

Erhürman, “Gördük ki hükümet aslında geri çektiği yasa gücünde kararname ve yasa tasarısındaki yaklaşımını aynen devam ettirmek dışında herhangi bir çabaya açık değil” dedi ve ekonomik örgütler, sendikalar, sivil toplum örgütleri ile muhalefetin konuyla ilgili konsensüsünün bile Hükümeti yaklaşımından vazgeçirmediğini kaydetti.

Ad-Hoc komitede hükümet adına bulunan birkaç milletvekilinin sadece kendi imzalarıyla Meclis’e bir yasa önerisi sunmaya hazırlandığını ve bu önerinin de kayıt içinde olanlardan yapılacak kesintiyle oluşturulacak bir kaynağı içerdiğini, Maliye’nin hangi gelirlerini aktaracağını ve Maliye’nin nelerden tasarruf ederek buraya kaynak yaratacağını ise içermediğini vurguladı. Öneride, sadece lüks tüketimin değil her türlü tüketimin vergilendirilmesi yaklaşımıyla da karşı karşıya kaldıklarını belirten Erhürman, bunları kabul etmelerinin mümkün olmadığını vurguladı.

-“Kısa bir süre sonra asgari ücretliden ve diğer dar gelirlilerden de kesinti gündeme gelecek”

Maaş kesintisini reddetmek için 15 günlük bir süre tanındığını bildiren Erhürman, şunları kaydetti:

“Yaklaşımımızın önemli unsurlarından biri dar gelirlilerden kesinti yapılmamasıydı. Dolayısıyla bir önceki yasa gücünde kararname ve yasa tasarısında asgari ücretliden de, sosyal sigorta emeklisinden de kesinti yapılması gündemdeydi. Bu kez barajı bizim çabalarımızla 15 bin TL’ye kadar çektiler. Yani 15 binin altında olanlardan kesinti yapılmayacak ilkesi geldi. Ama uyarılarımıza rağmen şununla karşılaşıyoruz metinde yine: Biliyorsunuz, kısa bir süre sonra yeni hayat pahalılığı yansıtılacak maaşlara. Dolaysıyla şu anda 15 bin olmayanlar çok kısa bir süre sonra 15 binin üzerine çıkabilecek. O durumda onlar da kesinti kapsamı içerisine dâhil olacaklar. Dolayısıyla bizim öngördüğümüz gibi gerçekleşirse hayat pahalılığı, kısa bir süre sonra asgari ücretliden ve diğer dar gelirlilerden de kesinti gündeme gelecek. Hem de o zaman ‘Ben şimdi vazgeçiyorum’ deme şansı da, yasanın yazılma sistematiğine bakarsak, olmayacak. Dolayısıyla asgari ücretli vazgeçme şansına da sahip olmayacak.

Bu yaklaşım baştaki yaklaşımdan hiç de farklı değil. Bütün ekonomik örgütler, bütün sendikalar, bütün sivil toplum örgütleri, muhalefet demin sıraladığım unsurlarda hemfikir olmasına rağmen karşımızdaki yönettiğini iddia eden yapı ‘Ben yaparım olur’ zihniyeti ile metazori bir biçimde bu kaynağı, alım gücü zaten düşmüş olan insanların ve zaten daralmış olan ekonominin, alım gücü daha da düşme ve daralma pahasına verecekleri ile oluşturulan bir kaynaktan bahsediyor. Bunu kabul etmek mümkün değil.”

-“Yapılan işin şanı şöhreti de Maliye’nin ve merkezi idarenin hanesine yazılacak”

Maliye’nin tasarrufa gitmesi ve birtakım gelirlerini aktarması gibi adımlar atılmazken, maaşlarda kesinti yapılacağını söyleyen ve ardından ise büyük başarı göstermiş gibi davranılacağını ifade eden Erhürman, “Siz yapmış olmayacaksınız. İnsanlardan haksız buldukları, yanlış buldukları bir şeyi zorla keserek siz kendiniz yaparmış gibi göstereceksiniz” dedi.

Erhürman, “Belediyeler gelirlerinin bir kısmından vazgeçecek; maaşlılar gelirlerinin bir kısmından vazgeçecek; hâlihazırda kayıt içinde olan iş insanları, esnaf ve zanaatkâr gelirinin bir kısmından vazgeçecek ama Maliye buraya kendi gelirinden bir kuruş koymayacak; Maliye kendi giderlerinden bir kuruş tasarruf etmeyecek. Toplanan kaynakla yapılan işin şanı şöhreti de Maliye’nin ve merkezi idarenin hanesine yazılacak. Planlanan şey çok özetle bu” dedi ve bu tutumu insanlarda oluşan duyarlılık ile hassasiyeti istismar etmek olarak niteledi.

Erhürman, Ad-Hoc Komitenin bugün itibarıyla anlamsız olduğunu söyleyerek, komiteden çekildiklerini de açıkladı.

Bundan sonraki süreçte muhalefetin tavrının ne olacağının sorulması üzerine Erhürman, “Biz bu süreci zaten büyük ölçüde ekonomik örgütler ve sendikalarla istişare içerisinde yürüttük. Aslında olması gereken ‘yönetiyorum’ diyen yapının aynı derecede istişare içerisinde bu süreci yürütmesiydi. Ama onlar yapmadı, biz yaptık. Biz bundan sonrasında da bu süreçte bir anlamda paydaşımız haline gelen örgütlerle bu süreci görüşerek yürüteceğiz” dedi.

Erhürman’ın konuşmasının ardından Depreme Dair Mali, İdari ve Sosyal Önlemlerin Takibine İlişkin Oluşturulan Geçici ve Özel (Ad-Hoc) Komite Üyesi ve CTP Milletvekili Devrim Barçın, komiteden geri çekilme gerekçelerini kamuoyula paylaştı.   

-Barçın: “Rekabetçi değil, sorumlu muhalefet anlayışıyla politikalarımızı ortaya koymaya çalıştık”

Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili Devrim Barçın, CTP olarak sorumluluk bilinciyle hareket ettiklerini belirterek, bu sorumluluk bilinciyle ihtiyaç duyulan kaynağa ulaşabilmek adına rakamlar ve alternatifleri ortaya koyduklarını ancak hükümet edenlerin piyasa ilişkilerini, alım gücünü geriletici ilişkileri kendilerine dayatmaya çalıştıklarını söyledi.

Barçın, bu sebeple sunulan yasa önerisine CTP’li komite üyeleri olarak imzacı olmadıklarını vurgulayarak, bütçede yapılması gereken tasarrufların öncelikli olduğunu kaydetti.

Barçın, CTP’nin 6 Şubat sonrasında ülkede depreme ve doğal afete yönelik bir kaynak ihtiyacının ortaya çıktığı tespitine katılarak, acil ihtiyaçların giderilmesi noktasında rekabetçi değil, sorumlu muhalefet anlayışıyla politikalarını “Depreme Dair Mali, İdari ve Sosyal Önlemlerin Takibine İlişkin Oluşturulan Geçici ve Özel Komite”de ortaya koymaya çalıştığını kaydetti.

CTP olarak sivil toplum örgütlerinin sendikalar ve ekonomik örgütler bacaklarıyla sürece katkı koymaya çalıştığını belirten Barçın, yapılan toplantılarda ekonominin zaten bir darboğazdan geçtiği ve yasal mevzuat hazırlanırken kaynak ihtiyacının piyasayı daraltacak şekilde olmaması noktasında bir katkı sunmaya hazır olduğunu anımsattı.  

-“İlgili bakanlıkların uzmanlarıyla bir fizibilite çalışması yapıldı, ihtiyaçlar yaklaşık maliyeti 1 milyar 300 milyon TL”

Komite toplantılarında da bunları dile getirdiklerini ve öncelikle acil ihtiyaçların neler olduğunu, 2023 yılında felaketten önce hazırlanan bütçe doğrultusunda, 2024 bütçesi yapılıncaya kadar nelerin acil ihtiyaç olduğunun tanımlanması için bir çalışma yaptıklarını anlatan Barçın, acil ihtiyaçların belirlenmesi sürecinin tamamlanmasının ardından da ilgili bakanlıkların uzmanlarıyla bir fizibilite çalışması yaparak, bu ihtiyaçların yaklaşık maliyetinin 1 milyar 300 milyon TL olduğunun tespit edildiğini söyledi.

-“Maaş kesintilerinin gönüllülük temelinde ve alım gücünü geriletmeyecek şekilde olması konusunda hassasiyet gösterdik”

Acil ihtiyaçların giderilmesi için kaynağın tespit edilmesinin ardından, piyasayı daraltıcı ilişkilere girmeden bu kaynak nereden bulunur noktasında iki unsura dikkat çektiklerini ifade eden Barçın, maaş kesintilerinin gönüllülük temelinde ve alım gücünü geriletmeyecek şekilde olması konusunda hassasiyet gösterdiklerini söyledi.

Bunun “ben yaparım olur mantığıyla” değil, insanların istediği miktarda, istediği sürede olması gerektiğini belirten Barçın, kesintinin gönüllülük temelinde olması halinde sendikaların sivil toplumla, sorumluluk bilinciyle tüm üyelerinden kesinti yapılması için çalışma yürüteceklerini ortaya koyduklarını anımsattı.

-“UBP-DP ve YDP hükümetinin, “Ben bilirim, ben yaparım mantığıyla” mecburi bir kesinti yapma noktasında karar üretti”

Buna rağmen UBP-DP ve YDP hükümetinin, “Ben bilirim, ben yaparım mantığıyla” mecburi bir kesinti yapma noktasında karar ürettiğini vurgulayan Barçın, düzenlemeye göre, 15-30 bin TL maaş alanlardan yüzde 1, 30 bin -55 bin TL ücret alanlardan yüzde 1.5, 55 bin-75 bin TL arasında ücret alanlardan yüzde 2, 75 bin TL ve üzeri alanlardan ise yüzde 5 oranında kesinti yapılmasına karar verildiğini ve ortaya konanların brüt rakamlar olduğunu kaydetti.

-“Kayıt dışılık artacak”

Yapılan düzenlemenin mevcut yapıdaki kayıt dışılığın artmasına da sebep olacağına işaret eden Devrim Barçın, şu anda iki aylık hayat pahalılığının 7.39 olduğunu, şu anda brüt asgari ücretin 13 bin 563 TL olduğunu ve halihazırda iki aylık hayat pahalılığıyla asgari ücretlinin alım gücünü iki ay önceye göre 1002 TL yitirdiğine dikkat çekti.  

İlk altı aylık süreç düşünüldüğünde, asgari ücretli kişilerin 6 aylık süre sonunda otomatik olarak bu maaş kesintisine ortak olacağını vurgulayan Barçın, rakamların ortada olduğunu, bu durumdan yaklaşık 64 bin kişinin etkileneceğini söyledi.

Yasa çalışmasına göre, maaş kesintisi yaptırmak istemeyenlerin sadece yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki ilk 15 gün itirazda bulunabileceğini anlatan Barçın, dolayısıyla 6 ay sonunda bu 64 bin kişinin, buna Sosyal Sigorta emeklilerinin de dahil edilmesiyle yaklaşık 70-80 bin kişinin itiraz hakkı olmaksızın açlık sınırında yaşamaya mahkum edilerek, maaş kesintisinin mecburi olarak dayatılmasıyla karşı karşıya kalacağını vurguladı.  

Bu mecburi kesintilerin dile gelmesiyle kayıt dışılığın da artacağını savunan Devrim Barçın, özel sektör emekçilerinin aldıkları maaşlarla zar zor geçindiğini, dolaysıyla özel sektör emekçisinden yapılacak mecburi kesintisinin bütün vebalinin iş sektörünün üzerinde olacağını söyledi.

İşverenlerin, “kesintiyi biz üsteleneceğiz” dediğini, ancak bunun ciddi anlamda darboğazda olan işverenlerin üzerine bir külfet getireceğini, Sosyal Sigorta, İhtiyat Sandığı ve gelir vergisi gelirlerinden kayıplar yaşanacağına işaret eden Barçın, bu durumun işvereni yanlış beyana yönlendireceği görüşünü dile getirdi.

-“2022 vergi beyanlarına binaen ek vergiler alınacak”

Barçın şöyle devam etti:

“Bu mükellefiyeti işverenler zaten darboğazda oldukları için üstlenmek istemiyorlar, dolayısıyla ben özel sektör emekçisi çalışanıma 15-20 bin TL veriyorsam bunun beyanını artık asgari ücret göstereyim ki bana kesinti noktasında bir külfet gelmesin. Dolayısıyla, zaten kayıt dışı olan ekonomi, var olan Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı, Vergi Dairesi gelirlerini kayba doğru gidecek.”

2022 vergi beyanlarına binaen ek vergiler alınacağını da söyleyen Barçın, 2022 vergi beyanlarının henüz yapılmadığını, yapılmayan beyanlara binaen ek vergi konulacağı yönünde bir yasa yapılmasının beyanların yine gerçekten uzaklaşmasına sebep olacağını kaydetti.

Barçın, bu durumun kayıt içinde olan insanların cezalandırılmasına ve Vergi Dairesi’nin kamu maliyesinin 2023 bütçesinde tahsil etmeyi öngördüğü gelirlerden de olmasına neden olacağını belirterek,  bunlara alternatif olarak önce sorumluluk bilinciyle hareket edilmesi gerektiğini ifade ettiklerini söyledi.

Komitede giderleri karşılamak üzere bütçeden çekilecek kalemlerin yazılmasını ve hangi giderler için kullanılacağının yazılmasını önerdiklerini anlatan Barçın, ihtiyaçların karşılanabilmesi için yapılan çalışmaları da anlattı.

Barçın, ekonomik ilişkileri daraltmadan 2 milyara yakın bir paradan gelir elde edilebileceğine dikkat çekerek, hükümetin kendi gider kalemlerinden hiçbir kesinti yapmadığını, maliyenin hiçbir katkı koymadığını, sadece 2023 Merkez Bankası kâr payından yüzde 1’ini giderler için kullanmayı öngördüklerini söyledi.

Önce bütçede yapılması gereken tasarrufların yapılması gerektiğini vurgulayan Barçın, “hükümet, biz burada yazdığımız tüm bu giderlere gelir bulacak olsak bile, maaş kesintisini yapacağız, doğru beyan yapanlardan ek vergi alacağız noktasında hareket ediyor” dedi.

Devrim Barçın, hükümet kendi giderlerinden fedakarlık yapmazken, vatandaşa birinci elden hizmet eden belediyelerin, Yeni Belediyeler Yasası’na göre ortak havuzda birikecek parasının yüzde 10’nu kesmeyi de yasa önerisi içine koyduğuna işaret ederek CTP olarak sorumluluk bilinciyle hareket ettiklerini yineledi.

Barçın şöyle konuştu:

“Bu giderlerin bir kaynağa ihtiyacı var. Biz, kaynakları rakamlar ve alternatifleriyle ortaya koyuyoruz. Ama hükümet edenler illaki piyasa ilişkilerini, alım gücünü geriletici ilişkileri bize dayatmaya çalışıyorlar. Bu sebeple sunulan bu yasa önerisine biz komite üyeleri olarak imzacı olmadık.”

İLGİLİ HABERLER

Bizi takip edin

3,234TakipçilerTakip Et
5,673TakipçilerTakip Et

SON HABERLER